kapat

12.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


ÖZEL ALAN-KAMUSAL ALAN AYRIMI

Yıllardır, bıkmadan usanmadan yazıp çizdiğimiz "özel alan", "kamusal alan" kavramları nihayet dilimize yerleşti.

Başbakana soru soran genç televizyon muhabirleri bile kullanıyorlar artık.

Gazetelerde sık sık bu kavramlara rastlıyoruz.

Gecikmiş de olsa güzel bir gelişme!

***

Ne var ki, bu önemli kavramların kullanımında (bazen) yanlışlık yapılıyor.

Özel ve kamusal alan ayrımları, bireysel ve devlete ait olan gibi algılanıyor.

Oysa durum bu değil.

Kavramları yerli yerine oturtabilmek için (izninize sığınarak) İngilizcelerini verelim: "Private sphere" ve "public sphere"

"Private sphere" yani "özel alan" kavramı, yalnız bireyselliği değil, insan tekinin aile, dost ve akraba çevresini kapsar.

"Public sphere" yani "kamusal alan" ise yalnız devletle sınırlı değildir.

Toplumsal alanı içerir.

***

Özel ve kamusal alan tanımlarını, sadece başörtüsü gibi dini konulara hapsetmek yanlış.

Bu önemli ayrım hayatın her alanına uygulanabilir.

Mesela bana göre, Türk yaşam tarzı, özel alanda şefkatli, dayanışmacı ve gülümseyen bir geleneğe sahip.

İnsanlar kendi aile ve dost çevrelerinde bu özellikleri taşıyorlar.

Ama aynı kişiler kamusal alana çıktığı zaman, mesela otomobil kullandığında, kuyrukta beklediğinde ve toplumsal ilişkilere girdiğinde son derece sert, tahammülsüz ve mücadeleci oluyor.

Bunun sebepleri üzerinde kafa yormaya değer.

Bizim insanımız niçin özel alanda dayanışmaya önem veriyor da, kamusal alanda yırtıcı bir yaratık kesiliyor?

Yurttaşlık bilincinin eksikliğinden mi?

Uzun Osmanlı yüzyılları sonunda, kendisini sadece evinin efendisi ve sahibi sayıp, sokağa çıktığında başkasının (padişahın, efendinin, devletin) mülkünde yürüdüğü bilincini taşımasından mı?

Evini binbir emek ve harcamayla süsleyen insanların, kapısının önündeki çukurlara aldırmaması ya da sokağı kirletmek için elinden geleni yapması belki de ancak bu duyguyla açıklanabilir.

***

Hangi dine ait olursa olsun, ritüeller ve gelenekler ancak özel alan kapsamında ele alınabilir.

Kamusal alan, vicdan özgürlüğünün değil olsa olsa siyasetin ve toplumsal amaçların mekanıdır.

Ah şu ayrımı bir yapabilsek de saçma sapan meselelerle uğraşmaktan kurtulsak!

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır