Yanıt kesindir:
- Yüzde yüz dökebilirdi...
Ve şimdi Türkiye'nin yazgısıyla ilgili temel bir soru:
- Öyleyse neden dökmedi, yahut dökemedi?
- Çünkü efendim Susurluk rezaletinin iç yüzünü tüm ayrıntılarıyla ortaya dökmek -çok geniş anlamıyla- asla rantabl değildi.
Şayet lütfedip hoş görürseniz, son dönemlerde sık sık "enseyi karartmayın" solosunu sürdürmeye kalkmamızın nedenini bir kez daha somut olarak belirtmeye çalışalım:
- Şimdi artık rantabldır. Eski kum saati tersine çevrilmiştir ve Susurluk rezaletinin iç yüzünü tüm ayıntılarıyla ortaya dökme yarışı ha başlamış, ha başlamak üzeredir.
Bu aynı zamanda politika tenisinde çürük raketlerin ayıklanması ve yeni raketlerin sahaya çıkmaya başlaması demektir.
Yeni raketlerin adayları usuldan yavaşdan da olsa, kendilerini duyurmaya başlıyorlar TV kanallarında...
Bunlardan biri Fikri Sağlar da olabilir, Hayrettin Uzun da, Mehmet Elkatmış da, Sadık Avunduk da, Adana Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Küçüktepepınar da, İçişleri Bakanı Saadettin Tantan da, -eğer politik hayatı seçmeye kalkarsa- Yargıtay Başkanı Sami Selçuk da, İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan da, yeni Başkanı Yücel Sayman da...
Medya'da da yeni raketler kadrosu genişlemede... Eğer yazılanları çizilenleri yakından izliyorsanız, Can Dündar'ı, Mehmet Y. Yılmaz'ı, Cengiz Çandar'ı, Osman Ulagay'ı, Engin Ardıç'ı, Fehmi Koru'yu, Hasan Cemal'i sık sık sorunların köküne kalemini daldıran Güngör Mengi'yi; yeni bir dönemin saydamlığına, değişik açılardan ışık taşıyanlar olarak görmeyi yadırgamazsınız..
Unutmayın ki burada ele aldığımız kriter, yazarların kişisel eğilimleri değildir. Susurluk rezaletinin iç yüzünü tüm ayrıntılarıyla ortaya dökmekten yana olmaktır. Abdi İpekçi cinayetinin iç yüzünü de...
Ne yazık ki, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş ile benzerlerini, değişmekte olan dönemin yeni raketleri arasında sayamıyoruz; maalesef..
Türkiye çaresiz saydamlaşmakta... Ta ötedenberi ağrıyıp duran kökü apseli artrit olmuş dişleri çekme acıları içindeyiz şimdi..
TV'lerde belgelere dayanan saydamlaşma programları yapılsa, tüm Türkiye nefessiz yapışıp kalırdı ekranlara...
Bu tür belgesellerin topoğrafyasını, gizli servislerde de çalışmış olanlar arasından, örneğin Mahir Kaynak, kimbilir ne kadar çarpıcı olarak hazırlayabilirdi...
Bizim kuşak arada kaynayıp gitmiş olsa da, Türkiye'yi, 5-10 yıla kadar çok güzel bir gelecek bekliyor, enseyi karartmayın.