kapat

23.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Hayallerim, aşkım ve "maalesef gerçek!"
Sosyologlar ve psikologlar dehşette! Çünkü kadınlar "filmlerdeki" aşkı arıyorlar. Kulağa saçma gelse de, "mantıklı" bir gerekçeleri var: Filmlerde kazanan hep kadınlar oluyor!

Son detayına kadar düşünülmüş bir sahne: Julia Roberts; sevgilisiyle parkta... Çevresinde bol "yeşillik", kuş cıvıltıları var ve üstüne üstlük hamile... Bu bir "Happy End!" Sinemada filmi izleyen kadın seyirciler için bu sahne, gerçek hayattan kısa bir kopuş.

Birçok kadın için hayat, "fazla" gerçek. Uzmanlar, özellikle bu kadınların Hollywood yapımı aşk filmlerindeki romantizme özendiklerini söylüyorlar.

"Kim özenmez?" diye sormayın. Hepimiz gerçek üstü aşkların peşinde koşuyoruz. Böyle bir şey yakalayamayacağımızı da bilerek üstelik. Ancak Alman yazar Regina Müller, bizim gibi düşünmüyor. Yazara göre, Hollywood yapımı bu filmler, tam anlamıyla beyin yıkıyor, kadın psikolojisini zedeliyor.

Bir kere başrol oynamak
Yazar, bu filmlerin kadınların kafalarında ne gibi "hasar"lara yol açtığını bulmaya çalışmış. Araştırmanın kendisi kadar sonucu da ilginç. Bu filmler kadınlara keyif vermekten ziyade, morallerini bozuyormuş. Yazar, kadınların morallerini asıl bozanın bu filmler olmadığını; gerçeğin ta kendisi olduğunu vurguluyor. Gerçek hayatta yaşadıkları ilişkiler, hiçbir şekilde filmlerdeki aşk ilişkilerine benzemiyor. Kadınlar hayatlarında bir kere kendi "Love Stroy"lerinde başrol oynamak istiyorlar. Bunun gerçekleşmeyeceğini görünce de hüsrana uğruyorlar.

Güçlü kadınlara ne oldu?
Sosyologlar bu sonuca inanamıyorlar. Ne de olsa 20. yüzyıl kadını, "güç" kelimesiyle birlikte anılıyor. Ancak psikologlar, özellikle güçlü, hırslı ve hayat beklentisi yüksek kadınların, "aşk tuzağına" daha çabuk düştükleri iddiasında. Hayat beklentileri, yalnızca kariyer ve bol para kazanmak yönünde değil. İyi bir sevgili de, kadınların beklentileri arasında yer alıyor.

Her şeyi istiyorum!
Kadınları yıpratan da, bu beklenti listesinin bu kadar uzun olması. Uzmanlar, yaygın kanının aksine, işinde başarılı kadınların özel hayatlarına da çok önem verdiklerini söylüyorlar. Zira artık modern kadın, sadece mesleğiyle varolmak istemiyor; mükemmel bir aşık da arzuluyor. Tıpkı filmlerde olduğu gibi. Feministler de bu "sorun"un farkında. Amerikalı feminist yazar Judith Stacey; "Aşk; tutku, bütünlük ve ihtirasın başrolleri paylaştığı bir tiyatro sahnesine dönüştü," diyor.

Sosyologlar, bu gelişmeden hoşnut değiller. Çünkü kadınlara iyi bir aşık bulmak da yetmiyor. Bu kez de arada bir kavga ve gözyaşı istiyorlar. İdeal, düz çizgide bir ilişki istemiyorlar.

Erkeklere de yansıyor
Kadınların ilişkilerinde aradıkları "sinematografik özellik", erkeklere de yansıyor. Kadın, bir zamanlar sevdiği erkeği yetersiz, eksik görmeye başlıyor. Erkek, kadının nedensiz kaprislerine anlam veremiyor. Sonuçta, kadını mutlu etmek için durmaksızın çaba gösteren erkek, bir süre sonra bıkıyor.

Gelecek milenyum, beklenenin aksine, romantik olacak. Bizler, metalik tınılar duymayı beklerken, aşk şarkıları ruhumuzu doyuracak. Uzmanlar buna da bir açıklama buluyorlar tabii ki. Yeni bir yüzyıl, herkesi korkutuyor. Her şeyin "robot"laşması, teknolojinin bu kadar ilerlemesi, kaygı uyandırıyor. İnsanlar, bu nedenle ilişkilere daha fazla yöneliyorlar. Sinema, bu amaca "hizmet" veriyor. Romantik öğelere biraz teknoloji de katılarak, zamana ayak uydurmaları sağlanıyor. "Mesajınız Var" filmi, bunun en bariz örneği.

Neden romantizm?
Kadınları romantizme iten, sadece gelecek korkusu değil. Uzmanlar, romantik filmlerin hep kadının üstünlüğü ile bittiğini de vurguluyorlar. Kazanan hep kadın oluyor. Örneğin "Özel Bir Kadın" filminde, Julia Roberts'e talih gülmüştü.

Psikologlar, kadınları "hayatın gerçekleri" konusunda uyarma gereği duyuyorlar:

"Sakın öptüğünüz kurbağanın prense dönüşmesini beklemeyin."

Sosyologlar ne diyor?
Güçlü ve tek başına ayakta durabilen kadınlara ne oldu?

Kadınlar, aşk hayatlarında hem mutluluk, hem gözyaşı istiyorlar. Bu çelişki ruhu zedelemekle kalmıyor, toplumdaki rollerini de etkiliyor. Kadının bu şekilde erkeğin gerisine düşme tehlikesi söz konusu.

Kadınların aşktan beklentileri gerçek dışı.

Psikologlar ne diyor?
İş hayatında başarılı olan kadın, özel hayatında da başarı istiyor.

Beklentilerin artması, kadınları çok yönlü yapıyor.

Gelecek korkusu, insanlarda sığınma isteği uyandırdığından, ilişkilere verilen önem arttı. Özellikle ikili ilişkilerde uyum beklentisi artıyor. İnsanlar yalnızlıktan korkuyorlar.

İdeal aşkı aramak, realiteden uzaklaşılmadığı sürece, insan psikolojisine aykırı değil. Ancak "evdeki"ni mükemmel kılmak adına nafile çaba harcamayın.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır