kapat

26.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Suikastın arkası...

Ahmet Taner Kışlalı'ya yapılan suikastın "meçhul faili"nin kim olabileceği ve yakalanıp yakalanmayacağına konusundaki spekülasyonlara dair en esaslı değerlendirmeyi eski milletvekillerinden, CHP'li Ertuğrul Günay'dan dinledim. Bir televizyon kanalının bu yöndeki bir sorusuna verdiği cevapla tam onikiden vurdu:

"Eğer bu suikastı marjinalleşmiş sol gruplar veya İslam” örgütlerden biri gerçekleştirmeşse, yani bu işin "arkası varsa" o zaman faillerinin ortaya çıkmaması mümkün değildir. Mutlaka ortaya çıkarılır. Ama eğer bu işin ucu, bu işi soruşturma görevleri yerlere kadar uzanıyorsa, yani "arkası yoksa" faillerinin bulunabileceği pek şüphelidir."

Ertuğrul Günay, gayet usta bir dille "arkası olan" ve "arkası olmayan" suikast ve cinayet ayırımı yaptı. "Arkası olmayan"dan kastının ne olduğunu "ucu bu işi soruşturmak ve ortaya çıkarmakla görevli yerlere uzanan" olarak yeterince açığa vurdu. Uzun siyaset hayatının deneyimi, Türkiye'deki devlet cihazının "arkası olan" cinayetleri ortaya çıkaracak kadar usta olduğunu kendisine söyletiyor. "Arkası olmayan"ların ne olduğunu böyle kelimelendirmedi ama ima ettiği "devlet cihazının içinde yuvalanmış çeteler"...

Birdenbire İran bağlantılı olduğu ileri sürülen bazı kişilerin gözaltına alındığı haberleri geliyor. Acaba, Kışlalı cinayetinin "arkası olan"lar tarafından işlendiği duygusunun güçlenmesi mi isteniyor? Uğur Mumcu cinayetinin üzerinden epey bir süre geçtikten sonra, tam Süleyman Demirel'in İsrail ziyaretinin arefesinde, 1996'da "İran parmağı" ortaya çıkarılmıştı. Ne var ki, bir süre sonra konu tavsadı ve "İran parmağı"yla ilgili olarak yakalananlar serbest kaldı.

Geçmişe bakarak, gelecekte de benzer bir manzaranın ortaya çıkması pekalâ tahmin edilebilir.

Esasen, Başbakan Bülent Ecevit'in Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretinde Uğur Mumcu'nun "arı kovanına çomak soktuğu"nu ifade ettiği bugünlerde gazete sayfalarında bol bol vurgulanıyor. Ecevit'in bu değerlendirmesini de ciddiye almak gerekir; zira Ecevit de başından suikast geçen siyaset adamlarından birisidir. 1977 seçim kampanyasında -ki, o sıralarda Ecevit arı kovanına çomak sokanların başındaydı- İzmir'de suikast girişimine maruz kalmış ve kampanya sorumlularından Mehmet İsvan, Ecevit'i korurken bacağına saplanan ve o tarihe kadar hiç kullanıldığına raslanmamış bir kurşunla yere yığılıvermişti.

Ecevit, daha sonra Başbakan oldu ama suikast failleri, suikastın hedefi iktidar ellerini eline geçirmiş olmasına rağmen bir türlü aydınlanamadı. Yine o tarihten itibaren bir "kontrgerilla" lâfı ortalığı kapladı.

"Kontrgerilla", Susurluk'tan sonra bugünlerde daha geniş siyasi ve örgütsel bir çerçeveye oturtularak "derin devlet" olarak anılmaya başlandı.

Ecevit'ten tam 10 yıl sonra, bir başka Başbakan Turgut Özal da suikast hedefi oldu. O suikastın arkasındaki gerçekler de bir türlü aydınlanamadan, bugünlere kaldı.

Anlaşılan önemli suikastların "arkası" olmuyor. Ecevit, Özal, Aksoy, Emeç, Üçok, Mumcu... Ahmet Taner Kışlalı'nın akıbetinin de böyle olmaması temenni edilir ama geçmişteki benzer örneklere bakarak, bu konuda iyimser olmanın çok zor olduğu bir dönemdeyiz.

Kışlalı suikastının geçmiştekilerden bir nebze farkı varsa, bu kez bu tür suikastların ardında karmaşık hesapların yattığının idrakine kamuoyunun daha fazla varmış olması. Bu suikast da, bazı benzerleri gibi, toplum içinde kutuplaşmayı hedef alan bir özellik taşıyordu. Bu tuzağa düşenler var. Ayrıca, Kışlalı'nın cenaze törenini bu amaçla kullanmak isteyen gruplar da görüldü. Ancak, herşeye rağmen, Türkiye, genel olarak, bu kez kendisine yutturulmak istenen zokayı yutmaya isteksiz bir havada. Bu, ne de olsa, "deprem sonrasının Türkiye'si"...

Kışlalı suikastı failleri bulunmasa bile, kamuoyunun uyanıklığının artması ve zoka yutmaya direnci, önümüzdeki dönemde benzeri hainliklerin tekrarlanmaması için önemli. Zira, "Cumhurbaşkanlığı Meydan Muharebesi"nin şimdiden başladığından dem vuranlar mevcut.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır