Benim talihime midir nedir, bana gelen mektupların hiç tatlısı yok... Hepsi acı mı acı... Çoğu dertli mi, dertli... Büyük bir kısmının bana öyle bir hitap şekli var ki, dayanamıyorum, yüreğim sızlıyor... Çoğuna ben tercüman olup, dertlerini bu köşeden yayınlıyorum. Ama bazıları var ki, durumlarını ifade etmekten aciz kalıyor. İşte böyle bir acı mektubu sizinle paylaşmak istedim.
"Sayın Ahmet Vardar,
Ben Ergün Uysaloğlu.Bir Güneydoğu gazisiyim. Gazi demek ne kadar doğru bilemiyorum. Benim devletim beni gazi olarak kabul etmiyor, bu da ayrı bir konu!... 1994 senesinde Hakkari-Çukurca'da asteğmen olarak askerlik görevimi yapmakta iken, mayına basma sonucu sol bacağımı kaybettim. 1996 yılı Şubat ayında malülen emekliye ayrıldım. Basında çıkan "Tekrar seçimeleyecek olan milletvekillerinin 3 gün için üç aylık maaş alacakları" ile ilgili haberleri okuyunca başımdan geçen bir olayı size anlatmak istedim.
TSK'dan malülen YD.P.TGM. rütbesi ile malülen emekli olduktan sonra Ağustos 1996 yılında üç aylık emekli maaşımı aldım. Yine aynı ay askerden önce çalıştığım Mersin Türk Telekom'da işe başladım. Birkaç ay sonra Emekli Sandığı'ndan iş yerime gelen yazıda, Ağustos 1996 tarihinde ödenen emekli maaşımın faizi ile birlikte geri ödenmesi istendi, ben de ödedim.
Çalışmaya başladığım için maaşım kesildi. Sigortalı olanların kesilmiyor, bu da başka bir adaletsizlik!... 300 milyon tazminat verip, gönderdiler. Bir daha arayıp, sormadılar. Biz gittik, "Yedek subayın emeklisi mi olurmuş" deyip odalarından kovdular. Sustuk... Tek ayak üzerinde hastanelerde sıralarda beklettiler, yine sustuk... Bir gazilik ünvanını bile çok gördüler.
Onurum, gururum, belki kaybettiğim bacağımdan daha fazla değer verdiğim emekli subay kimliğimin yenilenmesi gerekti, yapmadılar, yardımcı olamadılar... E-mail attım cevap vermeye bile gerek duymadılar. Susuyoruz... Belki de hep susacağız..."