kapat

26.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ KIRCA(alikirca@sabah.com.tr )


Büyüklük!

Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçmen tarafından neden barajın altında bırakıldığını; neden meclise sokulmadığını anlamak artık zor değil...

Çünkü; Cumhuriyet Halk Partisi, artık, cenaze törenlerinin kalabalığından ve kendisi dışında oluşmuş şartlardan medet uman "küçük ve marjinal" bir parti konumuna düşürülmüştür... Cumartesi günkü cenaze töreninde, -her şeyden önce- "Kışlalı'nın anısı"na saygısızlık anlamı taşıyan hırçın tepkiler, CHP'nin geldiği noktayı kanıtlamıştır... "Atatürk'ün kurduğu parti" şiarıyla seçimlere giren CHP'nin sempatizanları; katıksız Atatürkçü bir yazarın ailesinin, acısını -sessizce- yaşama hakkına saygısızlık etmişlerdir...

Kızlarının bir gün önce yaptığı çağrıyı duymazdan gelmişlerdir.. Öğrencilerinin yayınladığı duyuruyu görmezden gelmişlerdir. Daha da önemlisi Kışlalı'nın yaşamı boyunca savunduğu değerleri hiçe saymışlardır.. Yaşamı boyunca, ağzından ve satırlarından "yuh" sözcükleri duyulmamış çelebi bir insanın veda törenini "berbat" etmişlerdir.

Bize özgü şark kurnazlığıyla ve siyaset esnaflığı adına yapılmıştır bütün bunlar... Üstelik toplumun töreleri ve inançları da hiçe sayılarak..

Türkiye'de ilk kez bir cenaze töreninde "yuh" sesleri duyulmuştur..

Yazık... Çok yazık... Cenazeden ya da başkalarının düzenlediği yasal miting ve gösterilerden "pay çıkarma" ucuzluklarına; yasadışı ya da marjinal gruplar başvururdu daha önceleri... (CHP de ne çok sıkıntısını çekmişti bu eylemcik(!)lerin...) Şimdi CHP, kendisi fırsattan yararlanma kurnazlığıyla (!) Kışlalı cenazesinde bayrak göstermiştir.

Herkese ve tüm Türkiye'ye ait dev ama ağırbaşlı bir infiali sadece bir partiye aitmiş gibi sunmaya ve belki de farkına varmadan küçültmeye çalışmıştır..

Böylece, Atatürk'ün partisine yaraşır olgun ve ağırlıklı bir varlık gösterme fırsatını da kaçırmıştır.

Marjinal bir parti gibi davranmıştır.

Oysa bu partinin başında herkesin saygı duyduğu; tıpkı Kışlalı gibi çelebi; yaşamı boyunca ağzından ve satırlarından "yuh" sözcükleri duyulmamış bir genel başkan vardır.. O da tıpkı Kışlalı gibi iyi yetişmiş bir cumhuriyet aydını, değerlere saygılı "objektif" bir gazetecidir..

Altan Öymen... Meslekte örnek aldığımız bir ustamızdır da...

Dış kamuoyuna "bu tepkiler normal" deyip geçiştirmesi siyaset gereği sayılsa da, anlayışla karşılanamaz..

"CHP'yi sadece benim yaptığım konuşma bağlar" açıklaması da inandırıcı sayılmaz..

Neticede, bütün bunlar dışarıya yönelik ve dışardan gelen eleştiri salvolarını karşılama amaçlıdır.

Ama ondan daha önemli olanı kendi iç kamuoyuna, yani parti kadrolarına ve tabanına söyleyecekleridir...

Orada -yani kadro ve tabanda- bir sorun vardır.. Yukarda olmasa da "aşağıda" bir sorun vardır.. Daha doğrusu, seçimden önce var olan sorunun devam ettiği görülmektedir.. Sadece "cumhuriyeti kuran parti" şiarının ve sloganının bir şey kazandırmadığı geçen seçimlerde anlaşılmış olmalıydı.. Kolaycı bir "Atatürkçülük ve laiklik" söylemiyle bir yere varılması mümkün değildi.. Cumhuriyeti kuran partinin, 2000'li yıllarda nasıl bir cumhuriyet öngördüğü de açıklanmak ve bilinmek zorundaydı... "Öteki rakip parti"ye kaybedilmiş bir seçimin acıları ve bayramdan bayrama, cenazeden cenazeye söylenen "Onuncu Yıl" marşıyla ve bu kadrolarla bir yere varmak da mümkün değildi...

"Laikliği biz koruruz" parolasına da kimse itibar etmemişti zaten...

"Laikliği" kimin koruduğunu, bunun için bir partinin çabalarına -ne yazık ki- lüzum kalmadığını Türkiye seçmeni, seçimden önce görmüştü..

Ayakları ucunda yükselip biraz baksalardı, CHP'liler de son cenaze töreninde görürlerdi..

Neyi mi?

Önlerindeki şapkaları tabi...

Ve bir şeyi daha görürlerdi..

Şapkalıların da onlara sırtlarını çevirmiş olduğunu.. (Törende öyle duruyorlardı da...)

Bütün bunlar, can sıkıcı ve üzücü tespitlerdir belki, lakin gözle görülen, elle tutulan tespitlerdir...

ooo

Protesto edilenin niye protesto edildiği bu yazının konusu değildir..

Suikasttan sadece üç gün sonra, failler hâlâ yakalanmadı, diye mi; yoksa Türkiye'de "siyasal İslam" fobisiyle, "toplumsal İslam" gerçeğini kırıksız bir çizgiyle ayırdığı için mi?

Bunlar eleştirilebilir elbette.

Bizim de eleştirdiğimiz ne çok şey vardır.. Her partide, her liderde..

Elbette bir partinin işleri de öncelikle o partinin yönetici ve kadrolarını ilgilendirir... CHP'nin de...

Türkiye siyasetinde var olmak ve 2000'in kapısından içeri girmek istiyorlarsa, partinin başındaki deneyimli ve saygın başkan ve öteki değerli ve aydın yöneticiler elbette gerekeni yapacaklardır.. (Ya da yapmayacaklardır..)

Ama, partinin dışındaki kamuoyunun atılmasını beklediği bir adım vardır..

Altan Öymen; İslamcı bir gazetenin, cenaze törenine ilişkin yayını için diyor ki; "bari cenazeye saygı gösterin..."

Çok doğru.. Siz de... Siz de öyle...

Şimdi telafinin bir yolu vardır.. Bu "marjinal görüntüyü" ortadan kaldırıp, CHP'nin saygın ve büyük bir parti olduğunu kanıtlayacak bir adım hâlâ vardır: -ki biz öyle olduğuna inanıyoruz-Acılarına saygısızlık edilen Kışlalı ailesinden partiniz adına "açık bir özür" dileyin..

Hemen... Gecikmeden...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır