kapat

30.04.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


Vahşeti film gibi izleye meyiz!

Amerika hâlâ iki genç öğrencinin silâh ve bombalarla 12 arkadaşlarını ve bir öğretmeni öldürdükten sonra intihar etmelerinin şokunu yaşıyor. Newsweek dergisinin yaptığı kamuoyu araştırması, Amerikalılar'ın % 'ünün benzer bir olayın kendi bölgelerindeki bir okulda da yaşanması ihtimalini oldukça fazla gördüklerini ortaya çıkarmış.

Amerikalı psikolog ve sosyologlar harıl harıl genç beyinlerin hangi nedenlerle cinayet işlemeye yatkınlık göstereceğini araştırıyorlar. Bu araştırmaların sonucuna göre; çocukluğunda şiddete maruz kalan, psikolojik sorunlarla büyüyen ve silaha kolayca ulaşabilen gençlerin cinayet işlemesi son derece mümkün.

Ortaya çıkan nedenler psikologlar en çok çocukluk döneminde şiddetle karşılaşma üzerinde duruyorlar. Kin ve nefret duygularıyla yetişen gençlerin ilerki yaşamlarında bu negatif duygular öyle ya da böyle mutlaka şiddete dönüşüyor.

Türkiye'nin bugünkü nefret dolu, saldırgan, tahammülsüz toplumunun bir nedeni de bu olabilir mi acaba?

Bunun cevabını da bizim psikologların araştırması lâzım. Ben kendi adıma son duyduğumuz, Adana'da üç küçük çocuğunu kabloyla döven ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan, çocukları da kendisine teslim edilen Yusuf Aslan olayını araştırdım.

Zavallı çocuklar her seferinde ölümden dönüyor ve bu suç cezasız kalıyor. Batılı toplumlarda böyle bir olay sivil toplum örgütlerinin ve halkın ayağa kalkmasına yeterlidir, bizde medyada izlenip ertesi gün unutuluyor.

Olayı okuyunca hemen Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Hasan Gemici'yi aradım çünkü Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğü de bu bakanlığa bağlı.

Merak ettiğim, Bakanlık bu olaylara ilgilenerek mi bakıyor yoksa sadece izleyerek mi? Bakan Gemici Karadeniz'e gitmek üzere yolda olduğu için cevabı Basın Danışmanı Özcan Gündoğan verdi;

"TCK'da çocuklara karşı velayetin kötüye kullanılması, şiddet, ihmâl, istismar gibi suçların 30 aya kadar hapis cezası var. Bakanlık 4 Ocak 1999'da 80 ilin valiliklerine bu maddenin titizlikle uygulanması için genelge gönderdi. Savcılıkların kanunu uygulaması lazım"

İyi güzel de ceza vermek yeterli mi? Böylesi bir vahşetle karşılaşan çocukları devletin korumaya alması gerekmez mi?

Bu sorunun cevabı memnunluk verici olduğu için duymanızı istedim. Adana İl Müdürlüğü çocukların babaya verilmediğini, Çocuk Sitesi'ne gönderildiğini, Yusuf Aslan'ın ise yakında mahkemeye çıkacağını bildirdi. Bakalım sonuç ne olacak?

Bakanlığın "Çocuk ve kadına şiddet", "Töre cinayetleri" gibi giderek artan olaylarda alınacak kararları izleyerek yasaların uygulanmasını sağlaması, Refah Partisi döneminde kapatılan sığınma evlerini yeniden açarak şiddet gören kadın ve çocukları koruma altına alması gerekiyor.

CHP'yi cezalandırmak..
Bekir Coşkun CHP'nin barajı aşamaması konusunda "Sadece insanlar günah işlemezler, ulusların da günahı vardır. Bu bir ulusal günahtır" diyor. Aynen katılıyorum. CHP'nin baraj altında kalacak kadar cezalandırılmayı hak etmediğini seçim öncesi yazılarımda defalarca belirtmiştim.

Deniz Baykal 55. Hükümet döneminde hata olarak görülen birçok kararlarının "hata" olmadığını Çarşamba akşamı Kanal D'de anlattı;

"8 yıllık eğitim bizim desteğimizle çıktı" dedi, doğru.

"Karşılıklı aklamaları kabul etmedik" dedi, doğru.

"Yolsuzluklara, çetelere göz yumulmasına kaşı çıktık" dedi, doğru..

"Köktendinci ve istismarcı anlayışa en büyük tepkiyi biz verdik" dedi, doğru.

O akşam gazatecilerin de alaycı bir ifadeyle yüzüne karşı söyledikleri gibi Baykal'a aceleci, gergin, fevri, bozguncu gibi yakıştırmalar yapabilirsiniz. Karşı çıktığı konularda çözüm üretmedi diyebilirsiniz. Ama demokratik hukuk düzeninin devamını isteyenlerdenseniz "İtirazlarında haksızdı" diyemezsiniz.

Baykal'lı ya da Baykal'sız CHP Meclis'te kalmalıydı.

Kalmayışına sadece üzülmüyorum, zararını hep birlikte çekmemizden korkuyorum.

Tatilde yolculuk ne tarafa?
Önümüzdeki ilk tatil 19 Mayıs.. Çarşamba'ya geliyor ama Cuma günü her zaman olduğu gibi tatile dahil edilirse millete 5 günlük bir kaçış fırsatı daha çıkacak.

Bayrama, tatile bayılırız ya (o meşhur lâfı söylemeyeceğim) şimdiden rezervasyonlar yapılıyor. Ama bir farkla. Bu kez THY'de iç hatların doluluk oranı Avrupa'ya giden uçaklardan daha fazla.

"Turizm"in yüzünü güldürecek bir gelişme.

Demek belli bir bilinçlenme ve destek var. Doğrusu da bu.. Madem ki tam sezon öncesi böyle bir şanssızlık yaşadık ve çok sayıda tur iptal edildi, biz de diğer ülkeler için planladığımız tatilleri Türkiye'ye çevirelim. Onlar "Avrupa'nın parası Avrupa'da kalsın" diyerek fırsattan yararlanıyorlar da biz aynı şeyi neden kendi ülkemiz için düşünmeyelim?

Bugünden tezi yok Londra, Paris yerine Antalya, Fethiye, Bodrum..

Siz 19 Mayıs'ta hangisini seçeceksiniz?

"Maria Callas"İstanbul'da
Ayten Gökçer, 4-9 mayıs tarihleri arasında Cüneyt Gökçer'in yönettiği Maria Callas'la bir kez daha İstanbullu tiyatroseverlerle buluşacak. Bu muhteşem oyunu daha önce izlemediyseniz sakın kaçırmayın.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır