|
|
|
|
22 Soruda Sosyal Güvenlik Reformu
SOSYAL GÜVENLİK TASARISI METNİ 1
SOSYAL GÜVENLİK TASARISI METNİ 2
1. Ülkemizde sosyal güvenlik kurumları hangileridir?
Ülkemizde; çalışma ilişkisine dayalı üç sosyal güvenlik kurumu vardır. Bunlar bir işveren emrinde çalışanlar için Sosyal Sigortalar Kurumu, işveren ve kendi nam ve hesabına çalışanlar için Bağ-Kur ve memurlara yönelik olarak Emekli Sandığı'dır. Bu kurumlar hizmetlerini verirken kişilerden prim toplarlar. Onun için bunlara primli sistem denir. Bir de prim veremeyen kişilere hizmet eden kurumlar vardır ki; bunlar da Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Sosyal Yardımlaşma Genel Müdürlüğü'dür. Bu kurumların harcamaları devlet bütçesinden ayrılan kaynaklarla finanse edilir. Ülkemizde ilk defa 1946 yılında İş Kazalarıyla Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu ile mesleki risk sigortası uygulanmaya konularak Sosyal Sigortalar Kurumu'nun temelleri atılmıştır. 1949 yılında memurlar için Emekli Sandığı, 1964 yılında Sosyal Sigortalar Kanunu ve en son 1971 de ise Bağ-Kur kurulmuştur.
2. Bu kurumlar neden açık veriyor?
Sosyal güvenlik kurumlarımızın gelirlerinin giderlerini karşılayamamasının dolayısıyla bütçelerinin açık vermesinin bir çok nedeni vardır. Ama en önemli neden erken emekliliktir. Yaşlılık sigortası yaşlanma sonucu çalışamayacak durumda olan kişilerin ekonomik kaybını bir dereceye kadar telafi etmek amacıyla düzenlenmiştir. Ne var ki, erken emeklilik sonucunda orta yaşlı hatta genç insanlar yaşlılık aylığı almaktadır. Böylece bir taraftan sosyal güvenlik kurumları prim gelirinden mahrum olmakta, diğer taraftan prim aldıkları süreden daha uzun süre yaşlılık aylığı ödemek zorunda kalmaktadırlar. OECD ülkeleri arasındaki karşılaştırmalara göre, ülkemiz en uzun süre emekli maaşı ödeyen ülkeler arasındadır. 1999 yılında yapılan emeklilik yaş artışı bile, bu durumu çok fazla değiştirmemiştir. Böyle bir yapının makul olduğunu söylemek mümkün değildir. Erken emeklilik olgusu hem mali, hem de aktif/pasif dengesi açısından sisteme zarar vermiştir. Günümüzde SSK'dan emeklilerin % 62'sinin yaşının asgari emeklilik yaşı olan 58-60 yaşın altında olması, sorunun boyutunu açıkça ortaya koymaktadır.
Ayrıca, erken yaşlarda emekli olan vatandaşlarımız çalışamaz durumda olmadıkları için çalışmaya devam etmektedirler. Gençlere kıyasla iş deneyimi daha fazla olan genç emeklilerimiz kayıt dışı olarak daha düşük ücretlerle çalışmayı kabul etmekte, bu durumsa istihdamın yapısını gençlerimiz aleyhine bozmaktadır.
Sosyal güvenlik kurumlarımızın açıklarının önemli bir nedeni de ülkemizde kaçak sigortalılığın maalesef yaygın olmasıdır. Diğer bir neden, sigortalıların çalışmaları karşılığı elde ettiği ücretlerinin tamamının sigorta primine esas kazanç olarak gösterilmemesi, yani, ücretlerin bir kısmının prim dışı tutulmasıdır.
Sosyal güvenlik sisteminin yaşadığı finansman sorunu, kamu finansmanı üzerinde yarattığı baskı dolayısıyla, başta enflasyon olmak üzere, diğer temel ekonomik göstergeleri de olumsuz etkilemektedir. Son on yıldır bizzat sosyal güvenlik sisteminin kendisi ülke ekonomisinde istikrarsızlık yaratan ana sebeplerden biri haline gelmiştir. Kamu bütçesinden sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını kapatmak için söz konusu kurumlara yapılan transferlerin milli gelir içindeki payı % 4.8'e ulaşmıştır. Ülkemiz genç bir nüfusa sahip olduğu dikkate alındığında, doğru tasarlanmış bir sosyal güvenlik sisteminin açık vermek yerine, aynı dönemde fon birikimi sağlayarak ekonomiye olumlu katkıda bulunması gerekirdi.
3. Neden sosyal güvenlik alanında yeni düzenlemeler gerekmektedir?
Türkiye'de emeklilik sistemi mali açıdan dengede olsaydı bile, demografik yapıdaki değişimler nedeniyle sistemde köklü değişiklikleri yapmak zorundayız. Türkiye nüfusu diğer bir çok gelişmiş ülkeye oranla hızla yaşlanmaktadır. Yaşlıların (65 yaş ve üstü kişilerin) toplam nüfus içindeki payının %7'den %14'e ulaşması Fransa'da 115, Batı Almanya'da ve İngiltere'de 45 yıl, ABD'de 75 yıl sürmüşken, Türkiye'de bu orana 25 yılda ulaşılacaktır.
Nüfusumuzun hızla yaşlanmasından kaynaklanan sorunlara rağmen, ülkemizin önünde "demografik fırsat penceresi" olarak adlandırılan bir dönem bulunmaktadır. Önümüzdeki 20 yıl çalışabilir nüfusun artacağı bir dönem yaşanacaktır. Bu fırsat dönemi 2025 yılından sonra çalışanlara bağımlı olan nüfusun toplam nüfus içindeki payının hızlı artmaya başlamasıyla sona erecektir. Mevcut nüfus yapısı ile bu kadar büyük sorunlar yaşayan bir sosyal güvenlik sistemin, yaşlanma sorunu ile karşılaştığımızda sürdürülmesi mümkün olmayacaktır. Bundan 20-30 yıl sonra alınması gereken önlemler ise çok ağır olacaktır.
Mevcut sistem yoksulluğu önlemek konusunda yeterince etkili değildir. Sosyal yardım ve hizmetler de dahil olmak üzere, ülkemizde sosyal güvenlik kurumlarının 2005 yılındaki toplam harcamalarının milli gelire oranı % 12.1 gibi yüksek bir düzeyde olmasına karşın, yoksulluğu önlemek konusunda başarılı olunamamıştır. Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere kendi hesabına çalışanlar, ücretsiz aile işçileri ve yevmiyeli çalışanlar arasında yoksulluk riski, işsizlerden daha yüksektir. 2005 verilerine göre bu üç kesimde çalışanların %76'sı kayıt dışındadır. Yoksulluk riskinin en düşük olduğu iki grupsa, işverenler ile ücretli ve maaşlı çalışanlardır. Oysa, sosyal güvenlik kurumları aracılığı ile aktarılan kamu kaynakları büyük oranda emeklilik sistemi açıklarını finanse etmek amacıyla kayıtlı çalışma ve emekli olma olanağını yakalamış bu kesime yöneliktir. Bu durum, kamu kaynaklarının yoksulluğu önlemek konusunda yeterince etkin kullanılmadığının açık bir göstergesidir.
4. Reform sonrası mevcut emeklilerin maaşında bir düşüş, mrvcut sigortalıların emeklilik yaşında bir değişiklik olacak mı?
Emeklilerimizin aylıklarının düşmesi söz konusu değildir. Bir kişi ne kadar emekli maaşı alıyorsa o maaşı almaya devam edecektir. Her yıl emekli maaşlarındaki artışlarla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Bu artışların genellikle son 6 ayda gerçekleşen TÜFE artış oranı kadar olması sağlanmaktadır.
Şu anda çalışan hiç kimsenin emekliliği hak etme koşulu değişmeyecektir. Mevcut kanunlara göre bir kişi hangi yaşta emekli olacaksa o yaşta emekli olabilecektir. Mevcut üç sosyal güvenlik kurumunda emeklilik yaşı kademeli olarak artmakta ve 2023 yılında kadın sigortalılar için 58'e, erkek sigortalılar için ise 60'a yükselmektedir. Yeni kanun tasarında 2035 yılına kadar emekli yaşında bir artış öngörülmemektedir. Emeklilik yaşı 2036 yılından itibaren kademeli olarak artacak ve 2048 yılında 65'e ulaşacaktır.
5. Yeni yasaya tabi olacak bir kişinin emekli aylığı mevcut emekliler gibi düşük mü olacak?
Ülkemizde emekli aylıklarının miktarının sigortalıların geçimlerini rahatlıkla sürdürmelerine yetmediği bilinmektedir. Ne var ki, bu sorun sosyal güvenlik düzenlemelerinden çok istihdam piyasasının durumuyla ilgilidir. Ülkemizdeki emekli aylıklarının düşük olmasının nedeni çalışırken kazanılan ya da beyan edilen ücret düzeylerinin düşük olmasıdır. İşgücünün vasfının düşük, işsizlik oranının yüksek ve kayıt dışı çalışmanın yaygın olması ortalama ücret düzeyini olumsuz etkilemektedir.
Emekli aylıklarının düzeyi belirleyen diğer unsur ise aylık bağlama oranıdır. Bu oran ülkemizde oldukça yüksektir: Aylık bağlama oranı dünya ortalaması her yıl için 1,5 iken, bu oran SSK ve Bağ-Kur'da 2,6 Emekli Sandığında 3'tür. Bu durum, emekli aylıklarının net ücrete çok yakın bazen de onun üzerinde olması sonucunu doğurmaktadır. Örneğin, asgari ücretle çalışan bir kişi net olarak 350 YTL alırken, emekli olduğunda 449 YTL almaktadır. Yani emekli olan birisi çalışırken elde ettiği ücretten daha yüksek emekli aylığı alabilmektedir.
Yeni sistem daha uzun süre çalışmayı, çalışma ücretinin daha büyük bölümünün biriken paraya (prime) dahil edilmesini öngörmektedir. Ekonomik gelişme düzeyimizin giderek iyileşeceği, bunun da genel ücret düzeyini yükselteceği göz önüne alındığında, gelecekte emekli aylıklarının satın alma gücü bakımından bugünkünden daha yüksek olması beklenmektedir.
6. Emekli olduktan sonra aylıklar nasıl belirlenecek ?
Aylık bağlama oranı, kişinin sigortalı olarak geçirdiği her yıl başına çalışma süresi boyunca prime esas kazançlarından hesap edilen ortalama aylık kazanç veya gelirinin yüzde kaçını emekli aylığı olarak alacağını gösterir. Ülkemizde aylık bağlama oranları dünyadaki diğer ülkelerden daha yüksektir. Mevcut net ücretinin % 100'ünün üstünde oranlarda aylık bağlanmaktadır. Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere, Lüksemburg dışında AB ülkelerinde emekli aylıklarının son alınan net ve brüt ücrete göre oranı ülkemizden düşüktür. Ayrıca, üyesi bulunduğumuz OECD ülkelerinin ortalaması şu anda % 68.7'dir. Yeni yasada ülkemizde uygulanan aylık bağlama oranlarının, ancak 2041 yılında diğer ülkelerde şu anda uygulanan ortalama oranlara getirilmesi hedeflenmektedir. Aylık bağlama oranı düşünce aylıkların da düşeceği sonucuna varılmaktadır. Ancak, bağlanan aylığın miktarını sadece aylık bağlama oranı belirlememekte, kişinin çalışma süresi ve çalışma süresi boyunca aldığı aylık ücretler doğrudan etkilemektedir.
7. Yeni yasayla emeklilik yaşı yükselecek mi?
2035 yılına kadar emeklilik yaşı değiştirilmeyecektir. 2036 yılından itibaren emeklilik yaşlarında hayatta kalma beklentisindeki artışa paralel, kademeli bir artış gerçekleşecektir. Yani halen çalışan sigortalıların emeklilik yaşı yükselmeyeceği gibi, yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, ancak 2035 yılından itibaren emekli olacaklar için emeklilik yaşı yükselmiş olacaktır.
8. Sisteme 2007 yılından itibaren yeni girenler için ne değişecek?
İlk defa 2007 yılından itibaren sigortalı olacaklar için emeklilik yaşı halen geçerli olan kadın için 58, erkek için 60 yaş olarak uygulanacaktır.
Sadece SSK kapsamındaki kişiler için 7000 gün olan prim ödeme gün sayısı 20 yıl içinde her yıl 100'er gün artırılarak 9000 güne çıkacaktır. Ancak, kısmi emeklilik nedeniyle kişilerin 5400 gün üzerinden de emekli olması alternatifi bulunmaktadır.
Halen Emekli Sandığı ile Bağ-Kur'da emekli olabilmek için 25 yıl, yani 9000 gün prim ödenmesi gerekmektedir. Sadece SSK'da bu süre 7000 gün, yani 19 yıldan biraz fazladır. Prim gün sayıları ile ilgili yeni düzenleme, tasarının yasalaşmasından sonra sigortalı olanlar için geçerli olacaktır. Halen SSK kapsamında sigortalı olanlar ise 7000 gün prim ödemek suretiyle emekli olabilecektir.
Yani 2030'lu yılların Türkiye'sinde yaşayan ve o yılların çalışma koşullarındaki sigortalılar bu değişiklikten etkilenecektir. O yılların Türkiye'sinde hem iş bulma imkanının, hem çalışma koşulları ve çalışma sürelerinin, hem de ücretlerin bugünkünden çok daha iyi olacağı, çalışanlarımızın bu prim gün sayılarını zorlanmadan doldurabileceklerini düşünmek iyimserlik olmayacaktır.
9. Devlet memurlarının aylıkları reform nedeniyle düşecek mi?
Kamu görevlilerinin prime esas kazanç matrahları bugüne oranla artacağından ve bu matrah üzerinden prim alınacağından ele geçen net ücretlerinin azalabileceği yönünde bir kaygı vardır. Ancak, net ele geçen ücretin düşmemesi için prim artışının bütçeden karşılanması düşünülmektedir. Böylece kamu çalışanları açısından da net ücrette bir düşme meydana gelmeyecektir.
10. Genel Sağlık Sigortası nedir? Mevcut sistemden farkları nelerdir?
Reformun getireceği bir diğer önemli yenilik, bütün vatandaşların yanı sıra Türkiye'de bir yıldan daha uzun süre yaşayanlar, vatansızlar ve sığınmacıları da kapsayan bir Genel Sağlık Sigortası'nın kurulmasıdır. Genel Sağlık Sigortası uygulaması ile birlikte vatandaşlar arasında sağlık hizmetine erişim ve kullanım konusundaki ayrımcılığın sona ermesi, herkese eşit kapsam ve kalitede sağlık hizmeti sunulması amaçlanmaktadır. Planlanan bir diğer önemli yenilik ise, yoksul vatandaşların sağlık sigortası primlerinin devlet tarafından karşılanacak olmasıdır. Ayrıca, anne ya da babasının prim borcu olup olmadığına yada diğer yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine bakılmaksızın, 18 yaş ve altındaki bütün çocuklar koşulsuz olarak bütün sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına sahip olacaklardır.
Çalışanların primleri işverenleri tarafından, işveren olanların veya zengin olanların primleri kendileri tarafından, yoksul olanların primleri ise devlet tarafından yatırılmak suretiyle tüm vatandaşlarımız sağlık sigortası güvencesine kavuşacaktır. Emekliler ve bunların hak sahiplerinden sağlık primi alınması söz konusu değildir.
Genel Sağlık Sigortası kapsamında verilecek sağlık hizmetleri ile ödenen prim miktarı arasında bir ilişki olmayacaktır. Özel sigortacılıktan farklı olarak, bir risk hesabı yapılmayacaktır. Genel Sağlık Sigortasında sağlık hizmetleri gerek kamu gerekse özel sektör hastaneleri, laboratuarları ve tetkik merkezlerinden, aile hekimleri ve birinci basamak olarak tanımlanmış polikliniklerden hizmet alınmak suretiyle sağlanacaktır.
Sigortalılar, sözleşme imzalayan sağlık hizmeti sunucularından hiçbir bedel ödemeksizin faydalanabileceklerdir. Tasarı ile kamu - özel ayrımı olmadan, sektörün tamamında rekabet şartlarına dayanan daha kaliteli sağlık hizmet üretilmesi teşvik edilecektir. Özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkin kullanımıyla hastanelerde yığılmaların azalacağı, vatandaşlarımızın sağlık hizmetine daha rahat erişerek, daha etkin bir sağlık hizmeti alabileceği düşünülmektedir.
11. Genel Sağlık Sigortasından sonra mali yapı nasıl şekillenecektir?
Türkiye'de sağlık alanında yapılan harcamalar günümüzde milli gelirin %2'sinin üzerine çıkmıştır. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte uygulandığında, Genel Sağlık Sigortasının toplam maliyetinin 2025 yılında milli gelirin % 6.6'sıyla, Genel Sağlık Sigortası finansman açığının ise % 3.7 ile sınırlı kalacağı tahmin edilmektedir. Mevcut duruma kıyasla bütün vatandaşların sağlık sigortası güvencesine kavuşacağı dikkate alındığında, reformun milli gelirin % 0.5'i kadar ilave bir kamu açığıyla gerçekleşmesi mümkün gözükmektedir. Elbette burada, Sağlıkta Dönüşüm Programının başarısı ve özellikle ülkemizde sevk zincirinin etkin bir şekilde yerleşmesi ve sağlık hizmeti sunumunda sağlanması beklenen verimlilik artışları kritik önem taşımaktadır.
12. Sağlık hizmetlerinin paralı olacağı doğru mu?
Genel Sağlık Sigortası ile birlikte sağlık hizmetlerinin paralı olacağı doğru değil. Tüm vatandaşlar Genel Sağlık Sigortası kapsamında sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak faydalanacaktır. Ancak, bugün olduğu gibi ayaktan tedavide kullanılan ilaç ve ortez-protezlerde %10 ila %20 arasında katkı payı alınacaktır. Genel Sağlık Sigortası ile katılım payı alınacak yeni bir unsur getirilmemektedir. Hatta katkı payı tutarının asgari ücretin %75 ini geçmesi halinde, aşan kısmı sigortalıdan alınmayacaktır. Bu oran halen asgari ücretin 1 ila 1,5 katı arasında değişmektedir.
13. Genel Sağlık Sigortasında hangi hastalıklar karşılanacak? Tüp bebek de buna dahil mi? Koruyucu sağlık hizmetleri kapsama alınacak mı?
Genel Sağlık Sigortası, kişisel koruyucu sağlık hizmetleri dahil olmak üzere, bugün mevcut sosyal güvenlik kurumlarının karşıladığı tüm sağlık hizmetlerini karşılayacaktır. Ayrıca, yurtdışında tedavi ve tüp bebek gibi, daha fazlasını da karşılayacaktır. Genel Sağlık Sigortası tarafından karşılanmayacak sağlık hizmetleri sadece estetik amaçlı sağlık hizmetleri ve Sağlık Bakanlığınca izin veya ruhsat verilmeyen veya tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleridir.
Koruyucu sağlık hizmetleri ilk defa sosyal güvenlik kapsamına alınmaktadır. Sigorta kuruluşu için esas olan kişinin hastalanmamasıdır. Genel Sağlık Sigortası'nın en temel hedefi ve başarı göstergesi toplumun sağlık göstergelerinde sağlanacak iyileşme olacaktır. Bu açıdan en önemli iki unsur koruyucu sağlık hizmetleri ve bunu uygulayacak aile hekimliği sistemdir. Bu iki unsur da Genel Sağlık Sigortası kapsamında yer almaktadır.
14. Hastanın sağlık kurumunu seçme hakkı olacak mı? Anlaşmalı sağlık kuruluşlarına özel hastaneler de dahil olacak mı?
Sosyal güvenlik kurumu ister kamu isterse özel olsun gerekli kriterleri taşıyan bütün hastaneler ve sağlık kuruluşlarıyla sözleşme imzalayacaktır. Sigortalılar öncelikle birinci basamak sağlık kuruluşlarına müracaat ederek sevk almak suretiyle anlaşmalı sağlık kuruluşlarından dilediğine gidebilecektir.
Gerekli koşulları taşıyan özel sağlık kuruluşlarıyla da sözleşme imzalanacaktır. Sözleşme yapılan hastaneler arasından kişi hangisine gitmek isterse ona gidebilecektir.
Ayrıca, sigortalılar ülkemizde tedavi edilemeyen rahatsızlıkları için yurt dışında tedavi olabilme hakkına sahip olacaktır.
15. Aile hekimliği ne anlama geliyor? Aile hekimliği kişilere bir sorumluluk getirecek mi?
Aile hekimliği her vatandaşımızı ait temel sağlık bilgilerinin tutulduğu ve takip edildiği ilk basamak sağlık birimidir. Halen Sağlık Bakanlığı aile hekimliği sistemini ülke çapında yaygınlaştırmak üzere çalışmalarını yürütüyor. Bu çalışmalar sonucunda aile hekimliği sistemi yaygınlaştıkça vatandaşlarımızın kendi aile hekimleri olacak. Böylece, her defasında hekime aile üyeleri ya da kendi sağlığıyla ilgili bilgileri aktarmasına gerek olmayacak veya bunların tespiti için her defasında tetkik ve tahlile ve bunlar için ayrı ayrı para ödemesine, zaman harcamasına, gereksiz ilaçları almasına gerek kalmayacak.
Aile hekimlerinin ücreti sosyal güvenlik kurumlarınca ödeneceğinden, maddi bir sorumluluk olmayacak. Ancak, sigortalıların sağlık sorunlarında doğrudan hastanelere gitmeyip, ilk önce aile hekimlerine müracaat etmeleri gerekecek.
16. Sağlık konusunda sık sık gündeme gelen yolsuzluklara son verilecek mi? Bu konuda neler planlandı?
Tüm vatandaşlara eşit, aynı standartta, ayrımcılığa son verecek şekilde tasarlanan Genel Sağlık Sigortası sistemi yolsuzlukların da önlenmesinde en önemli araç olacaktır. Bu amaçla kurulacak bilgi işlem altyapısı ve elektronik provizyon sistemi sağlık ödemeleri ile ilgili kişi bazında, zamanında ve doğru veri elde edilmesini sağlayacak ve yolsuzlukların önlenmesinde çok önemli rol üstlenecektir.
17. Reform sosyal yardımlar ve primsiz ödemeler alanında neler öngörmektedir?
Reformun getireceği en önemli yeniliklerden bir sosyal yardımlar ve primsiz ödemeler konusundadır. Yoksulluk nesilden nesle aktarılan bir olgudur ve yoksulluğun çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri sonradan telafi etmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu anlayış temelinde devam eden çalışmalarda temel amaçlardan ilki, sosyal yardımlar için kullanılan kamu kaynağını objektif yararlanma ölçütlerine bağlı olarak adil ve ulaşılabilir kılmaktır. Bu amaçla fakirlik testlerinden faydalanılması planlanmaktadır. İkincisi, sosyal yardımlardan yararlanmayı, öngörülen şartları taşımaları halinde her muhtaç vatandaş için bir hak olarak tanımlamak, yardımları bütçe imkanları çerçevesinde ve muhtaçlık düzeyi esas alarak belirlemektir. Ayrıca, mükerrer yardımları önleyerek bu alana ayrılan kaynakların daha etkili kullanılmasını sağlamak amacıyla sosyal yardımlardan yararlananlarla ilgili ulusal ölçekte merkezi bilgi sistemi ve bilgi yönetim sistemi geliştirilmesi planlanmaktadır.
18. Yapmayı planladığınız sosyal yardımlar nelerdir? Bunlardan kimler yararlanabilecek? Yardım tutarları ne kadar olacak?
Tasarı ile çocuk yardımı ve iş edindirme yardımı ilk defa getirilmektedir. Mevcut 2022 sayılı kanun ile yapılmakta olan 65 Yaş aylığı ve özürlü aylığı aynen ödenmeye devam edilecektir. Ayrıca halen yeşil kart kanunu ile yapılan sağlık yardımları, Genel Sağlık Sigortası kapsamında primi Devlet tarafından ödenmek suretiyle sürdürülecektir.
Çocuk yardımı ile yoksul ailelerin çocuklarını yoksulluğun yol açtığı risklere karşı korumak, yoksulluğun nesilden nesile geçmesini önlemek ve yarattığı olumsuz etkileri bertaraf etmek amaçlanmaktadır.
İş edindirme yardımı ile işsizliğin en yaygın olduğu grubu oluşturan, küçük bir destek ve eğitimle becerilerinin geliştirilmesi mümkün olan genç mezunlarımıza destek olunması amaçlanmaktadır.
Sosyal yardımların tutarının hesaplanmasında bu tasarı ile yeni bir sistem getirilmektedir. Başvuran kişinin yaşam düzeyi tespit edilecek, yaşam düzeyi istediği sosyal yardım türüne göre belirlenen sosyal yardım eşik değerin altında ise, aradaki fark sosyal yardım olarak ödenecektir.
19. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yapısı nasıl olacaktır?
Reformun dördüncü bileşeni mevcut üç kurumun yerini alacak Sosyal Güvenlik Kurumu'nun oluşturulmasıdır. Yeni kurum "vatandaşın değil bilginin birimler/kurumlar arasında dolaşmasını" sağlamayı amaçlamaktadır. Bürokrasiyi en aza indirerek vatandaşların memnuniyetini artıran bir hizmet sunumu anlayışını hakim kılmak, sosyal güvenlik reformun en önemli başarı göstergelerinden biridir. Hızlı ve yerel hizmet sunumunun sağlanması bir diğer temel amaçtır. Ülke çapında "tek noktadan hizmet" anlayışına dayalı çalışacak, hizmeti vatandaşın ayağına kadar götüren Sosyal Güvenlik Merkezleri kurulması planlanmaktadır.
İlçe bazında örgütlenecek merkezler ile vatandaşlar sosyal güvenlikle ilgili her türlü işlemi kolaylıkla yapılabilecektir. Mevcut kurumların alt yapıları da kullanılarak, daha yetkin ve daha kapsamlı bir bilgi sisteminin oluşturulması tasarlanmaktadır. Gerekli verilerin zamanında toplanabilmesi ve işlenerek bilgiye dönüştürülebilmesi, yeni kurumun doğru ve zamanında politika üretilebilme becerisini, bir başka ifadeyle sosyal güvenlik sistemini yönetme becerisini artıracaktır. Diğer taraftan denetim yapısının güçlendirilmesi Kurumun bir diğer temel hedefidir.
20. SSK ve Bağ-Kur'un sigortacılık alanında hizmetleri birkaç ilçe hariç il düzeyinde olduğundan sigortalı ve işverenler illerde işlemlerini yapmak zorundalar. Yeni sistemde hizmet sunumunda değişiklik olacak mı?
Sosyal güvenlik kurumunun teşkilatlanmasında bugünkünden çok farklı bir anlayış söz konusu olacaktır. Hizmetin tam anlamıyla vatandaşın ayağına gitmesi sağlanacaktır. Her ilçede ve nüfusun büyüklüğü gibi kriterler göz önüne alınarak mahallelerde bile Sosyal Güvenlik Merkezleri kurulabilecektir. Sosyal güvenlik merkezlerinde amaçlanan vatandaşa kolay ve ayrıcalıksız hizmet sunmak, sorunları zamanında ve kısa sürede çözülmek, gereken bilgilerin doğru olarak vermek, vatandaşın beklenti ve taleplerine duyarlılık içinde yaklaşmaktır.
Bu merkezler bankaların şubeleri gibi düz ayak üzeri, banko esasına göre kurulmuş, işlemlerin bankoda görevli sosyal güvenlik temsilcisi personel tarafından bilgisayar vasıtasıyla tek imzada tamamlanabildiği yerler olacaktır. Vatandaşlarımız sigorta işlemleri için şehir merkezlerine gitmek zorunda kalmayacaktır.
21. Devletin primlere katkısı olacak mı?
Reform ile tasarlanan önemli değişikliklerden biri de, sosyal devlet anlayışına uygun olarak, yeni sistemde devletin emeklilik sigortasına % 5, Genel Sağlık Sigortasına ise % 3 oranında katkıda bulunmasıdır. Ayrıca Genel Sağlık Sigortası kapsamında, prim ödeme gücü olmayan vatandaşların primleri de Devlet tarafından ödenecektir.
22. Bu yasalar ne zaman yürürlüğe girecek?
Halen TBMM Genel Kurulu'nda bulunan Sosyal Güvenlik Kurumu Kanun Tasarısının yasalaştığı tarihte, Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının 1 Ocak 2007 tarihinde yürürlüğe girmesi beklenmektedir.
|
|
|
|
|