Flamenkonun içinde doğdular

Flamenkonun yakışıklı kardeşleri Los Vivancos: 7 Hermanos, 6. Bodrum Uluslararası Bale Festivali kapsamında, 19 Ağustos'ta Bodrum Kalesi'nde izleyenleri yerinden zıplatacak özel bir gösteri yapacak. Babaları da dansçı olduğu için adım atmaya başlar başlamaz dansla tanışan yedi yetenekli erkek kardeşten oluşan topluluk üyelerinin hepsi konservatuvar mezunu ve birer enstrüman çalıyor. "Biz dansın içine doğduk, çocukken dans etmek bize oyun gibi gelirdi,'' diyen kardeşleri, Bodrum Kalesi'nde izlerken dans etmek de serbest... Bu yıl İstanbul ve Mersin'den sonra üçüncü kez Türk izleyicinin karşısına çıkacak olan Los Vivancos üyelerinden Joshua Vivancos sorularımızı yanıtladı.

- Kaç yaşında dansa başladınız?
- Dansa başlamaktan çok dansın içinde doğduk diyebilirim; babamız ve tüm ailemiz dans kültürünün, flamenkonun içindeydi... Dans etmek çok doğal geliyordu.

- Anlaşılan daha oyun çağında dansa başlamışsınız... Ciddiyetini ne zaman anladınız?
- Aslında haklısınız, çünkü küçük yaşlarda dans, bir oyun gibi geliyordu. Birbirimize yakın yaşlarda olduğumuz için sadece kardeş değil, aynı zamanda oyun arkadaşlarıydık. Babamıza çok özenirdik, onun gibi dans etmeye çalışıyorduk ve bu aramızda bir oyuna dönüşüyordu. Bizi dans konusunda yönlendiren, cesaretlendiren, dansı oyun olmaktan çıkaran babamızdı. Bu onun bir projesi gibiydi. Dans etmek kanımızda vardı, ailemizde hiçbirimiz için dans etmek bir sürpriz değil. Sadece hepimizin farklı farklı enstrümanlara ilgisi vardı ve bu konuda da babamız bizi doğru yönlendirdi; konservatuvara yazdırarak kendimizi doğru alanlarda geliştirmemizi sağladı.

- Babanıza rağmen, başka bir meslekle ilgilenmeyi düşünen çıkmadı mı aranızdan?
- Ailemizde, sadece yedimiz dans ediyoruz ve neredeyse bir konservatuvarı dolduracak kadar kardeşimiz olduğu için sadece yedimizin dansçı olması fazla sayılmamalı. Ama dansa tutkunuz, başka bir mesleği hiç hayal etmedik.

- Kaç kardeşsiniz? Grupta niye bir de kız kardeşiniz yok?
- Bu soruyla çok sık karşılaşıyoruz ama gittiğimiz her ülkede "Üç futbol takımı kadar kardeşimiz olduğu," esprisini yaptığımda cevabı tahmin edebilirsiniz. Kız kardeşlerimiz de var, hepimiz aynı babanın çocuklarıyız...

- Evin dışında başka nerelerde eğitim aldınız?
- Barselona Dans Konservatuvarı'nı bitirdikten sonra bir yandan ayrı ayrı farklı topluluklara katılarak dans etmeye başladık, bir yandan farklı dans atölyelerinde de eğitime devam ettik... İskoç balesinden, Fransız modern dans topluluklarına kadar çok farklı tarzlarda hem eğitim almış olduk hem de profesyonel olarak çalıştık.

- Grupta uyum sağlama görevi kime düşüyor? Lideriniz var mı?
- Aramızda lider yok diyebilirim. Babamız bizi her konuda konuşup uzlaşmaya çok alıştırdı, küçükken aramızda bir anlaşmazlık olduğunda, yaramazlık yaptığımızda hepimizi karşısına alır konuşurdu, o zamanlar çok çekinirdik, ama şimdi uzlaşmayı öğrenmiş olduk. Aramızda Israel biraz çapkın sayılabilir, Judah oldukça eğlencelidir, hepimiz ona takılır, şakalaşırız...

- Dövüş sanatlarından da etkilenmişsiniz... Bunun dansınıza nasıl etkisi oldu?
- Flamenkoda sahnedeki karizma çok önemli... Nasıl bir kadın, dişiliğiyle daha çekici hale geliyorsa, sahnedeki erkeğin maskülen enerjisi de çok önemli... Bu anlamda dövüş sanatlarının verdiği maskülen enerji, sahnede güçlü bir dans ortaya çıkarıyor.

- Kendinize hangi dansçıları örnek aldınız?
- Babamız Pedro en doğru cevap olur. Ama hepimizin beraber çalıştığı farklı isimler oldu. Israel ve ben Joaquin Cortes'le çalışmıştık ve çok zenginleştirici bir deneyim olmuştu. Yine Pasion Turca'nın temsil ettiği Nafas Dans topluluğundan Patrick de Bana'yı da çok iyi biliyoruz ve beraber çalıştığımız, modern danstaki en özel isimlerden biri...