kapat

29.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Garip takıntılarımız...


Kaldırımda yürürken hiç çizgilere basmamaya çalıştınız mı? Ya da arabayla giderken öndeki arabanın plakasıyla kelime türetmeye...

A rkadaşınızla birlikte kaldırımda yürüyorsunuz. Birdenbire dikkatiniz taşlara takılıyor. O kadar muntazam yerleştirilmişler ki tamamıyla onlara konsantre oluyorsunuz. Sonra çizgilere basmamaya çalışarak ayağınızı tek bir taşa sığdırma çabasına giriyorsunuz.

Başınızı kaldırıp etrafınıza bakıyorsunuz, sizi gözetleyen biri var mı diye. Mutlaka birileriyle göz göze geliyorsunuz ama iş işten geçmiş oluyor bir kere, yakalandınız artık!

***

Apartmanların kaç kat olduğunu ve balkon demirlerini saymak, çatlak var mı diye bakmak... Bu da çok dikkat dağıtıyor... Özellikle araba kullananlar için...

Boynunuz tutulana kadar apartmanları gözetliyorsunuz. Yanınızdaki insan ne yaptığınızı sorunca da "Hiç işte, evlere bakıyorum" demekle yetiniyorsunuz. Bunun mantıklı bir açıklaması yok ki, ne deseniz garibine gidecek! Apartmanların katlarını saydığınızı söylerseniz, işin içinden çıkamazsınız bir türlü, çatlak var mı diye baktığınızı anlatsanız da deprem paronayağı damgasını yiyeceksiniz.

***

Ben üniversite sınavına çalışırken bir dönem çıldırıyorum sanmıştım. Bir soru çözdükten sonra hemen cevap anahtarına bakıp "Eğer doğruysa kazanacağım, değilse kazanamayacağım" diye geçirirdim içimden. Sonra da doğru cevabı görene kadar soğuk terler dökerdim "ya yanlışsa" diye. Eğer cevap tutmuyorsa kazanamayağıma inanıp, üzülürdüm. Doğru olduğu zaman da nasıl olsa kazanacağım deyip, test çözmeyi bırakırdım. Bazen de kağıdı çöpe atarken, "isabet ederse kazanırım, etmezse kazanamam" diye düşünürdüm.

Bunları bir tek ben yapıyorum zannederdim ama sonra öğrendim ki her "ÖYS-zede" aynı şeyi yapıyormuş. (O sene yapmadığımız bir şey vardı mıydı ki? Tırnak yemeyenler tırnak yemeye, tırnak yiyenler de saçlarıyla oynamaya başladılar, saçı olmayanlar da yapacak bir şey buldular elbet.)

***

Özelllikle plakalardan kelime bulmaya çalışmak, çok ilginç... Plaka KLM ise iyi, birçok kelime var; kilim, kalem, kelime... Peki ya FGT? Bütün bir gün boyu düşünüp bulmaya çalışırsınız, en sonunda da çıldırırsınız, özellikle de bir kelime türetemediğiniz zaman kendinizi kötü bir şey olacağına şartladığınızda. (Son günlerde bu şartlanmanın teması deprem!) Hepsi birbirini takip ediyor işte, kaçış yok.

Bu plaka yöntemi uzun yolculuklarda çok iyi oluyor. Bazen dalıp düşündüklerinizi yüksek sesle söylediğinizde etrafınızdakiler garip garip "Ne diyorsun?" gibilerinden bakıyorlar. Eğer gülümseyen birini görürseniz anlayın ki o da sizinle aynı şeyi yapıyor. (Yaşanmış bir olay!)

***

Hiç kimse çıkıp da "Ben balkon demirlerini sayıyorum, ben çizgilere basmamaya çalışıyorum," demiyor. Nedense utanıyorlar. Evet, gerçekten boş bir iş ama bu tür saplantılara, garip tiklere 10-15 dakikasını ayırmayan yoktur herhalde... Bunlar belki bizi birkaç dakikalığına da olsa stresten uzaklaştırıyor...

Konsantrasyon zorluğu çeken ben, plakalarla uğraşırken dünyadan kopup direkt onlara konsantre oluyorum. (Konsantre sorununu da sadece ders konusunda yaşıyorum ama...)

Keşke çıkıp da ben "şunu yapıyorum, bunları sayıyorum" diyebilsek, kimbilir o zaman ortaya neler, nasıl tikler çıkacak...


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır