kapat

09.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NEBİL ÖZGENTÜRK(nebilo@sabah.com.tr )


Richard Gere ve hüzün!

Erce Aydıner, 1959 yılında İstanbul'dan ayrılıp Almerika'ya göç etti. Bir daha da ülkesine dönmedi. Bu süre içinde 11 roman yazdı Aydıner; Ve bir romanı filme çekiliyor, Richard Gere'nin başrolünü oynayacağı, Sadness At Leaving!

İşte yine bu dünyanın kuytu labirentlerinden birinde öyküsünü dokuya dokuya geçip giden ve gündem kahramanı olmayan bir ademoğlu.. İşte yine adı manşetlere kazınmayan(Türkiye'de) ve cıvıklığın kıskacına düşmeyen İstanbullu bir yazar.. Adı, Erce Aydıner..

Amerika'da yaşıyor.. Amerika'da yazıyor.. Kitapları milyonlar satıyor..

Tevfik Ağabey,(Yener) o güzelim eski İstanbul günlerini anlattığı Perde Arkası'nda ilk kez geçen yıl gündeme getirmişti Erce Aydıner'i..

Çünkü, Tevfik Ağabey'in gençlik arkadaşıydı Aydıner, yedikleri içtikleri ayrı gitmez, birlikte üzülür, birlikte coşarlarmış onunla..

Sonra araya askerlik ve hayat kavgası girmiş. 38 yıl boyunca birbirlerinden haber alamamış iki arkadaş.. Ve yıllar sonra bir tesadüf ya, Erce Aydıner'den gelen bir mektubun ardından Aydıner ve Yener, yeniden buluşmuş Amerika'da..

Erce Aydıner, bu yıllar içinde evlenip barklanmış, Türkiye'ye hiç gelememiş ve Amerika'da 11 kitabı yayınlanan bir yazar olmuş..

Perde Arkası'nda, Aydıner'in kitaplarının milyonlar sattığından da sözedilmişti.. Haliyle bu rakam çok önemliydi ve geçenlerde merakla sordum Tevfik Ağabey'e; "Erce Aydıner'den yeni haber var mı?"

Birkaç dakika sonra önüme bir Amerikan sinema dergisi koydu.. Birinci sayfasında bir haber..

"Richard Gere, Sadnes At Leaving filminde başrol oynayacak. Erce Aydıner'ın milyonlar satan romanı Sadnes At Leaving'de bir casusluk öyküsü anlatılıyor."

Evet, bundan daha güzel bir haber olur mu?
Daha önce yüzünü görmediğim ve adını hiç duymadığım bir İstanbulu yazarın milyonlar satan romanı.. Ve Richard Gere'in başrol oynayacağı bir filmin yazarı; Erce Aydıner

Bir başka haber daha; "Erce Aydıner'in Matador romanı, Kennet Branagh tarafından filme çekilecek.."

Kim ne derse desin, bana göre çok keyifli şeyler bunlar.. Hele hele, İstanbul'dan kalkıp Amerika ya da Avrupa'nın bir kentine biftek yemeye gidişini dahi haber sanan kimi medya maydonozlarının istilasına uğradığımız şu günlerde..

Ya da "iki günde üç baskı" diye ilan verip kuru sıkı ve de palavra atan sözüm ona kimi "boş sellers" yayıncılarının çokça olduğu ülkemizde!

Neyse, sözün kısası, Tevfik Ağabey olmasa 40 yıldır Amerika'da başarıdan başarıya koşan bu mütevazı yazarımızdan haberimiz olmayacaktı açıkçası..

Bundan mülhem, "özel kimlikler albümü"zün bir köşesine koyduğumuz Erce Aydıner'in telefonunu çevirmek şart oldu..

İstanbul-New York telefon hattı..

Merhabalar ve nasılsınlardan sonra az biraz perdeyi aralıyoruz..

Erce Aydıner, Demokrat Parti döneminin Adalet Bakanı Hidayet Aydıner'in oğlu..

Robert Kolej mezunu..
Baba, oğlunun alim ve hukukçu olmasını(baskıyla) istiyor ancak Erce, daha o yıllarda sanata, edebiyata meraklı.. Ve bir yolunu bulup 50'lerin sonunda Amerika'ya göçüyor.. Bir yıl sonra babayı özleyip istanbul'a geliyor ve birkaç gün sonra yeniden New York.. Ve yıllar süren koşturmacanın ardından üstüste kitapları yayınlanıyor..

Ancak ilk kitabını bastırmak için yayınevlerinin kapısından bile girememiş önceleri; daha sonra ise isimsiz bir yayınevinden çıkan kitap yüzbinler satınca, bu kez majör yayınevleri kapısını aşındırıyor Erce Aydıner'in..

Ve 1971'de, şimdi filme çekilecek olan romanı Sadness At Leaving, (Ayrılıktaki Hüzün) gündeme geliyor..

Şaşırtan rakam.. 1 milyon üçyüzbin..

Kitabın arka kapağında Frank O'Hara'dan bir yazı..(Amerikalı ünlü yazar)

"Aydıner geleneksel bir yabancıdır. Nerede olursa olsun, sıradan gerçekliğin biçimini bozan ve bunun en özgü ve nörotik taraflarını beklenmedik bir biçimde kabul eden bir yaratıktır. Onun gözünden Kafka'nınki kadar tuhaf bir 'Amerika' görürüz; aynı komiklik ve gülünç bir hüzünle."

Ve bir güzellik..
Erce Aydıner, gençliğinin şairi Orhan Veli'yi unutmuyor, kitabına onun bir şiiriyle başlıyor; Bizim Gibi.. "Merak ederim şehvetli mi diye/Kendi rüyasında bir tankın/Ya bir uçak ne düşünür/Yalnız bırakıldığında/Gaz maskeleri sevmezler mi diye merak ederim/ Birlikte şarkı söylemeyi/Ayışığı altında/Tüfeklerin merhameti yok mudur?/En azından biz insanlar kadar..."

Amerika'nın ünlü kitap eleştirmenlerinden Chris Kraus ise Sadness At Leaving ve onunla ilgili bakın ne yazıyor?
"Sadness At Leaving, çok güzel bir roman. Erce'nin diğer birçok kitabı gibi, çok hızlı yazılmış ve çok hızlı okunan bir roman. Hemen hemen tarihi, hatta nostaljik bir niteliğe sahip: hızın sadece korkunç bir kötü niyet üretiminin ürünü olmadığı bir dönem. Hızın, insan terazisinde eğlenceli olduğu zamanlar. Türkiye doğumlu Aydıner'i bulmak çok zor oldu. Bundan iki yıl önce onu New Yok'ta izleyip bulmak çok uzun zamanımı aldı. Her konuştuğum kişi 'Erce Aydıner efsanesi' hakkında farklı şeyler söylüyordu (kıvırıyordu). Ya kanserin eşiğinde ya da uzaklardaydı.. Veya Doğu Hamptonda münzeviydi. İlk görüşmemizin başında 'beni aradığının farkındaydım' dedi. Belki de Erce, Hüzün'deki Carl gibi; biz 'normalleri' karaya oturturken, formda kalmak için casusluk oyunları oynuyordu. Ayrılıktaki Hüzün, yıllarca New Yorkta 'uyuyan' bir GRU ajanı olarak yaşamış ve hayatı, Dubçek'i darbeden dolayı uyardıktan sonra Prag'ta, Rus et kancasında son bulan Carl Halman'ın gerçek hikayesidir. Aydıner, istediği herşeyi arayıp bulabilen dahi bir yazardır."

**

Evet, son söz..
Erce Aydıner'in hiçbir kitabı Türkçe'ye çevrilmedi ve yayınlanmadı! Bir son söz daha... Cumartesi(dün) günkü Türkiye haberlerinden birkaç örnek..

"Ünlü TV programlarının yapımcısı ve 16 adamı, başta Sibel Can olmak üzere birçok ünlünün telefonunu dinleyip, şantajla para sızdırdığı belirlendi ve gözaltına alındı!"

"FP'li yöneticiler Meclis'e türbanla giren Merve Kavakçı'yı savunarak,'Bizi asmakla, yakmakla, kesmekle bitiremezler, arkamızdan çocuklarımız geliyor."

"FP'li Belediye Başkanı İstiklal Marşı'nı okutmadı!"

O'na piyango vurmadı!

BİR vefasızlık öyküsü..
Ve öyle bir vefasızlık ki, her fırsatta yazılması gerekenlerden.. İki kez, 10 kez, hatta 15 kez bile yetmez, dosta düşmana ibret olsun diye yüzlerce kez hem yazılmalı hem anlatılmalıdır!

İhap Hulusi, Türk grafik ve afiş sanatının öncülerinden. Daha doğrusu ilki.. İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından özel olarak adıyla aranıp bir alfabe kapağı yapılması istenen ve bir başka Cumhurbaşkanı Kenan Evren döneminde de "Hayatımın son günlerinde yaşamımı idame ettirebilmek için devletten maaş bağlanmasını rica ederim" diye biten bir mektup yazmak zorunda bırakılan ancak onuruna yediremeyip bu mektubu göndermeyen büyük bir grafik sanatçısı..

Evet, bilenler bilir, dediğim gibi pek çok kez yazılmış olabilir bu vefasızlık öyküsü.. Ama Ender Merter'in yayımladığı "Müsellesten Üçgene" isimli "İhap Hulusi Albümü"nde karşıma çıkan bir ayrıntı, benim de bir kez daha gündeme getirmeme vesile oldu..

İhap Hulusi, 1920'lerde başlar grafik ve afiş çizmeye.. İlk alfabe kapaklarını çizdiği gibi, Tekel İdaresi'nin de tüm etiket ve ilanlarını da hazırlar.. Ve elli yıl boyunca Milli Piyango İdaresi'nin tek grafikçisi olarak milyonlarca insanı şansa çağırır.. Piyangoların üstündeki ışıltılı resimler, yine piyango ilanlarındaki "Bir kez daha şansınızı deneyin, piyango alın!" sloganlarıyla çekici hale getirilen çizgiler onun eseridir.. Ve ne ilginç ki, 1950'li yıllarda(yanda fotoğrafını gördüğünüz) "Parasızlığın pençesinden kurtulmanın tek yolu Milli Piyango!" başlıklı bir ilan daha hazırlar..

Aradan 40 yıl geçer.. Yaşlanmıştır artık, arayanları da azalmıştır.. Yıllarca hizmet verdiği Milli Piyango İdaresi, kısa bir süre önce kendisine sipariş vermiş, o da çizip göndermiş ancak iki ay sonra resimler iade edildiği gibi 'başkasını bulduk' diye bir mektup iliştirmişlerdir..

Canı çok sıkılır ve sonra... 1983 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e gönderilmek üzere bir mektup kaleme alır; ama onuruna yediremeyip göndermez..

Mektupta özetle şunları yazmaktadır İhap Hulusi;;

"Sayın Cumhurbaşkanımıza, Elli yıl Milli Piyango İdaresi'nin bütün resimlerini yaptım, ama hiçbir hak tanınmadan iki yıl önce ilişkimi kestiler. Şimdi 85 yaşındayım ve sanatımı icra edemiyorum. Hiçbir sosyal güvencem yoktur. Hayatımın son günlerinde yaşamımı idame ettirebilmem için maaş bağlanmasını rica eder, görevinizde başarılar dilerim.. İhap Hulusi..."

Ve birkaç yıl sonra da yaşamını kaybeder İhap Hulusi.. Öldüğü yıl, Milli Piyango'nun büyük ikramiyesi milyarlara ulaşmıştır!

İyi pazarlar...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır