kapat

15.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ATİLLA DORSAY(adorsay@sabah.com.tr )


'Röntgenci' yönetmen

Pedro Almodovar, son dönemdeki en iyi filmiyle karşımıza çıkıyor. 'Çıplak Ten', bu erotik ve sanki ölümün nefesiyle beslenmiş çağdaş melodram kaçırılmamalı

Perdenin en erotizm düşkünü yönetmenlerinden Pedro Almodovar'ın son filminde, sevişen kadın-erkek bedenleri birbirine karışıyor. "Gay" Almodovar'ın bilinen eşcinsel bakışıyla -o gösterişli erkek 'nü'leri- bu kez kadınlara, özellikle benzersiz Francesca Neri'ye yönelttiği röntgenci bakışı, beyazperdeyi diri ve zengin bir erotizmle besliyor...

Kaba çizgili, zevksiz -ya da ünlü sözcükle "kitsch"- melodramların tutkunu İspanyol yönetmeni, bu kez İngiliz yazarı Ruth Rendell'in bir kara romanından aldığı esinle sanki farklı boyutlara açılıyor. Ne güzel bir hikâye, anlattığı... İlk cinsel deneyimini tattığı kadına umutsuzcasına tutulan ve bu yüzden bir polisi vurup sakat eden bir genç adam, 20 yaşında düştüğü hapisten dört yıl sonra çıkıyor. Ama tutkusu hiç azalmamış olarak...

Ve talihin cilvesi, o polisi sakat kalmış, ama aynı zamanda o kadının kocası olmuş buluyor. Öte yandan, o polisin vaktiyle yattığı en yakın arkadaşının karısı, bu kez genç adama uzun hapis yıllarında özlediği seksi tattırıyor ve bu deneyimsiz çocuğa aşık oluyor...

İçiçe geçmiş aşklar, umutsuz bağlanmalar, ölümcül tutkular, hep ve her zaman varolan bir silah... Nasıl Alman ustası Fassbinder en büyük esinini Amerikalı Douglas Sirk'in filmlerinden aldıysa, İspanyol Almodovar'a da Ruth Rendrell'in anlgo-sakson duyarlılığı yaramış. "Çıplak Ten", gerçekten de alabildiğine melodram yüklü öyküsüne mesafeli yaklaşımıyla, sanki Fassbinder filmlerini anımsatıyor.

Böylece, farklı esinler aynı potada birleşiyor, sinema sanatının o kendine özgü mucizelerinden biri doğuyor ve Pedro Almodovar, son dönemdeki en iyi filmiyle karşımıza geliyor. Bu denetlenmiş, erotik ve sanki ölümün nefesiyle beslenmiş çağdaş melodram, kaçırılmamalı...

Türünü yenileyen film
İkİ büyük sinema öncüsü mezarlarında dönüyor olmalı... Walt Disney ve Cecil B. de Mille... İlki, kurucusu olduğu bir türü devralan görkemli Disney firmasına ve onun başyapıtlarına ilk kez böylesine bir rakip geldiği için... İkincisi ise, iki kez anlattığı "10 Emir" öyküsüne kendi filmlerini aşan bir görkemle yaklaşıldığı için...

Steven Spielberg'in yeni şirketi Dreamworks, canlandırma sinemasındaki zorlu bahsini de kazandı. Burada ayrıntısına yer olmayan türlü-çeşitli yeni tekniklerle ve yüksek bilgisayar desteğiyle oluşan bu film, türü yeniliyor. Herkesin az-çok bildiği Hazret-i Musa'nın öyküsü, bu tür sinemaya ilk kez ciddi ve dinsel motifli bir hikâye getiriyor. Filmin grafik zenginliği ve görsel dünyasının hoşlukları anlatılacak gibi değil, görmek gerekiyor.

Hikâyeye uygun bir ağırbaşlılığın yanısıra, filmin yaratıcıları herşeye karşın kişileri ve durumları belli ölçüde çağdaşlaştırmayı başarmışlar. Böylece firavun Seti ve Prens Ramses arasındaki ilişki pekâlâ modern bir baba-oğul ilişkisini, Ramses'le 'kardeşi' Musa'nın araba yarışı ise Bağdat Caddesi'ndeki hız yarışını anımsatabilir.

Ramses'i Ralp Fiennes, Musa'yı Val Kilmer, Mriam'ı Sandra Bullock, Tzipporah'ı Michelle Pfeiffer gibi ünlü adlar konuşmuş. Oscar'lı şarkısını finalde Whitney Huston ve Mariah Carey birlikte söylüyor. Müziği, şarkıları, herşeyi kusursuz bu film, başdöndürücü temposu, müthiş görselliği ve gösterişli-görkemli sahneleriyle, her yaştan seyirci için gerçek bir şölen. Sakın sıradan bir çizgi-film muamelesi yapıp küçümsemeyin, fena halde yanılırsınız...

İŞTE BÖYLE BİR KIZ (She's All That)
Lİse bitirme balosu öncesinde sevgilisini popüler, ama kof bir TV yıldızına kaptıran parlak bir delikanlı, çirkin ördek bir kızı gecenin kraliçesine dönüştürmeye çabalar... Gençlik filmlerinin hep aptalca olduğunu söyleyenlere nerdeyse hak verdirecek bir okul komedisi denemesi. Ama bırakınız aynı konuyu yıllar yılı işlemiş Yeşilçam'ı... Çağdaş sinemada da çok daha iyileri yapıldı: En son "Muriel's Wedding-Evlilik Rüyası"nın özgünlüğünü henüz unutmadık. Sadece fındık-fıstık ve mısır yemek için topluca sinemaya giden gençler için...

SALAKLAR SOFRASI
Her filmi gişe rekorları kıran ve sonradan Amerikalılar tarafından yeniden çevrilen Francis Veber, önce tiyatroda büyük başarı kazanan oyununun bizzat yazıp yönettiği sinema uyarlamasıyla karşımızda...

Geçen yıl bizde de Nedim Saban ve ekibince sahnelenip büyük ilgi gören oyun, özenle bulup seçtikleri "salakları" her hafta bir evde toplayıp dalgalarını geçen bir grup Fransız burjuvasının ve özellikle de Pierre Brochant'ın öyküsünü anlatıyor.

Tam Fransız usulü sevimli bir komedi bu. İnsan karakterine derinlemesine dalış yapan ve canlı esprilere dayanan... Önemli olmasa da iyi vakit geçirten film, özellikle salaklık denen şeyle zeka arasındaki ince sınır konusunda tereddütü olanlar için...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır