kapat

03.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İsmi Rafet El Roman, o bir kahraman...
Bozuk aksanıyla televizyonda ilk ilan-ı aşk edişinin üzerinden çok şey geçti. Rafet El Roman'ın son albümü Hayat Hüzünlü, şarkıcının hakikaten en hüzünlü albümü... El Roman'la, hayat memat, memleket meseleleri ve böylesi ağır bir ismi taşımanın insana yüklediği sorumluluk üzerine konuştuk...

Burada eskiden bir insan yaşadı / Atı, şanı vardı, bir de kemanı / Halk onu severdi, halk ona tapardı / İsmi El Romano, bir kahramandı..."

Bu sözler, Rafet El Roman'ın, "isim babası" El Romano'ya ithaf ettiği "Liberta" isimli şarkısından.

Rafet El Roman'ın, ilk kez Türk televizyonlarında "Seni Seviyorum" şarkısını terennüm etmeye başlamasının üzerinden bayağı bir zaman geçti. El Roman, zaman içinde ulusal hafızamızda, kasketli ve kesinlikle "son kertede şirin" imajıyla sarsılmaz bir yer edindi. Bunun yanında, üst üste son derece başarılı albümler, işler çıkardı. Güzel ve ahlâklı bir modelle evlendi. Allah bağışlasın, dünya güzeli bir kızı oldu. Reklamlarda, sinema filmlerinde rol aldı. Konserler verdi... Hayatın altından arslanlar gibi kalktı anlayacağınız: "İsmi El Romano, bir kahramandı..."

Peki bunca şeyin ardından vara vara vardığımız kanaat nedir dersiniz?: Hayat Hüzünlü...

Hayırlı uğurlu olsun. İki senelik bir aradan sonra nihayet beklenen albümü çıkardın...

Teşekkür ederim. Bu albümde de yine bütün söz ve müzikler bana ait. Bütün kayıtlar Almanya'da yapıldı... Şarkılarda fazla arayış ve değişiklik içine girmedim; yine tarzımı korumaya çalıştım. Ama sanıyorum beni çok iyi tanıyanlar, müziğimi bilenler, yine de o ufak farklılıkları hissedecek. Çünkü ben her albümde, bir takım ufak değişiklikler yaparım. Albümdeki favori şarkım, Bir Melek Diliyorum'u yazarken, son zamanlarda ülkemizde ve dünyada olan biten olaylardan etkilenmiş olacağım. Ben geçen sene, gerçekten de Taksim meydanında bir babayla oğulun birbirlerine sarılıp hüngür hüngür ağladıklarını gördüm. Yanlarından geçtim, aklım oraya takıldı, bayağı bir üzüldüm. Cesaretim yoktu yanlarına gidip neleri olduğunu sormaya... Ama onlar için bir duam oldu ve bir melek diledim. Artık kendi çocuğum da olduğu için böyle görüntülerden çok etkileniyorum.

Genç yaşta baba oldun. Kızın, hayatında neleri değiştirdi?

Ben hayatım boyunca hep sorumluluk edebiyatı dinledim. Okulda, annemden, babamdan, çevremden... Ama asıl sorumluluğu, çocuğum doğunca öğrendim. Anne-baba sevgisini de öyle... Evlat acısının ne olduğunu anladım, kızım doğduktan sonra... Bu albümde kızıma da bir şarkı yazdım, "Ben Olmazsam" isminde... Şimdiye kadar hiçkimseyi böyle sahiplenmemiştim. Kızım için hiç korkmadan canımı feda ederim. Daha önce başka hiçbir insanla böyle olmadı. Demişsem de laf olsun diye demişimdir.

Senin çok romantik, duygusal şarkıların filan vardır ama yine de -tabiri caizse- "neşeli" çocuksundur. İlk defa Hayat Hüzünlüdür kadar hüzünlü ve hani neredeyse pesimist bir albüm çıkarıyorsun...

Doğrudur. Aslında benim bütün şarkılarımda hüzün vardır. İnsanoğlu, sanıyorum, hayatının yüzde 60'ını, 70'ini hüzünle geçiriyor. Hüzün sayesinde aklını başına toplayıp, en azından düşünebiliyor, daha iyi kararlar alabiliyor. Hüzünle yaşamayı öğrenmek zorundayız, çünkü insanoğlu mükemmel bir yaratık değil.

Ne mükemmeli canım... Hatta haddinden fazla defolu diyebilir miyiz?

Tabii... İnsan, çok yoğun duygulara sahip, bazense çok duygusuz olan bir varlık. Misal; dünyada hep barışı, insanın geleceğini konuşuyorlar. Aslında ben hiçbir gelecek görmüyorum yani şu dünyada, insanoğlu için... Ben bu dünyayı zaten bir savaş alanı gibi görüyorum. Bunları tabii şarkılarımda işlemeye çalıştım. Dört dakikalık bir şarkıda, herkesin anlayabileceği dilde, herkesin fikrine uyabilecek bir şekilde. Çünkü mesajı olan şarkılar için çok komplike, çok düşündürücü bir söz yazmanın bir anlamı yok. Siyasetçilerimizi alın; başarılıysalar, herkesin anlayacağı dilde konuştukları içindir. Demirel, Ecevit; Turgut Özal da öyle bir insandı...

Tarzdan söz edince; senin başta en eleştirilen özelliklerinden biri "bozuk" Türkçen'di. Şimdiyse bu durum Rafet el Roman "ekolü"nün alameti farikası sayılıyor neredeyse.

Başlarda hiç kırılmadım, üzülmedim, kızmadım dersem, yalan olur. 23 sene yurt dışında yaşadım. Tabii ki onun çizgilerini üzerimde taşıyorum. Bazı insanlar gerçekten çok katı şeyler yazdılar Türkçemle ilgili. Bazıları hakikaten iyi geldi; mutlaka en kısa sürede Türkçem'i düzeltmem gerektiğini anladım. Bir yönden de insanların ne olduğunu öğrendim.

Son albümünden beri, bir sinema tecrüben de oldu. "Propaganda"nın gidişatından memnun musun?

Film olarak gayet başarılı. Ben bu kadar başarılı olmasını beklemiyordum açıkçası. Filmin konusu çok büyüktü, aktörler büyüktü, çekimler de güzeldi... Yalnız filmin bitmiş hâlinde, duygu iyi aktarılamamış gibi bir his kaldı bende. Mesela, rol icabı babamın beni vurduğu anda, seyircinin ağlaması lâzım. Ama benim içimden ağlamak gelmedi; bilmiyorum neden... O duyguyu alamadım. Film başarısız olsa, itiraz edeceğim çok nokta olurdu ama başarılı da bir yandan...

Başarının tek kıstası gişe midir sence?

Eeeh, bu işi yapan insanlar için, evet. Ama kendi adıma söyleyeyim, "Propaganda", benim filmim değil. Sinema benim için tamamen duyguyla aktarılan bir olaydır. Benim son seyredip de sinemadan ağlayarak çıktığım film; "Hayat Güzeldir"dir mesela...

Türkiye'de hep "iyi şeyler olacak ama bir türlü olamıyor" hâli var sanki... Neden dersin?

Birinci neden, tabii ki ekonomik. Diyelim ki bir insanın parası var; hemen anlamadığı bir işe giriyor. Bilmediği işlere yatırım yapan tek ülke burası... Ne bileyim, bir inşaat mühendisi, kalkıp bugün müzik sektöründe prodüktörlük yapabiliyor. Hayvancılık yapan bir çiftlik sahibi, kalkıyor ertesi gün, tekstil işine giriyor. Böyle insanlar var; ben bu insanları tanıyorum. Bence ilk önce ne yapacağımıza iyi karar verelim ve bildiğimiz işi yapalım.

Albümün aynı zamanda Almanya'da da piyasaya çıktı. Almanya'daki Türkler'e mi güveniyorsun, yoksa Almanlar tarafından ilgi görmeyi de umuyor musun?

Albüm, Almanya'da "Liberta" ismiyle çıktı. İlk önce Türk dinleyicileri alacak yine de tabii. Bu sefer Almanlar da merak edecek, albümü alacak. Tabii ki öyle bir düşüncemiz, isteğimiz var. Ben şimdiye kadar orada aman aman bir başarı elde etmedim. Yani Türkiye'yle kıyaslanamaz ama yavaş yavaş yine de iyi bir zemin hazırlıyorum galiba. Mesele büyük görünmek değil, gerçekten büyük olmaktır. Bir kişiliğin, bir karakterin olmadığı yerde, ne bir sanatçı, ne bir mücadele adamı olur. Ben işlerimle böbürlenmeyi sevmiyorum ama sanırım iyi bir yere geldim. Özellikle bizim sektörde, benimle çalışmak istemeyecek prodüktör, yapım yapmayacak yapımcı olduğunu zannetmiyorum.

Tamam, Hayat Hüzünlü... Ama Türkiye'de aynı zamanda zor da hayat...

Hayat değil, insanlar zor. Biz ne yapıyoruz; sekiz saat çalışıyoruz, değil mi? Bir insanın karnının doyması için sekiz saat çalışması gerekiyor mu? İnsan hırslı; güçlü olmak istiyor...

Yıllar önce ilk çıktığında, ismine inanamamıştım. Adınla rahat yaşıyor musun?

Evet, ismimi çok seviyorum. Benimsemeseydim kullanmazdım zaten. İspanyol bir roman kahramanından aldım.

Peki bu ismin sana uğurlu geldiğine inanıyor musun?

Çok... Çünkü El Romano da, büyük bir sanatçı ve mücadele adamıydı...


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır