Türkiye'nin 21. Yüzyıl'a tam bir kargaşa içinde girmekte olduğu ayan beyan ortada...
Duyun-u Umumiye'nin nasıl kurulduğu, Girit olayları, İttihat ve Terakki'nin vurucu kırıcı politikaları v.s. anımsandığında, Türkiye 20. Yüzyıl'a da tam bir kargaşa içinde girmişti.
Ya 19. Yüzyıl'a nasıl girmişti Türkiye?
İkinci Edirne Vakası, Kabakçı Mustafa başkaldırısı, III. Selim'in önce tahttan indirilmesi, sonra da öldürülmesi anımsandığında, yine tam bir kargaşa içinde...
Demek yüzyıllar, takvimler, çağlar değişse de, Türkiye'de değişmeyen en temel özellik kargaşa...
Bunun nedenleri de az incelenmedi... Ne var ki, nedenler bilinse de, sonuçları değiştirmeye her zaman yetmiyor. Tıpkı bazen hastalığın saptanmasının ölümü önlemeye yetmemesi gibi...
Türkiye, 21. Yüzyıl'da da kendine özgü kargaşa dizisine yeni bölümler eklemeyi sürdürecek mi?
Görünen o ki, güngünden hızlanan globalleşme sürecinin buna geçit vermesi olanak dışı...
Dünkü gazete manşetlerinin bir çoğu, Ankara DGM Savcısı'nın, ifadesine başvurmak için polislerle FP'li Merve Kavakçı'nın evine gittiği ve eve alınmadığı üstüneydi.
Ama bana sorarsanız, Türkiye'nin 21. Yüzyıl'da rotasını çizecek bir başka önemli haber daha vardı gazetelerde.
O haberi gazeteci Şule Yücebıyık, Mersin'den şöyle bildiriyordu:
"Amerika'nın Türkiye Büyükelçisi Mark Paris'in başkanlığındaki 22 ABD firmasının temsilcisinin yer aldığı işadamları heyeti, dün Mersin ve Adana'yı ziyaret etti. Mersin ve Adana valileri ile ticaret, sanayi odalarının başkanlarını ziyaret eden iş adamları, bölgenin potansiyeli hakkında bilgi aldı. ABD'li heyetle yaptığımız birebir görüşmeler sırasında, yabancı yatırımcının Türkiye'deki en büyük sorununun güvenilir ortak bulmak olduğu ortaya çıktı."
ABD'nin ünlü güvenlik örgütü FBI'ın daha 2 yıl önce Ankara'da da bir büro açtığını yeni yeni öğreniyoruz.
FBI herhalde papazkaçtı oynamıyor Ankara kahvelerinde.
Öyleyse ne yapıyor?
Bendeniz bu tür konularda, komik duruma düşme olanağı da bulunduğu için, varsayım yapmaktan pek hoşlanmam ama -mantık dışı sayılmayacak bir sezgiyle- sanırım ki, daha çok uyuşturucu ve silah kaçakçılığının boyutları ve örgütleriyle ilgileniyor.
Uyuşturucu ve silah kaçakçılığının boyutları ve örgütleri...
TV'lerdeki resmi kişilerin de katıldığı açık oturumlardan öğreniyoruz ki, Türkiye aracılığıyla dünya piyasalarına sürülen yıllık eroinin değeri 135 milyar dolardır. Yani neredeyse Türkiye bütçesinin bir buçuk katı...
Ve uyuşturucu ticaretinden Türkiye'deki Mafya örgütlerinin sağladığı kâr, 40 milyar dolardır. Türkiye bütçesinin nerdeyse yarısı...
Resmi kişiler açık oturumlarda Türkiye'yi aslında bu gizli örgütlerin yönettiğini iddia ediyorlar.
Böyle bir iddia karşısında Kavakçı olayı, karıştırılması unutulmuş çay şekerine benziyor.
2 yıldır Ankara'da bürosu bulunan FBI, hiç mi ilgilenmiyor Türkiye'deki Mafya örgütleri ve kara parayla?
Ve yine sanırız ki, Türkiye'nin gizli rontgenini ortaya koyacak olan bu dosya da, yavaş yavaş gün ışığına çıkartılacaktır.
O zaman şaşkınlıktan şaşkınlığa düşerek kimbilir nasıl yutacağız küçük dilimizi...
Globalleşme süreci Türkiye'nin henüz öngöremediği bir süreç...
Yakında daha net anlaşılacaktır bu sürecin ne olduğu.. Yeni Dünya Düzeni, Türkiye'deki sonu gelmez kargaşa dizisini de ister istemez damıtmak zorunda..
Falih Rıfkı yazılarını bazen hep aynı deyimle bitirirdi:
- Bakalım Mevla ne eyler, ne eylerse iyi eyler...
