kapat

30.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )


Serbest kıyafet mi, üniforma mı?

"Bugün, devrimciler arasında, devrimci olduklarını ve halk yararına yeni devrimler istediklerini söyleyenler arasında, az sayıda da olsa, gerçek demokrasinin tek partili rejim olduğunu söyleyenler var.

Atatürk dönemindeki tek partili yönetimi gerçek demokrasi sayanlar, halkçı devrimlerin, altyapı devrimlerinin ancak böyle bir yönetimde, öyle bir 'demokraside' yapılabileceğini ileri sürenler, yazanlar, bu düşünceyi yaymak için dergiler çıkaranlar var.

Oysa, tek parti dönemi, yeni atılımlar, yeni devrimler yapabilme gücünü yitirmiş bir dönem olarak kapanmış, geride kalmıştır."

***

".....Cumhuriyetin ilk döneminde yapılmış olan devrimler, daha çok üstyapı devrimleriydi. O dönemde, o dönemin koşulları içinde yapılması olanağı bulunan ve daha sonraki devrimlere girişmeden önce, çok partili demokratik rejimi kurmadan ve altyapı devrimlerine geçmeden önce yapılması gereken devrimlerdi bunlar.

Ne var ki, Cumhuriyetin ilk döneminde yapılmış bu üst yapı devrimlerine, geniş halk topluluklarının bağlanması, bir bölüm aydınlar kadar sıkı sıkıya bu devrimleri benimseyip tutması, hele bunları yeterli bulması beklenemezdi.

Şimdi bazı aydınlarımız, halk o dönemde yapılmış üstyapı devrimlerini yeterince benimsememişti veya benimsemiyor diye, Türk halkını, devrimleri hazmedememekle suçlamaktadırlar.

Gerçekte ise, ortada, bir hazımsızlık yoktur, bir azımsama vardır. Türk halkı çoğunluğu, aslında o devrimleri az bulmaktadır ve daha ilerisini beklemektedir.

Neden az bulmaktadır?.. Azımsamakta neden haklıdır?

Çünkü, bu devrimler, o dönemin koşulları içinde gerekli idi, kaçınılmazdı ve büyük değer taşımakta idi; fakat önyargısız bakılırsa görülür ki, genellikle o devrimler, halkı ezilmekten, sömürülmekten kurtarıcı devrimler değildi. Halkı daha çok refaha, daha çok ekonomik özgürlüğe, imkân eşitliğine ve sosyal adalete, yapıldıkları anda kavuşturucu devrimler değildi.

Bir insanın başına fes yerine şapka giydirilmekle, giyim-kuşam ya da yazı değiştirilmekle, kadınlar peçe altından çıkarılmakla, hele laiklikle, toplumda pek çok şey değişebilir ve değişmiştir.

Ama Türk halkı, bu gibi devrimlerin yapılmasıyla birlikte sömürüden, yoksulluktan kurtulabilmiş değildir.

...Aslında Türk halkı, Cumhuriyet döneminde yapılan devrimlere karşı değildi, karşı olamazdı fakat o devrimlerden yana da değildi. Türk halkı ancak o devrimlere ilgisizdi ve ilgisiz olmakta kendi açısından haklı idi."

***

"Üst yapı ile ilgili değişikliklerdense, daha çok belirli zümreler, nisbeten varlıklı olan veya yönetici bürokrat kadronun üyesi bulunan kimseler yararlanıyordu."

***

"O zamana kadar yapılan devrimlerden, kendi yaşamına pek birşey gelmediğini gören, buna karşılık, tek partili rejimin daha önce değindiğimiz özellikleri, koşulları içinde, eşrafın, mütegallibenin ve bürokrasinin baskısını sürekli üzerinde duyan, bu yüzden bunalan köylü, bu bunalıma son verecek bir büyük değişiklik bekliyordu."

***

"Şimdi bazı devrimcilerin özlemini çektikleri tek partili dönemde, bugün üzerinde düşünülmeye başlanan toplum sorunları su yüzüne çıkmamıştı.

Düşünürlerin, yazarların bile yeterince ilgisini çekmemişti. Çünkü tek partili yönetimde, böyle sorunlar, çok partili bir demokratik rejimde olabileceği gibi rahatça deşilip yüzeye çıkarılamazdı, serbestçe konuşulup tartışılamazdı."

***

"Gerçek devrim altyapı devrimidir. Yani, üretim ilişkilerini yeniden düzenleyen ve ekonomik güce el değiştirten devrimdir.

Şimdiye kadar Türkiye'de bu anlamda bir devrim, ekonomik güce el değiştirten bir devrim, bütün olarak ve köklü olarak yapılmış değildir."

"Genellikle şimdiye kadar yapılan devrimler, 'altyapı devrimi' değildir. Hepsi yararlı olmakla, gerekli olmakla birlikte, belirli bir aşamada daha ileri devrimlerin hazırlayıcısı olmakla birlikte, bu devrimler, sınırlı bazı istisnalar bir yana bırakılırsa, üretim ilişkilerini halk yararına değiştirecek, ekonomik güce el değiştirtecek, öylelikle halkın ekonomik, sosyal durumunu dişe dokunur ölçüde düzeltecek, siyasal gücünü bir ölçünün üstünde artıracak nitelikte devrimler değildir."

***

"....Cumhuriyet kurulduktan bir süre sonra ortaya çıkan tutuculuk eğiminin bir başka nedeni de şudur: Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında, bazı kimseler, bazı çıkarlar sağlamışlardır. Yeni kurulmakta olan rejimde elde ettikleri bu çıkarları veya kudret mevkilerini korumak güdüsü ile tutucu olmağa başlamışlardır."

***

Yukardaki saptamaları Bülent Ecevit'in "Atatürk ve Devrimcilik" adlı kitabından aldım. Bülent Ecevit bugün başbakandır. Ve Türkiye Ecevit'in yanlış politikası yüzünden kaybetiği Avrupa Birliği tam üyeliğini gene onun döneminde yakalama şansına çok yaklaşmış bulunuyor.

Ama anlaşılan o ki, "üretim biçiminde" meydana gelecek değişim ile birlikte "tutucular cephesinin" tüm çıkarlarını ve özellikle de "kudret mevkilerini" bitirecek bu atılıma karşı inanılmaz bir direniş yaşanmakta.

Cumhuriyet devrimlerini yapmakla övünen "öncü güç", bugün Avrupa Birliği'ne girmekten en çok korkan "güç" haline geldi.

***

Şayet tüm provakasyonlara rağmen, Aralık ayında bizim Avrupa Birliği'ne tam üyelik adaylığımız gerçekleşirse, bu, Cumhuriyet'in tamamlayamadığı köklü dönüşümleri orta vadede gerçekleştirecek en büyük adım olacak.

Türk halkı hem zenginliği, hem özgürlüğü belirli bir vadede yaşamaya başlayacak.

Devletin milletin patronu olduğunu sanan militer ruhlu bugünkü yapılanma yerini "halkın iradesine" terkedecek. Devletçilik gidecek, piyasa ekonomisi gelecek.

Tek parti mevzuatı gidecek, demokratik hukuk devleti gelecek.

Dışkı yedirme bitecek, insan hakları gelecek.

***

Bu dönüşüm Türkiye'de rejim değişikliği anlamına geliyor. Hâlâ özünde sürmekte olan "tek parti" döneminin gerçekten çoğulcu bir sisteme dönüşmesi yaşanacak.

"Kudret mevkileri"nin çıldırmışlığı bu yüzden..

Bir gece yarısı hiç gereği yokken Merve Kavakçı'nın evine yapılan baskın ile başlayan, Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi ile doruğa çıkan, Yargıtay Başsavcısı'nın açıklamaları ile esas yüzünü gösteren bu senaryonun amacı, Türk halkının zenginleşmesini ve özgürleşmesini önlemek, Ankara kodamanlarının hiçbir doğru dürüst ülkede görülmeyen hukukdışı yöntemlerinin sürmesini sağlamak.

Eğer zihinlerimizi ve hayatlarımızı cendereye sokmayacak rahat kıvrımlı bir "serbest kıyafet" ile yaşamın geri kalanına devam etmek arzusundaysak, bu kışkırtma senaryolarına esir düşmememiz gerekiyor. Yoksa, üniformaya devam...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.