kapat

19.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Durgunluk sizin için kalıcı olabilir
Satışlarınızdaki durgunluk ekonominin gidişatından değil de belki hatalı yönetimden kaynaklanıyor olabilir. Aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevapların çoğunluğu "hayır" ise artık sizin için de yapısal reform zamanı gelmiş demektir...

Her ekonomik durgunluk, hatta en ağır kriz eninde sonunda biter. Ancak küreselleşme ve değişim çağında, sahibi olduğunuz veya çalıştığınız firmada durgunluk hiç bitmeyebilir. "Yapısal reform"larını yapmayan şirketlerde çalışanlar, yarın işler açıldığında da sinek avlamaya devam edebilir.

Günümüzde rekabet alanı artık içinde bulunduğumuz kent değil. Artık tüm ülkeyi, bölgeyi hatta dünyayı "rekabet alanı" olarak görmek gerekiyor. Bugün büyük üretim şirketleri, dünyanın her yerinden parça alıyor. Fırsatlar da, tehlikeler de hızla artıyor. Yarıştaki en ufak bir sendeleme veya faul, diskalifiye ile sonuçlanıyor.

Bugün satışları ve kazançları azalan firmaların bir bölümü beklenmedik dış etkiler nedeniyle durgunluğun pençesine düşmüş olabilir. Ancak bir bölüm şirket de yönetim hataları veya çağdışı yönetim anlayışı nedeniyle sıkıntılı günler yaşıyor.

Eğer aşağıdaki soruların çoğunluğuna sahibi olduğunuz veya çalıştığınız şirket adına "hayır" diyorsanız, şirketinizde "yönetim hasatı" var demektir. Durgunluk sizin için kalıcı ve bir "sonun başlangıcı" olabilir.

1- Ürün yelpazeniz geniş mi?

Tüketici talebi, segmentasyon nedeni ile bölünürken, sizin ürün gamınız dar kalıyorsa, canlanma kapıyı çalıp ekonomi büyüdüğünde satışlarınızı artıramazsınız. Artan talep, yaş gruplarına, hayat tarzına, cinsiyete ve coğrafi bölgelere göre farklılaştırılmış ürünlere yönelir.

2- Hedef kitleniz yakın markajda mı?

Yurt içinde ve dışındaki müşterilerinizin değişen tercihlerini yakından izlemeyenler, bu konuda araştırma yapmayanlar bir süre sonra malını satamaz olur. Hedef kitlesini büyüteç altına alanlar ise ürünlerini ve bunların niteliklerini zamanında değiştirebilir.

3- Yeni pazarlar için ürün ve kalite geliştirme programınız var mı?

Asya ve Rusya krizleri, en büyük darbeyi tek ürünle tek pazara yoğunlaşanlara vurdu. Ürün geliştirme işini ve pazar araştırmalarını ciddiye alanlar daha az zarar gördü. Kalitede, uluslararası standartlara yaklaşmayı hedefleyenler, durgunluğu en önce atlatan şirketler olacak.

4- Çevrenizden "Bizim de bir otelimiz, pastanemiz olsun" diyenlere direnebiliyor musunuz?

Günümüzde uluslararası dev şirketler bile artık en iyi oldukları üretim dalı veya dallarında yoğunlaşıyor. Turizmi, gerçek turizmcilere bırakmayıp, işletme sermayesine ikincil alanlarda harcayanları ne bankaları kurtarabilir, ne de devlet...

5- Stok yönetiminde son üç yılda hiç değişikliğe gittiniz mi?

Son yıllarda tedarik zinciri (supply chain), lojistik ve stok kontrolü gibi konularda çok önemli gelişmeler yaşandı. Mevcut kur ve fiyat politikaları, hammadde ve ara malı stoklarının minimum düzeyde tutulmasına imkân veriyor. Yüksek faiz döneminde parayı atıl kaynaklara harcamayın.

6- Hiç "kıyaslama" çalışması yaptırdınız mı?

"Benchmarking" terimi, dünyada ve Türkiye'de hızlı gelişen rakip şirketlerin üretim ve pazarlama faaliyetinin analiz edilmesi anlamına geliyor. Daha sonra "en iyi rakip" nirengi noktasına konup, şirketin eksikleri ve hataları belirleniyor. Son aşamada ise rakiplere yetişmek, hatta onları geçmek için bir atılım programı hazırlanıyor. Bugüne kadar bu çalışma, masanıza gelmemişse, işiniz çok zor.

7- Bilgi teknolojisi ve internetle tedarik veya pazarlama konusunda bir projeniz var mı?

Bu soruya da hayır diyorsanız, sondan bir önceki treni de kaçırmak üzeresiniz. İnternet ve intranet konusundaki gelişmeler, ABD'nin durgunluk dönemini minimum basarla, hatta büyüyerek atlatmasını sağladı. Siz de bir an önce bu yenilikleri şirket çalışmalarınıza entegre edin.

8- Aile şirketinizi halka açtınız mı?

Halka açılma ile onlarca analistin ve onbinlerce yatırımcının şirketiniz hakkındaki fikirlerini anında öğrenmek imkânını bulacaksınız. Halka açılmakla dünyaya da açılacaksınız.

9- Yönetim piramidini yassılaştırdınız mı?

Sizin işyerinizde genel müdür ile meydancı arasında bir düzine kademe varsa, bürokratlaşma, KİT'leşme sendromu ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Günümüzün çağdaş şirketlerinde yönetim piramidi yassılaşıyor, tavan ile taban arasındaki yönetim kademeleri azaltılıyor. Bu önlem, şirketin reflekslerini hızlandırıyor, fil gibi büyük ve ağır şireti, bir pars gibi canlı ve atak yapıyor.

10- Panellerde verdiğiniz "önce insan" öğütlerini, işyerinde hayata geçirebiliyor musunuz?

Yeni dönemin çok sayıda ve karmaşık problemlerini dahi olsanız da tek başınıza çözemessiniz. Bunun için çevrenizdeki insanların gönüllü katkı ve yaratıcılıklarına ihtiyacınız var. Bu katkıyı da ancak etrafınızdaki insanlara gerçekten değer verdiğiniz ve onlara insanca davrandığınız takirde alabilirsiniz. Çevrenizde bol miktarda "yesmen" varsa ve kimse size "hayır" demeye cesaret edemiyorsa, işler kötüye gitmeye devam eder.

11- Danışmanlara başvuruyor musunuz?

İnsan kendi şirketindeki hataları içeriden baktığında göremeyebilir. Ayrıca yeni yönetim teknikleri konusundaki tüm gelişmeleri, Ñ-birinci Ñelden takip etme imkanı da yok. Bu nedenle paraya kıyıp, danışmanlık şirketleri ile birlikte çalışmayı deneyin. Bu kuruluşların dağarcığında, diğer ülkelerde aynı sorunları yaşayan şirketleri ile ilgili çözümler var. "Aklımı seveyim" dönemi bitmek üzere...

12- Yabancı partner, ortak, stratejik müttefik arıyor musunuz?

Firmanız orta büyüklükte de olsa, dünyaya açılmak, ihracat ve hesaplı ithalat yapmak için her kuruluşun artık bir dış partnere ihtiyacı var. 1980'lere kadar, yabancılardan uzak duran Sabancı Holding, bugün her tür ittifak ve ortaklıkta başı çekiyor. Bu gidişe siz de bir şekilde katılmak zorundasınız.

Değerlendirme ve sonuç
Cevaplarınızın büyük bölümü "hayır" ise sakın "hayır hayır vardır" demeyin, işyerinizde sarı alarm ışıklarını yakın. Aksi takdirde, borçlarınız nedeniyle bankaların kapısını çaldığınızda yönetim hataları yüzünüze vurulur. Devlet desteği istediğinizde, beklediğiniz anlayışı göremezsiniz.

Bugün yapısal reform, yalnız Ecevit hükümetinin değil, herkesin, her şirketin gündeminde yer alıyor. Bu gündemi gözardı eden küçük-büyük her şirketin yöneticisi değişen koşullara uyum sağlamakta zorlanacak.

Yukarıdaki önerilerin içinde yer almayan bir "özel" nokta daha var. İçinizde bulunduğumuz dönem, işadamlarının, işlerini tüm güçleri ile konsantre olmalarını gerektiriyor. Zamanınızın büyük bölümünü politika, oda ve dernek içi çekişme, seri demeçler verme gibi alanlarda harcıyorsanız, ayağınızın altındaki rekabet zemini, siz farketmeden kaymaya başlar.

Hele, büyük gazetelerin pazar günlerinde verdiği magazin eklerinde adı sık sık geçen işadamlarından biriyseniz ve aklınızı işinize veremiyorsanız, bankaların kapınızı çalmaları yakın demektir. Bu zor dönemde gerekli önlemleri alan, imaj ve tanıtım konusunda geri adım atmayan şirketler ise durgunluktan büyüyerek çıkabilir.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır