kapat

08.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Türban, peruk ve sakal

Pink Floyd, "Son Darbe" (Final Cut) adlı albümündeki bir şarkıda "savaş sonrası düşleri"ni (Post War Dream) anlatıyordu:

"Biz ne yaptık Maggie?/Ne yaptık İngiltere'ye?/Bunun için miydi ölümü babamın?/Senin için miydi?/Ne oldu o savaş sonrası düşlerine?"

Şarkıda bahsi geçen "Maggie", 1980'lerin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'dı. Pink Floyd, savaş sonrası doğan tüm çocuklar adına, kendilerine vaat edilen ülkenin hesabını "Demir Leydi"den soruyordu.

İngiltere "punk" akımının etki alanındaydı o yıllar... Binbir şekil verdikleri rengarenk saçları, korkunç makyajları, yırtık deri pantolonları, kara gözlükleri, zincir ve çividen aksesuarları, çengelli iğneden küpeleriyle punklar, Britanya'yı sarsıyorlardı. Sloganları şuydu:

"İstikbal yok..."

Petrol krizi sonrası işsizlik, yoksulluk İngiltere'de hızla yayılıyor, 50'lerde sözü edilen refah devletinin boş bir yalan olduğu ortaya çıkıyordu. İstikbal hayallerini yitiren İngiliz gençliği, tepkisini bu yolla dışa vuruyordu.

Thatcher, bu gerçeği görüp önlem almak yerine, Punk akımını bir "giyim tercihi" sandı. İş sokağa dökülünce de "Moda sınırları içinde kalmazlarsa hepsini İngiltere dışında bir adaya yollarım" tehdidini savurdu.

"Punk"ın aslında ne olduğunu, Londra'nın yoksul mahalleleri şiddet eylemleriyle yanıp yıkılınca anlayacaktı.

ooo

"Punk" ne kadar "zevk meselesi" ise, "türban" da o kadar "inanç meselesi"dir.

Evet, türban siyasal bir simgedir.

Bir dini inancın ya da cinsel korunma ihtiyacının gereği olmaktan çok (ya da gereği olduğu kadar), siyasal bir tavrın, bir itirazın göstergesidir. "Bunu öyle söylemiyorlar, takiyye yapıyorlar" demek sorunu çözmeye yetmiyor. Çünkü "öyle söyleme"nin bedeli siyaseten yasaklanmayı göze almaktır. Siyasetin ifade alanını özgürleştirmediğiniz için, "mesaj", 1960 model bir yöntemle, "başıma bakın ne demek istediğimi anlarsınız" diyen bir simge aracılığıyla iletilmektedir.

"Maggie kafası", o simgeyle karşılaşınca hapsedilebileceği bir ada arar.

Polis için mesele "o simgeyi yasaklayarak yok etmek"ten ibarettir.

Savcı, dosyayı açtığı zaman meselenin de kapandığını sanır.

Lakin siyaset bilimcisinin işi, o simgenin tekabül ettiği mesajı çözümlemek, o simgede dile getirilen itirazı anlamaya çalışmak, o simgeyi hayatın diline tercüme etmek ve siyasette simgeler kullanmayı gerektirmeyecek ifade kanallarını açmaktır.

Eğer türban takmak, takanlara bir politik kimlik kazandırıyorsa siyasetin yapması gereken şey, o kimliği yasaklamak değil, yerine daha cazip bir kimlik önermektir.

"Onu çıkar, peruk tak" diyemezsiniz. Peruk, başka bir kimliğin simgesidir çünkü.. Üstelik, türban takanlar açısından, belki de türban takmalarına yol açan kimliğin, dışlandıkları modern hayatın simgesidir.

ooo

Nurdan Gürbilek "1980'lerin kültürel iklimi"ni incelediği kitabında (Vitrinde yaşamak/Metis 1992) 80'li yıllarda, toplumun bugüne kadar inşa ettiği modern kimliğe yönelik bir tepki doğduğunu ve bunun sonucunda bir "kültür parçalanması" yaşandığını belirtiyor.

Toplumun modern olabilmek için şimdiye dek dışarıda bırakmak zorunda kaldığı (arabesk, argo, hapishane edebiyatı gibi) bastırılmış her şey, gürültülü bir şekilde geri dönüyor.

Türban da bunlardan biridir.

O yüzden bu "tepki"yi çok iyi tahlil etmek zorundayız.

Bu tepki, modernleşme projesinin, vaat ettiği refahı herkese adil bir şekilde dağıtamamasından mıdır? O yüzden bugüne dek benimsenen "Cumhuriyet yurttaşı" kimliği ve onun ulusal elbisesi çıkarılıp, "Kürt", "Türk", "Müslüman" gibi kimlikler veya giysiler kuşanılmaktadır?

O yüzden mi, artık radyolarımız senfonik müzik değil, arebesk çalmaktadır?

Arabeski yasaklayarak klasik müziği sevdirebilir miyiz?

"Ne oldu o istikbal düşlerimize" diye soran bir kuşağa, simgelerini ellerinden alarak "haddini bildirebilir miyiz?"

Hepsini bir adaya göndersek kravatlarımızı takıp biz bize yaşayabilir miyiz?

"Düşmanlar" ve "kahramanlar" yaratarak, çocukları, kreşlerde "dışarı... dışarı" diye bağırtarak "kültürel parçalanma"ya çare bulabilir miyiz?

"Simgelerin lanetlenerek yok edilemeyeceğini" üniversitede, kocaman sakalı olan aydın bir öğretim üyesinden öğrenmiştim.

YÖK'ün "ya sakalın, ya okulun" diye dayattığı yıllarda sakalı yerine üniversiteyle ilişkisini kesmeyi tercih etmişti.

Kaybeden üniversite oldu.

O, hâlâ sakallı...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır