|
|
|
Hoşgeldin Ramazan
|
|
Şükür ve sevgi ayı
Ramazan bize sadece kendine has ritüelleri mi hatırlatıyor. Sahuru, imsaki, teravihi, sadakayı... Bunların yanında bize birlik ve beraberlik içinde yaşama sevincini paylaştığımız bir toprağın, bir milletin, bir insanlığın müjdesini de sunuyor. Birçok topluluk ve kavim var ki, dağılmış ve parçalanmış topraklarda, açlık, sefalet ve kargaşa içinde şu günlerini geçiriyor. Küçücük çocukları katlediliyor, kadınları tecavüze uğruyor, erkekleri ağır işkenceler altında inliyor. Çok uzağa gitmemize gerek yok. Bugün yanı başımızdaki Bağdatlılar aynı sıkıntıları yaşıyorlar, Felluce'dekiler hakeza yine aynılar. Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla toplu bir kargaşanın ortasındalar.
HUZURSUZ ÜLKELER Biraz daha uzaklara açıldığımızda ise Filistin'de, Çeçenistan'da, Sudan'da ve daha birçok Afrika ülkesinde durum aynı. Böyle mi olmalı, insanlık neden kendi değerlerini tükettiği yetmiyormuş gibi durmadan yediden yetmiş yediye acılar ve ıstıraplar içinde yaşıyor? İşte Ramazan bize bu soruları da soruyor. Daha iyi bir gelecek için, deha müreffeh ve huzurlu bir yaşam için hepimize 'kardeş olun' diyor. "Kardeş olursanız birbirinize kötülük yapmazsınız, açlığınızda paylaşırsınız, çocuklarınız, kadınlarınız emniyette olur" diyor. Bunu düşünürken yaşadığımız toprakların bize sunduğu nimetlerin ne kadar büyük bir cömertlik olduğunu tekrar hatırlamalıyız. Birçok sıkıntılar içinde olsak bile, bu topraklarda en mukaddes duygularımıza, namus ve can güvenliğimize sahibiz. Ramazan'ın güzelliklerini doyasıya yaşayabiliyoruz, sevdiklerimizle birlikte olabiliyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberlik içinde olması, bu toprakların kargaşadan uzak olması için ne kadar şükretsek azdır. Kendi ülkemiz ve topraklarımız, milletimizin birlik ve beraberliği ne kadar önemliyse, yeryüzünde yaşayan herkesin bu haklara sahip olması da önemlidir.
KARDEŞCE YAŞAMAK Gelin bir hikaye paylaşalım: Salonu genişletmek için, çiftlik evindeki bir duvarı yıkmak isteyen yaşlı çiftçi çekiçle işe başlar. Birkaç tuğla parçasını yerinden kopardıktan sonra gözleri, hareket eden bir nesneye takılır. Etrafını temizledikten sonra bunun bir kertenkele olduğunu anlar. Fakat kertenkele kaçamaz. Çünkü ayağından bir çiviyle tuğlaya çakılmıştır. Dikkatlice bakınca tablo asmak için çakılmış bir çivinin kertenkeleyi duvara hapsettiğini görür. İşin inanılmaz tarafı bu çivi en az 3-4 yıl önce oraya çakılmıştır. Nasıl olur da bir kertenkele o kadar süre tuğlanın içinde hareket etmeden beslenebilir ve yaşayabilir? Cevabı, bir süre bekledikten sonra görür yaşlı adam. Bir başka kertenkele ürkek tavırlarla, tuğlanın içinden ağzında kırıntılarla çıkagelir.
|
|
|
|
|
|