kapat

06.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
COŞKUN KIRCA(ckirca@sabah.com.tr )


Milliyetçi Hareket Partisi -1 Turancılık

MHP'ye karşı ileri sürülen eleştirilerden biri, turancı olmasıdır. Turancılık, yeryüzünde mevcut bütün Türkler'i aynı devletin çatısı altında toplamayı hedef tutan siyasi akımın adı idi. MHP'ye karşı yapılan bir eleştiriye göre, turancılık aynı zamanda ırkçılıktır. Bu eleştiri kavramsal planda tutarsızdır. Zira turancılığın ırkçılık sayılabilmesi için, Türk insanını ırka bağlı olarak tanımlamak gerekir. Ancak, turancılık Türk insanını ırk unsuruyla değil, gönül ve iradeye dayanan bir aidiyet ruhuyla tanımlıyorsa ırkçılık sözkonusu değildir. Bugün eski Sovyetler Birliği'nde yaşayan Türkler'in büyük çoğunluğu bağımsız devletler kurmuşlardır. Rusya'da ve Çin'de bağımsızlığa kavuşamamış Türkler hâlâ vardır. Bunların bağımsız olmasını istemek, diplomasinin gerekleri açısından mevsimsiz görülebilir ama kendi başına bu ümit kötülenebilecek ırkçı bir beklenti değildir.

Sovyetler Birliği dağılmadan önce turancılık fikri, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi siyaseti içinde yer almazdı; alamazdı. Türkiye dışında yaşayan Türkler'in yararı da tek bağımsız Türk devletinin Türkiye'de yaşamaya devam etmesindeydi. Aslında Atatürk'ün dış Türkler'e Türkiye'nin ilgi duymasını yanlış bulmadığını; ancak bu ilginin kuvveden fiile çıkarılabilmesi Sovyet imparatorluğunun dağılmasıyla mümkün olabileceğini ve o zamana kadar Türkiye'nin bu imparatorluğu kışkırtmaması gerektiğini düşünmekte olduğu biliniyor.

1991 yılında Atatürk'ün bu kehaneti gerçekleşmiş ve beş yeni Türk devleti kurulabilmiştir. Türkiye, bu devletlerle çok yakın ilişkiler içindedir ve bu ilişkiler genişleyerek devam edecektir. Coğrafyanın gerçekleri, halen mevcut Türk devletlerini tek bir tekil devletin çatısı altında toplama fikrinin bir hayal olduğunu gösteriyor. Ama bu Türk devletlerini, Rusya'yla devam ettirmek zorunda bulundukları özel ilişkiler zaman içinde normale dönüşünce, herbirinin eşit bağımsızlığına saygı gösterecek bir konfederasyon halinde toplamayı ve bu hedefin ilk adımı olarak bir Türkçe konuşan devletler topluluğu tarzında, Fransa'nın kurduğu kültürel örgüt misalindeki gibi, bir araya gelmelerini düşünmek pekala mümkündür. Bu hedefe doğru yürürken elbette milletlerarası şartların gerektirebileceği tedbirlilik elden bırakılmamalıdır. Herhalde Sovyet imparatorluğunun dağılmış olması ve Türkler'in çoğunluğunun artık bağımsız olduğu gerçeği, turancılığı hem gerçekçi olmaya yöneltmiş, hem de bu ülkünün şiddetle reddedilmesi gereken zararlı bir akım olduğu fikri artık geçersiz hale gelmiştir.

Irkçılık
MHP'nin kurucusu merhum Alpaslan Türkeş, gençliğinin bir döneminden sonra ırkçılığı şiddetle reddediyordu. Bu konudaki fikirlerini bizzat dinlemişimdir. Irkçılık, insanoğlunu tayin edenin ırk olduğunu iddia eder. Bu iddia her şeyden önce, bilimsel açıdan tam bir budalalıktır. Büyük Sahra'nın Tuaregleri'nde bile İskandinavya'dan gelen genler bulunduğuna göre, saf bir ırka rastlayabilmek gereksiz bir hayalden ibaret olduktan başka, bir ruhi olgu olan millet duygusunu biyolojik bir temele indirgemeye kalkışırsak, sadece bilimsel açıdan saçmalamış olmaz; aynı zamanda milliyetçiliği de aşağılamış oluruz.

Ernest Renan'ın dediği gibi, "Millet bir ruhtur; bir manevi ilkedir." Bu görüşü Türkler için ebedileştiren ise Atatürk'ün inanılmaz güzellikteki sözüdür: "Ne mutlu Türk'üm diyene!"

Elbette her milletin bir ortak dili ve o dile dayanan bir ortak üst-kültürü vardır. Bu olgular beraber yaşamanın zorunluluklarından doğar. Yoksa millet olgusunu mukayeseli olarak incelediğimiz vakit, anadilin bile millete mensup olmanın şartını oluşturmadığını görürüz. Aksi halde, ne Amerikan, ne Fransız, ne Britanya, ne İsviçre milletleri ve ne de bugünkü Türk milleti olurdu.

Merhum Türkeş, bütün bunları çok iyi görürdü ve ırkçılığın ve kavimciliğin Türk devletinin, Türk vatanının insanlarının hepsini birden kapsamına imkân bırakmayacağını inançla söylerdi. Bugünkü manzarasıyla MHP'yi ırkçılığa yatkın saymanın gerçek dışı olacağı kanaatindeyim.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır