kapat

12.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Kuran'a el bassınlar

Çağdaş dünyaya düşman olan, ama iş kendi çıkarlarına gelince hemen "batıdan" örnek verenler son günlerde dillerini Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinin parlamentolarında "İncil üzerine el basarak yemin etme" yöntemine doladılar.

"Efendim bizde türbanla Meclis'e girilmiyormuş ama Batı'da yeminler bile İncil üzerine oluyormuş."

Bunun pekçok cevabı var tabii, en azından bu ülkelerde İncil üzerine yemin eden hiç kimse, "Devleti İncil'in kurallarına göre yönetelim" demiyor.

Ama bir önerim var. Meclis'teki yeminlerde isteyenlerin "Kuran üzerine el basmalarında" sakınca var. Yemin vicdani bir olaydır, insan korktuğu, karşı çıkmaya cesaret edemeceği değerler üzerine yemin eder.

O halde "Biz demokratız" diyen Faziletlilerin Kuran'a el basarak yemin etmeleri en doğrusu. Çünkü eğer gerçekten inançları varsa "Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma, laik devleti koruyacağıma" diye yemin edemezler.

Bu konuyu bir düşünmek gerek.

Bir de çok dikkatimi çeken ve beni olduğu gibi pekçok kişiyi öfkelendiren bir konu var. Faziletliler'den pekçok kişi "Atatürk ilke ve inkılapları" bölümünü "inkilapları" diye okudu.

İnkılap "devrim" demektir, "İnkilap" ise "Köpekleşme" anlamına gelir.

Faziletliler bu ince ayrıntıyı pek güzel kullandılar.

Bu nedenle bantların incelenmesi ve bu kişilerin yeniden yemin etmesi gerekir. Ayrıca artık "inkılap" kelimesi de "devrim" olarak değiştirilmeli.

Çok üzücü bir ölüm
Anlatılmaz bir üzüntü içindeyim. Size nasıl aktaracağını bilemiyorum açıkçası, ama bunu yapmak bana bir insanlık borcu gibi geliyor.

Pazartesi günü bu köşeyi okuyanlar hatırlayacaklardır. Amerika'da master yapan, Boğaziçi Üniversitesi mezunu başarılı bir öğrenciden ve babasından söz etmiştim.

Bu ülkeye yüksek öğretim kurumlarında 34 yıl hizmet eden, ancak kızına iki bölümünü bitirdiği üniversite eğitiminden sonra master yaptırmak için gerekli bursu bulamayan baba maalesef cumartesi günü aramızdan ayrıldı.

Benim yazım pazartesi günü yayınlandı, hafta sonunda İstanbul dışında olduğum için üzücü ancak dün öğrendim.

Başarılı öğrencinin babası, 34 yıllık eğitimci, bunca hizmetinin karşılığında kızının bursu için gerekli parayı bulamamanın üzüntüsü ve ezikliği içindeydi. Siz okurlardan destek beklerken, bu değerli babanın adını vermemiş, bunun onun gururunu daha da zedeleyeceğinden korktuğumu belirtmiştim. Ama buna bile fırsat kalmadı. Kızının bu ülkeye daha iyi hizmet vermesi için çırpınan, bu uğurda çeşitli kapıları gezip yüzünü kızartma riskini göze alan babanın kalbi daha fazla dayanamamış.

Şimdi diyorum ki, bu acıya ortak olmak ve Türkiye'nin geleceğinde hayırlı işler yapacağına inandığım başarılı öğrenciyi sıkıntıdan kurtarmak zorundayız.

İlgilenenlerin Yeni Yüyıl Gazetesi Eğitim Muhabiri Gülseren Ergezer Güver'i (212) 502.85.87 nolu telefondan aramalarını diliyorum.

Bazen bir kişiye yardım bile büyük bir ülke hizmeti olabilir.

Gazeteci ve mimar dinlemek
Türkiye "telefon dinleme" skandalı ile sarsılıyor. Bu skandalda iki isim çok dikkatimi çekti. Bunlardan biri mimar Oktay Ekinci, diğeri de gazeteci Perihan Mağden. İkisinin ortak bir yönü var. Ekinci de Mağden de İstanbul'daki çarpık kentleşmeye yönelik mücadele içindeler. Demek ki yasalara rağmen İstanbul'u çirkinleştiren kimileri, bu iki ismin bir açığını bulup susturmak istiyor. Bağlantıları çıkarmak zor olmasa gerek.

Nerede bu Turmepa
İstanbul'da, özellikle sahil semtlerinde oturanlar çok iyi bileceklerdir; pislikten geçilmiyor. "İlk defa mı görüyorsun?" demeyin, çünkü bu pislik anlatılacak gibi değil. Her taraf öbek öbek çöp dolu. İnsan sahilde gezerken denize bakamıyor, çünkü içi bulanıyor, o kadar kötü yani.

Oysa geçtiğimiz yıl aynı pisliği görmüyorduk. Neden? Çünkü, deniz kirliliği ile mücadele bayrağı açan Turmepa, iki ayrı çöp toplama gemisiyle, hiç olmazsa kaba pisliği alıyor ve çirkin manzarayı ortadan kaldırıyordu.

Turmepa'nın gemileri şimdi boş duruyor. Sefere çıkıp da çöp toplamıyor.

Şimdi nedenini söyleyince, hepinizin tepesinin atacağını sanıyorum.

Efendim, kent içinde çöp toplama görevi belediyelerinmiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de Turmepa'ya "Benim işimi sen yapamazsın, çöpler toplanacaksa, biz toplarız" demiş. Turmepa çaresiz "Peki" demiş, başka bir şey söyleyecek hali yok zaten. Ama Turmepa'nın bu halk hizmetini durduran belediye o günden beri denizleri kendi haline bırakmış. İzni olmadığı için Turmepa gemileri de sefere çıkamıyor. Güler misiniz, ağlar mısınız? Umarım Büyükşehir Belediyesi çöp toplatmama ve kendi de toplamama eylemine mantıklı bir cevap verecektir. (Nasıl olacaksa?)

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır