kapat

06.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Kirazlıdere Koalisyonu -2-

MHP lideri, akşamları çoğunlukla televizyon karşısında geçiriyordu. Özellikle "Şeker Kız Candy" adlı çizgi filmin başlama saati geldi mi sandalyesini çeker ve ekran başında yerini alırdı. Oral Çalışlar bunu fark edince yanına yaklaşıp, "Sayın Türkeş" dedi, "Dikkat ettim, Şeker Kız'ın bir bölümünü bile kaçırmıyorsunuz." Türkeş hafifçe doğruldu ve gülümseyerek yanıtladı:

"- Evet, Oral Bey, bu diziyi çok seviyorum. Şeker Kız'ın insancıllığı hoşuma gidiyor."

Bu "insancıllık", Ecevit'in de dikkatini çekmiş olmalı ki o günlerde Çalışlar'a "Türkeş sanki değişmiş gibi değil mi?" diye sordu: "Konuşmaları ne yumuşak, ne barışçı... Belki de olayların sürüklemesiyle bu hale gelmiştir kimbilir..."

Bu, 18 yıl sonra dillere düşecek "Değiştiler mi" sorusunun ilk versiyonuydu.

Dua ortaklığı
Aynı acıları çekiyorlardı. Yakınları, çocukları ziyarete geliyor, babalarını tanımadıkları bir mekanda, çökmüş halde görünce üzülüp dönüyorlardı. Ertuğrul Günay'ın 3 yaşındaki kızına babasının "tutuklu" olduğu söylenmemişti. Ancak küçük kız, nereden duyduysa duyduğu bu sırrı abisine yetiştirirken "Aman annem duymasın. Babam `topuklu'ymuş" demişti.

Komik anılar kadar, trajik sahneler de yaşandı Kirazlıdere'de... Tutuklandıktan bir süre sonra Ertuğrul Günay'ın babası vefat etti. Günay'ın karşı çıkmasına rağmen, MSP'liler cenaze törenine gidebilmesi için merkez komutanlığından izin istediler. Reddedildi. O gece Kirazlıdere sakinleri yatsı namazını bir arada kıldılar ve Lütfü Doğan, Günay'ın babası için hatim duası okudu.

Türkeş: "İnşallah faşizm yıkılır"
O günlerde İngiltere ve Arjantin arasında Falkland Adaları bunalımı patladı. Türkeş ve Ecevit, kimin haklı olduğu üzerine bir tartışmaya giriştiler. Ecevit kararsızdı:

"- Bir yanda İngiliz İmparatorluğu, öte yanda cuntacı Arjantin faşistleri... İnsan tercih yapamıyor."

Türkeş'in yanıtı çevredekileri hayrete düşürdü:

"- Arjantin yenilsin efendim... Böylece başındaki diktatör de gider, belki bu sayede faşizm de yıkılabilir".

"Bu Cüneyt adam olmayacak"
Tutuklular vakitlerinin çoğunu okuyarak, sohbet ederek ve savunma hazırlayarak geçiriyorlardı. Bir kısmı kendini televizyona kaptırmıştı. O kadar ki, MHP milletvekili, emekli general Necati Gültekin kaç haftadır tutuklu olduğunu, Dallas'ın bölüm sayısından takip ediyordu: "21. Bölüm... 21. hafta..."

Bu arada herkeste bir çiçek merakı gelişmişti. Küçük konserve kutularında çiçek yetiştirmeye çalışıyor ve gizliden gizliye yarışıyorlardı. Kimin karanfilinin ilk açtığı, kimin gülünün daha güzel koktuğu, günlük sohbet konularındandı. "Kirazlıdere'nin kıdemlisi" Yaşar Okuyan'dı. Tutuklular bir şey isteyecekleri zaman o aracı olurdu. Havalandırmanın "günde bir kez 10 dakika"dan, "iki kez yarım saat"e çıkarılmasını o sağlamıştı. Pingpong masası fikri de ondan çıktı. Uzun yazışmalar sonucu talep kabul edildi ve masa geldi. Daha ilk tur maçlardan kimin acemi, kimin usta olduğu anlaşılmıştı:

"Çin fikriyatı"ndan gelen TİKP'liler turnuvaların en başarılı ekibiydiler. MHP'liler "fena değil"diler. En acemi olan ise Ecevit'ti. Daha önce hiç oynamamış gibiydi. O yüzden genellikle "ikili erkekler" maçları yapılıyordu. Pingpong sevmeyenler ise voleybol oynuyorlardı.

Bir gün bu maçlar basına yansıdı. Güneş gazetesinde Cüneyt Arcayürek "Değişenler ve Değişmeyenler" başlığı altında şunları yazdı:

"Maoist diye adlandırılanın, faşist diye anılanın, ortanın solcusu diye yutturmacılığa çıkanın bir voleybol sahasında top oynamalarını fotoğraflamak, ustanın elinde kaçırılmayacak değerde bir propaganda aracı... Bir araya gelip uygarca davranmak için bir tutukevi, bir voleybol sahası, bir top mu lazımdı".

Oral Çalışlar, her gün gazete değiş tokuşu yaptıkları Ecevit'e yazıdan sözetti. Ecevit okuduktan sonra tepkisini "Bu Cüneyt adam olmayacak" sözleriyle gösterdi:

"Ülkemizin en büyük gazetecisi olarak tanınıyor. Yazıklar olsun..."

Ecevit, hapisten çıktıktan sonra cezaevi anılarını yine Arcayürek'e anlatacaktı.

YARIN: Bakanlar Kurulu pingpong maçında
Yaşar Okuyan'ın pişman olduğu ihbar:

"Ecevit sanskritçe öğrenerek bölücülük yaptı"

Ecevit, Dil Okulu'nda MHP'lilerle dost olsa da soruşturmalar için Savcılığa çağrıldığında karşısına yine MHP'lilerin yaptığı ihbar dosyaları çıkıyordu.

12 Eylül öncesi CHP'nin MHP için hazırladığı dosyalara cevaben bazı MHP'liler de bir "Ecevit dosyası" hazırlayıp savcılığa suç duyurusunda bulunmuşlardı. Dosyadaki suçlamalardan biri "Ecevit'in Sanskritçe öğrenmek suretiyle bölücülük yaptığı" iddiasıydı.

Dosyayı hazırlayan Yaşar Okuyan'dı ve o günlerde Ecevit'le en yakın diyalog içinde bulunan MHP'liydi. Suçlamalardan dolayı o kadar vicdan azabı çekiyordu ki o günlerde Ecevit'e savunmasının daktilo edilmesinde yardım teklif etti.

Bir gün Ecevit MHP avukatlarından birine selam verince avukat, "Bir de utanmadan selam veriyor" diye arkasından bağırmıştı. Özür dilemek Yaşar Okuyan'a düştü. Okuyan "Kusura bakmayın" dedi;

"Kafalar değişmedikçe insanlar böyle davranıyorlar."

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır