kapat

15.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
BAYRAKTAR BAYRAKLI(bayraktar.bayrakli@sabah.com.tr )

Toplumun hakkı-III

Milleti ayakta tutan devleti korumayı, ahlâki değerleri muhafaza etmeyi, barış ve güveni incitmemeyi toplumun hakları arasında saymıştık. Bugün ise toplumun bizim üzerimizdeki diğer bir hakkını ele alacağız.

Halkı aldatmamak

"Aldatmamak" kavramıyla kastımız, halka doğruyu söylemektir. Halka doğruyu söylemek ne anlama gelmektedir? Bunun cevabını birkaç açıdan verebiliriz:

a- Hukuku yanıltmamak:
"... Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun..." (En'am, 152)

Yakını olduğu halde, şahitlik ederken veya birine anlatırken adil olmak en büyük erdemlerin başında gelmektedir. Yüce Allah, bu fermanıyla aşiret toplumu, yani ilkel bir toplum olan Araplar'ı modern bir toplum haline getirmeyi amaçlamıştır. Suçlu, akrabası olduğu halde, hukuku yanıltmamak için doğruyu söyleyip adil davranan insan, erdemin doruk noktasına çıkmış ve böyle davranan fertler toplumlarını ilkellikten kurtarmış demektir. "Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun. Kendiniz, ana-babanız ve YAKINLARINIZIN aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olun. Zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın. Eğer şahitliği eğer ve büker; yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Nisa,135)

Kendisinin, ana-babasının, yakınlarının, zenginin veya fakirin aleyhinde bile olsa doğruyu söylemek, hukukun bayrağını ayakta tutmak demektir. Günümüzde hatayı yapan yakınımız ise, hukuku yanıltmak için elimizden geleni koymuyoruz. İşte hukuku yanıltma teşebbüsleri, toplumun hakkını çiğnemekten başka bir şey değildir. Hislerine kapılıp adaletten sapanlar veya doğruyu bildiği halde onu söylemeyenler, hakları çiğneyenlerdendir. Aslında hakkı çiğneyenler, yani hukuku yanıltanlar, toplumsal hayatın duvarından mutluluğun, kardeşliğin ve felahın taşlarını sökmektedirler. Bunlar hem Allah'a ve hem de insanlığa karşı sorumludurlar. Adaletin bayrağını yerde süründüren bu insanlar, aslında milletin bağımsızlığını yaralamak, onu ölüme terk etmek fiilini işlemektedirler. Toplumu karanlığa iten, ilkelliği geri getiren kara ruhlu insanlar bunlardır.

b- Zihni ve gönlü saptırmamak
Yazılan kitaplar, makaleler ve halka çeşitli yollarla sunulan bilgiler, halkın beynini ve gönlünü doğrudan saptırmamalı, ya da yanlış bilgilerle doldurmamalıdır. En büyük kirlilik, insan zihnini ve gönlünü yanlış bilgilerle doldurmaktır. Zihin ve gönül kirliliği, bütün sosyal ve fiziki çevreyi de kirletmektedir. Doktor hastaya, hastalığın gereği olan ilacı verir ve vermelidir. İnsanların gönülleri de, en güzele, en doğruya ve iyi olana layıktırlar. Doğru, güzel ve iyi olanı onların öğrenme hakları vardır. Öğretmenler, din adamları, yazarlar ve bilim adamları halka doğru olanı öğretmelidirler. Bir topluma yapılacak en büyük zulüm, onlara doğruyu değil de yanlışı öğretmektir.

Din adına halka yanlışı öğretmek, yani yanlış fetva vermek, En'am Suresi'nin 93. Ayeti'ne göre en büyük zulümdür. Nahil Suresi'nin 116. Ayeti'ne göre de, kurtuluşa erememektir. Din adamları halka hurafeleri, yanlışları ve dinle alakası olamayan şeyleri din olarak öğretmeleri, zulümlerin en büyüğüdür. Çünkü onlar, dinin doğrusunu öğrenme hakkına sahip olan halkın, zihnini ve gönlünü saptırmış ve böylece onların haklarını çiğnemiş olacaklardır.

Öğretmenler, halkın çocuklarına kendi ideolojilerini öğretme yerine doğru olan bilimsel bilgiyi vermelidirler. Çocukların körpe dimağlarını yanlış bilgilerle kirletmemelidirler. Yanlış bilgi vermek, onların zihinlerini ve gönüllerini katletmektir. Bu aynı zamanda, öğrecilerin haklarını rencide etmektedir. Siyaset adına halka yanlışı söylemek, onların siyasal tercihlerini ve siyasi yönden bilgilenmelerini saptırmaktır. Bu durumda, siyasetin kirlenmesine sebep olacaktır. Ünlü Filozof Farabi siyaseti halka erdemleri kazandırma sanatı olarak tarif etmektedir. Siyaset alanında, halka yanlış söyleyenler, olmayacak şeyleri vaat edenler halka hiçbir erdemi kazandıramadıkları gibi, bu alanda, onların haklarını da çiğnemektedirler.

Yazdıkları kitap ve makalelerle insanların zihnini ve gönlünü kirleten yazarlar, telafi edilmesi zor olan günahı işlemektedirler. Topluma tefrikayı sokan, düşmanlık duygularını kabartan, sevgi duygusunu öldüren bu insanlar, çağımızın en büyük zalimleridirler.

Toplumun hakkını ayakta tutmak isteyenler, hukuku yanıltmasınlar; halka doğru bilgi versinler, Halk, güzele, doğruya, faydalı olana ve erdeme layıktır. Ve bunları elde etme onun hakkıdır. Din adamı ile, öğretmeniyle, siyasetçisiyle, yazarlarıyla cennet bir toplum oluşturmak istiyorsak, yanıltmadan ve saptırmadan vazgeçelim. Unutmayalım ki, cennete en layık olan insanlar hukuku yanıltmayan ve halka doğruyu öğretenlerdir.

Not: 7 Ekim 1999 tarihli makalesi ile Kürşat Bumin'in tenkidini almış bulunuyorum. Kürşat'la böyle bir ortamda karşılaşmak istemezdim, ama şunu söylemeden geçemeyeceğim: Okuduğunu anlamayan, öküzün altında buzağı arayan ve Kur'an kültürü olmayan Kürşat'ı muhatap almıyorum. Makalemde kendi kafandaki yanlışı arama, meseleyi olduğu gibi görmeye çalış. Benimle telefonla konuşsaydın daha erdemli bir hareket olurdu. Ben Allah'ın gönüllüsüyüm, ya sen?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır