kapat

19.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )


Siz hâlâ annenizin sosyal demokrasisini mi kullanıyorsunuz?

İngiliz İşçi Partisi Lideri Tony Blair ile Alman Sosyal Demokrat Partisi Lideri Gerhard Schröder'in altı aydır üzerinde çalıştıkları ve Avrupa Parlamentosu seçimlerine birkaç gün kala Londra'da açıkladıkları, gelmekte olan yeni yüzyılın sosyal demokrasi anlayışını şekillendirmeyi hedefleyen on sekiz sayfalık metin yeni bir "devrim" olarak nitelenmekte...

"Emek, sermaye ve mal piyasalarında esneklik" isteyen bu çıkışın ivmesini, muhakkak ki, Amerika'da dokuz yıldır aralıksız süren "ekonomik büyüme modeli" ya da daha kapsamlı bir deyişle "Yeni Ekonomi" oluşturmakta...

***

Amerika'da etlenip, kemiklenen ve sanayi dönemi sonrası ekonomisini simgeleyen, sosyal demokrasiyi de derinden etkileyeceği anlaşılan "Yeni Ekonominin" üç temel özelliği var:

1- Ekonomiler eski ile kıyaslanmayacak ölçüde "dışa açık" hale geldi. Amerika, yıllık üretiminin yirmi yıl önce yüzde 17'sini ihraç ederken, bugün bu oran yüzde 25'e çıkmış bulunuyor.

Ekonominin dışa açıklığı, sadece rekabeti kışkırtmakla kalmıyor, üretim performansını da sürekli yukarı çekiyor. Fiyatların yükselmesini, ekonominin disiplinini kaybetmesini önlüyor. Uluslararası ticarete katılan sektörlerde, keskin rekabet nedeniyle, "ücret ve fiyat artışı" meydana gelmiyor.

2- Ulus-devlet dönemi anlayışını simgeleyen "ekonomik kriterlerin" anlamını yitirmesi. Örneğin, "işsizlik, enflasyon ve ücretler" arasındaki belirleyici bağ ortadan kaybolmakta. "İşsizlik oranı ile enflasyon oranı arasında sabit bir ilişki olduğunu" söyleyen Philips Eğrisi Amerika'da bir kez daha anlamsız hale gelmiş bulunuyor.

3- Enformasyon teknolojileri, "sanayi döneminin" teknolojisini tarihe gömüyor.

Emek gücü önemsizleşmiş bulunuyor. Kitle tüketim malları ise ekonomi için bir anlam ifade etmiyor. Yenilik ve bilgi, daha kapsayıcı bir anlatımla "beyinsel çalışma" ön alıyor. Yeni her buluş, piyasanın egemeni haline gelebiliyor.

***

Blair ve Schröder'in sanayi dönem sonrası "sosyal demokrasisini" resmeden manifestoları "ekonomik dinamizm ve yenilik ile yaratıcılığın da özgürleşmesinden" sözediyor.

Bu hedef, eski devletçi anlayış ve "emeği en kutsal değer" sayan görüş ile yakalanmıyor. Feodal dönemde "toprak", burjuvazi döneminde "sermaye ve emek" önemliydi. Bugün ise bunların önemi ya kayboldu ya epeyce azaldı. Ekonomik dinamizmi "bilgi" ve ona dayalı olarak "yenilik" sağlıyor. Bu inanılması güç dönüşüm ise eski kalıpları yakıp yıkıyor.

Nitekim, İngiliz ve Alman solunun yeni önerilerinde de "artık ömür boyu iş" yaklaşımının olmadığı sıkıca vurgulanıyor. Bu kavram yerine sosyal demokratların "ekonomide en büyük esneklik ile minimum sosyal kriterleri" birleştirecek bir formül üzerinde çalışmaları öneriliyor. Bu anlayışın uzantısı olarak, sosyal demokratların eskiden "şirketler üzerinde yüksek vergilemeye gittiğini", halbuki şimdi "modern" sosyal demokratların şirketlerin üzerindeki vergi yükünü azaltarak kendi sosyal yaşamdaki hedeflerine daha rahat varacaklarını gördüklerini söylüyor.

Eskiden "iş" üzerinde yoğunlaşırken, şimdi işverenin daha rahat işçi çıkarmasına olanak verecek olan "esneklik" kavramı, sosyal-demokratların "kabul" hanesine giriyor.

***

Amerika'daki ekonomik büyümenin etkilediği yeni sosyal demokrat manifesto, kamu yatırımlarının artırılması anlayışını da terkediyor. Alternatif olarak emek ve sermayeden alınan vergiyi indirmeyi, buradan doğacak, enerji ile arzı artırmayı yeğliyor. Devletin işyerlerini denetlemesini ama onların yerini almamasını isteyen bildirge, "sosyal adaletin" geçmişte "eşitlik" ile karıştırıldığını; kişisel gayret ile sorumluluğun yok sayıldığını ve ödüllendirmediğini söylüyor. Manifestoya göre, böyle olunca sosyal demokrasi sıradanlığın destekçisi haline geliyor. Yaratıcılık, çeşitlilik ve başarı ise kapsama alanı dışında kalıyor.

İngiliz ve Alman Başbakanları kamu harcamaları ile "sosyal adalet" arasında da bir bağ olmadığını söyledikten sonra, devletin görevinin kamu harcamalarını çoğaltmak yerine "piyasa ekonomisinin yetersizliklerini" gidermek olduğunu belirtiyorlar.

***

İşçi sınıfının tarih sahnesini terketmeye hazırlanması ile "sosyal demokrasi", "sosyal liberalizme" dönüşüyor.

Toprak gibi, emek de önemli bir üretim faktörü olmaktan çıkınca, sosyal demokrasi de bir önceki asırdaki ölçülerini yitiriyor.

Sosyal demokrat iki liderin "sağ ve sol dogmalara" tavır alması veya "iyi bir iktisat politikası sağcı ya da solcu değil, modern olmalıdır" demeleri de bundan dolayı.

Çağın gelişimini dialektik bir yöntem ile sorgulamak yerine siyasette kendine yer arayan politika erbabının yeni bildirgeyi yadırgamaları normaldir. Geleceğin analizini önceden yapan her önemli tespit yadırganır ve eleştirilir.

***

"Bilgi Ekonomisi"nin Amerika'daki başarısı, Kıta Avrupa'sının "sosyal demokrat" anlayışını da etkiledi.

Ne yazık ki, Marksist kökenli bir düşünce akımını sakıncalı bulup, otoriter ve totaliter bir yaklaşım olan Kemalizmi "sol" diye piyasaya süren Türkiye bu çağdaş dönüşümlerden çok uzak.

Sosyal demokrasi, işçi sınıfının gürbüzleşmeye başladığı dönemde ortaya çıkıp, serpildi. Biz ise köylülükten kurtulamadık. Hiç bir zaman ne doğru dürüst bir sermayemiz, ne de iri kıyım bir işçi sınıfımız oldu.

Bugün sermaye ve emek önemini yitirdiği için, sosyal demokrasiden "sosyal liberalizme" dönüşen yeni sol anlayışın koordinatlarını Blair ve Schröder şöyle vermekte:

- Dürüstlük

- Sosyal adalet

- Özgürlük

- Şans Eşitliği

- Dayanışma

- Diğerlerine karşı sorumluluk.

***

Amerika, uyguladığı iktisat politikası ile işsizliği, enflasyonu yenmiş gözüküyor. İstihdam artıyor, enflasyon hortlamıyor.

Sosyal demokratların ağırlıklı iktidarda bulunduğu Avrupa'da ise "işsizlik ve eşitsizliği çözmek" için yöntem pek net değil. Babadan kalma usuller ile devletçiliğe mi abanılacak, yoksa Blair ile Schröder'in cesaretle önerdikleri yeni çağın realiteleri mi kabul edilecek?

Bu sorunun cevabı herhalde uzun vadede verilecek.

***

İşin hazin yanı, Amerikan atılımı dünya sosyal demokrasisinin ilgisini çekerken, Türkiye'nin, "düşünce akımlarını" tümden yadsıyarak, "din, ırk 1930'lu yıllar faşizmi arasında" kolon vurması.

Sağlık olsun, nasıl olsa yaz geldi.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır