kapat

03.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


Okullarda deprem endişesi

Okulların bir kısmı 6 Eylül'de, bir kısmı da ayın 12'sinde açılıyor. Velilerden gelen mesajlar onların, okul binalarının depreme dayanıklılığı ve depremde hasar görenlerin yeterince onarılıp desteklenmediği konusunda endişe taşıdıklarını gösteriyor.

Haksız da değiller.. Artçı depremlerin süreceği ve bunların arasında şiddetli olanlara rastlanabileceği anonsu yapılırken tüm özel ve devlet okullarının gerçek uzmanlar tarafından acilen dikkatle incelemeye alınmasını istemek en doğal hakları..

Anne babalar İstanbul ve birçok ilde, bilinenlerin dışında da ağır hasarlı binalar olduğunu, bunların bir kısmının mülklerin değeri düşmesin diye gizlenerek tamirat, sıva ve boyayla kapatıldığını söylüyorlar.

Bazı belediye görevlilerinin gözle inceleme yapıp; "Buraya sıva, buraya beton dökersen oturabilirsin" diye rapor verdiğini anlatıyorlar.

"Ya çocuklarımızın okulları da tehlikeli durumdaysa?", "Ya onlara da böyle raporlar verilirse?" şeklinde endişelerini dile getiriyorlar.

Çoğu ihmâl, boşvermişlik ve açgözlülükten kaynaklanan yanlışlara bunca can yitirdikten sonra hâlâ aynı hatalara devam edildiğini görmek istemiyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı, Deprem Vakfı ve bütün ilgili kuruluşları, okulları hızlı biçimde incelemeye alarak gerekeni yapmaya davet ediyoruz.

Asıl "Komedya" bu!
Yalnız birey olarak kendimiz değil, tüm ulusumuz için çok önemli, geleceğimizi belirleyecek günler yaşamaktayız. Ve ben bu önemli günlerde köşemin her satırını önemli olaylara ayırmak istiyorum ama bazen böyle önemsiz konularla da ilgilenmek zorunda bırakıyoruz ne yazık ki..

Radikal gazetesindeki köşesinde Devrim Bey benim "Devlet nedir ne değildir" başlıklı yazımla ilgili seçme (!) bir yorum yapmış. Komedya köşesindeki bu çok özel (!) yazısı alaycı bir cümleyle bitiyor: "Niye bunca insan devletin aleyhinde yazar, söyler akıl erdirmekte güçlük çekiyordum. Allah Mengi Hanım'dan razı olsun bir müşkülümü halletti."

Türkçe öğretmenimiz (!) Devrim Bey'in yazılarını arada sırada okur, dilbilgisi konusundaki bilgimi tazelerdim (!), artık buna gerek kalmadı. Kendi dışındaki yazarların yazılarında ne anlatılmak istendiğini anlamadan, sadece Türkçe ve mantık hataları bulmak için okuyan, üstelik bunu bile doğru teşhis edemeyen bir "beyin"den yararlanmanın mümkün olmadığına inanıyorum.

Anlaşılıyor ki aylar önce yazdığım "buhran ve bunalım" kelimelerinin kullanımı konusundaki yazıma olan kızgınlığını içinde barındırmış ve tekrar saldırıya geçmek için fırsat kollamış. Onun olgunluğunda biri için ne yazık.

Sözü geçen yazı benim bugüne kadar dünyanın her köşesindeki (bunu gururla söylüyorum) okurlarımdan en fazla "takdir" tepkisi aldığım yazıydı. Gelen faks ve e-mailleri okumayı hâlâ bitirebilmiş değilim. Hakkı Devrim ise yazıyı okumamış. Okusaydı orada devleti kötülükler, namussuzluklar kumkuması olarak görmediğimi ama kötüleri ve namussuzları koruyan kamu yönetimi anlayışına itiraz ettiğimi ve evet hemen her konudaki, beceriksizlikten, tembellikten, boşvermişlikten, sadece siyasi çıkar düşünmekten doğan ihmallere kızdığımı anlayacaktı.

Yazılarımı bu gözle eleştirenlerin şunu bilmesinde yarar var; devlete herbiri en az 30 yıl onurla hizmet vermiş, Fransızca öğretmeni bir anneyle, bölgesinde her seçime rakipsiz girecek kadar takdir toplamış parlamenter bir baba tarafından yetiştirildim. Devletime önem verdiğim, saygı duyduğum için de ihmalkâr, yeteneksiz, haketmeyen insanların önemli mevkilere getirilerek bu devletin saygınlığını zedelemelerine, ayrıca topluma maddi, manevi zararlar vermelerine elimden geldiğince karşı çıkıyorum. Her zaman da çıkacağım.

Ve Sayın Devrim, eğer 'Komedya' köşesi açarak bu hatalı yorumları yapma hakkını kendinizde görüyorsanız unutmayın ki bunu biz de yapabiliriz.

Böyle bir köşeye lâyık çok anlamsız yazılar bulmakta da güçlük çekmeyiz inanın!

Not: Bize kızanlara "The Economist" gibi dünya çapında okunan dergilerde 'Türkiye'deki deprem' konulu yazılara göz atmalarını öneriyorum. "Periyodik depremlerine rağmen hiçbir özel kurtarma ekipleri yok. Yabancı ekiplere muhtaç oldular" şeklindeki açıklamalar, bakalım onları da bizim kadar rahatsız edecek mi?

Acayip yasak!
"Bir ay boyunca müzik çalmak yasak. Uymayan yeri kapatırım." Deprem sonrası İçişleri Bakanı Tantan'ın bu emrini duyanlar, bir baskı yönetimine mi geçildi, anlayamadılar. Aynen kendi rızasıyla elinde avucunda ne varsa deprem yardımı olarak veren halkı "deprem vergisi" koyarak durdurmak gibi yanlış bir karar. Ve bu kararın yanlış bir şekilde boy gösterisiyle, kabadayılıkla açıklanışı.

İnsanların içinden zaten eğlenmek, müzik dinlemek ve hatta gülümsemek bile gelmiyor. Bununla birlikte önemli bir fay hattında bulunan bir ülkede deprem oldu diye bir ay müzik yasağı koymak olacak iş mi?

Ayrıca müzik sadece eğlence aracı mıdır, yoksa insanların ruhunu dinlendiren, terapiye en çok gerek duyulan bir anda, bunu sağlayabilecek bir ihtiyaç mıdır? (Tabii Ciguli tarzını kastetmiyorum) Psikologların Sayın Bakan'ı bu konuda aydınlatmaları iyi olur. Bir hafta, on günlük bir eğlence yasağı anlaşılabilir ama, turizm açısından zaten çok zor bir dönem geçirmekteyken, turizm sektörüne bu darbeyi kendi elimizle indirmek akla, mantığa sığmıyor.

Hem turist, hem de sektör çalışanları açısından..

Tabii depremin yarattığı ekonomik zararın ve ruhsal çöküntünün ülkeyi her koldan etkilemisini istiyorlarsa ona birşey diyemeyiz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır