kapat

30.04.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YAVUZ DONAT(ydonat@sabah.com.tr )


"...Bu ne ıstırap"

Meclis lokantası tıklım tıklım... Eskiler var, yeni seçilenler var... Aydın Menderes var, Necmettin Cevheri var.

Tabii bu arada Cevheri'yi, yurdun her yerinden hayli "arayan, soran" var.

Soru:

- Ne diyorlar Sayın Cevheri?

Yanıt:

- Istırap sesleri geliyor. Çare bulunması ısrarla talep ediliyor.

* * *

Lokantadan çıkıyoruz.

Kulis bölümüne geçiyoruz.

Yine eskilerle, yenilerle dolu.

Cevheri ile bir köşeye oturuyoruz.

Soru:

- Durumunuz?

Cevheri:

- Düzelteceğiz ve mutlaka düzelteceğiz.

- Nasıl düzelteceksiniz?

Cevheri "nasıla" girmiyor.

Ve şöyle diyor:

- Milletin kararına saygı duyuyoruz. Ama bu kararı bir kader olarak kabul etmiyoruz... Edemeyiz... Düzelteceğiz.

- Ama nasıl?

Cevheri hâlâ "nasılı" duymak istemiyor.

- DYP bu durumdan çıkacak. Mutlaka ve mutlaka çıkacak. Çıkaracağız.

- İyi de... Nasıl?

Biz "nasıl... Nasıl" diye tekrarlayınca...

Şanlıurfa Milletvekili Necmettin Cevheri'nin tepkisi:

- Herkes üzerine düşen görevi yapmalı... Ben de, bana düşen görevi yaparım... Başka hiçbir düşünce içine girmeksizin yaparım.

* * *

Daha sonra ANAP'lı Yaşar Okuyan'ı görüyoruz.

Okuyan "ANAP'ın durumunu" üç maddede özetliyor:

1. Özeleştiriye başladık... Genel Başkan'ın da... Bizim de... Örgütümüzün de hataları var.

2. Kongre de yok, istifa da.

3. Hükümet konusuna gelince... Karar aldık. Susacağız... Sadece sayın Genel Başkan konuşacak.

Soru:

- ANAP hükümete girmekten mi yana, girmemekten mi?

- Karara göre... Bu soruya yanıt vermem yasak.

* * *

ANAP, hükümete girecek mi, girmeyecek mi?

"Girmeye hevesli... Girmek için can atıyor" görünmeyecek.

Politikayı, şöyle özetleyebiliriz:

- İstemem, yan cebime koy.

* * *

Meclis'te Ali Rıza Septioğlu'nu aradık.

"En yaşlı" üyeyi.

Pazar günü TBMM "onun başkanlığında" toplanacak.

Dediler ki "hasta."

Evdeymiş... Yatıyormuş.

- Geçmiş olsun.

- Sağolasın.

- Pazar günü yemin töreni var.

- Varsa gideriz. Başkanlık Divanı'na geçeriz.

- Faziletli bir hanım... Türbanlı gelirse... Yemini böyle edeceğim derse...

Kaç gündür herkes bana bunu soruyor.

- Ne cevap veriyorsunuz?

- Cevap vermiyorum ki... Onlar "Septioğlu'nun tahsili yok... Kandırırız... Cevap alırız" diye düşünüyorlar... Avuçlarını yalarlar... Pazar günü ne yapacağımı bugünden söylemem.

- Neden?

- Hakim hiç kararını önceden açıklar mı?

- İyi de herkes merak ediyor.

- Pazar'ı beklesinler... Görürler.

- Neyi görürler?

- Ne yapacağımı.

- Sahi ne yapacaksınız?

- İçtüzük ne diyorsa onu yaparım.

- Sayın Septioğlu siz bu konuyu... Meclis'teki hukukçularla... Meclis bürokrasisi ile... Mesela Orhan Dülgerler ile (TBMM Genel Sekreteri) ile konuştunuz mu?

- Ne diye konuşacağım? Ben okumayı bilmiyor muyum?

- İçtüzüğü okudunuz mu?

- Şöyle bir baktım.

- Hangi maddelere baktınız?

- 111... 112... 116...

- Neden şöyle bir baktınız da tam bakmadınız?

- Pazar'a zaman var... Bakarım.

- Pazar günü tavrınız nasıl olacak?

- İçtüzüğe uygun olacak.. İçtüzük Arapça değil ki... Türkçe... Herkes baksın.

- Tamam da, herkes kendine göre bir yorum yapıyor.

- Herkes yapıyorsa, ben de kendime göre bir yorum yaparım.

- Nasıl?

- Halk kavga istiyor mu? İstemiyor... Halk uzlaşma istiyor... Halk kriz de istemiyor... Kriz çıkarmanın alemi var mı?.. Bunların başlarından o kadar iş geçti. Milli Nizam Partisi'ni kurdular... Kapandı... Refah'ı kurdular, kapandı... Başlarından bu haller geçen insanlar hâlâ bir idrakin içine girmediler mi?.. Geçmişte yaşanan olaylardan ders almak lazım... Ders almazsan... Zararlı çıkarsın.

* * *

Septioğlu tam beş kez sandıktan çıktı.

İkisinde "bağımsız" olarak.

Üçünde ise "DYP listesinden."

Dedik ki "Yaş kaç oldu?"

O da dedi ki "Soracak başka konu kalmadı mı?"

Ve bir fıkra anlattı...

Kadının biri yaşını saklarmış.

Ne kadar ısrar edilirse, edilsin...

Söylemezmiş.

Günün birinde doktora götürmüşler.

Doktor, kadının yaşını öğrenmek için bir plan yapmış:

- Teyze... Sen hastasın... İlaç yazacağım... Ama bu ilaç çok ağır... Yaşını tam olarak söylemelisin... Bir yaş fazla veya eksik söylerken... İlaç ters etki yapar... Ölürsün.

Kadın, doktorun kulağına eğilmiş:

- Doktor bey, yaşım kırk... Ama sen yine de ilacı seksene göre yaz.

Septioğlu da bize dedi ki:

- Yaş geldi 86'ya... Ama sen yine de "Septioğlu hiç göstermiyor... Gençtir" diye yaz.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır