kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Ağustos 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
1980-84 yılları arasında Haldun Dormen’in yazıp yönettiği, ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ ve ‘Şen Sazın Bülbülleri’ adlı müzikallerde başrol oynayan Erol Evgin’in rol aldığı filmler ise; ‘Meryem ve Oğulları’, ‘Renkli Dünya’, ‘Bir İlkbahar Sabahı’...

Bizim şarkılar ruhları sallardı şimdikiler beden sallıyor!

İLKER GEZİCİ MAGAZİN
Türk Pop Müziği'nin usta yorumcusu Erol Evgin, yarın akşam Rumeli Hisarı'nda hayranlarına sürpriz dolu bir konser sunacak. Müzikte 40 yılı geride bırakan Evgin, eski ve yeni şarkılar arasındaki farkı anlattı: Bizim şarkılarımız ruhları sallardı, şimdikiler sadece bedenleri sallıyor..
nat hayatında 40 yılı geride bırakan ve 'İşte Öyle Bir Şey', 'Sevdan Olmasa', 'Bir de Bana Sor', 'Hep Böyle Kal' gibi unutulmaz şarkılara sesiyle hayat veren Erol Evgin, yarın akşam Rumeli Hisarı sahnesinde olacak. Sahnesinin ders gibi olduğunu belirten "Gençler gelip, izlesin" diyen Evgin'le Haliç'teki Rahmi Koç Müzesi'nde buluştuk. Mimarlık, müzisyenlik, oyunculuk, ressamlık ve televizyonculuk özellikleriyle 'çok yönlü sanatçı' olarak bilinen Erol Evgin'le; müzik kariyerini ve günümüz müziğine bakışını konuştuk...

DÖNEMLERİN RUHLARI VAR


* Şarkılarınız sizce neden hiç eskimiyor? Bunu zamanın ruhuna bağlıyorum. Bizim şarkı yaptığımız yıllar, popüler müziğin tüm Türkiye'ye yeni yeni yayıldığı yıllardı. Orada benim çok büyük şansım oldu. Çiğdem Talu ve Melih Kibar'la bir ekip oluşturduk. Aynı düşünceyi paylaşan üç arkadaş olarak ürünler verdik. Şarkılarımız dönemin ruhu olarak bugüne kadar da geldi. Şarkılar, duyguların karşılığı oluyor. Bir melodinin insanın diline dolanıp, haftalar boyu mırıldanılması ancak insanların duygularına hitap etmesi ile yorumlanabilir.

* Yani şarkılarınızda kendimizi buluyoruz... Aynen öyle. Ben bizim şarkılar için 'Aynı beni anlatmış', 'Tam benim söylemek isteyip söyleyemediğim şey işte' dendiğini çok duydum. İnsanların duygularına tercüman olmuştuk...

* Bugün bu tür şarkılar yapılıyor mu? 2000'li yılların başka bir ruhu var. Şimdi her şey çok çabuk tüketiliyor. 'Sevgi bitti' diye bir söz var. Dostluklar kolay bitiyor, aşklar çabuk bitiyor. Şarkılar da çok çabuk tüketiliyor. 2000'li yılların ruhu; tüketmek ve atmak üzerine. Dikkat edin şimdi şarkılar yaz başında çıkıyor. Bütün bir yaz boyunca herkes o şarkılarla oynuyor, coşuyor, sallanıyor sonra bitiyor. Hep söylerim; bizim şarkılar insanların duygularını ruhlarını sallardı, şimdiki şarkılar bedenleri sallıyor ve sarsıyor. Fark bu!

* Geriye baktığınızda 'Keşke yapsaydım' dediğiniz şeyler var mı? 40 yıla baktığımda kendimi şanslı olarak görüyorum. Türk Popu'nun her döneminde oldum. Kişisel serüvenimle Türk Pop Müziği'nin serüveni çok paralel gelişti. Ama keşke dediğim bir şey de var...

KEŞKE YURTDIŞINA AÇILSAYDIM

* Nedir o keşkeniz? 70'li yılların tek kanallı döneminde, TRT denetleme kurullarıyla çok uğraştık. İstediğimiz müziği üretebilmek için çok sıkıntılar yaşadık. O sıkıntılar olmasaydı, enerjimizi belki yurtdışına taşıyabilirdik. Benim gençlik yıllarımda yurtdışına açılma konusunda güçlü bir isteğim olmadı. O zaman müzik sektör değildi. Bizim işimiz gönül işiydi. Arkanızda sizi destekleyen kurumlar, plak şirketleri, özel kanallar, sponsorlar falan olmayınca; kendi başımıza gittik konserler verdik oralarda. Güzel şeyler yaptık ama keşke devam ettirebilseydim. Yurtdışında daha çok şey yapabilirdim diye düşünüyorum. Onun dışında her şeyi çok güzel yaşadım.

* 40 yıl boyunca tarzınız ve tavrınızdan taviz vermediniz. Hiç profesyonel destek aldınız mı? Bizim imaj danışmanımız Mevlana'ydı. 'Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol' sözüyle içtenliği, samimiyeti, rol yapmamayı, oynamamayı Mevlana'dan öğrendim. Halk da beni o şekilde kabul etti. Yakışıklılık falan da önemli ama daha önemlisi duruştur. Dünyaya karşı bir duruşun olmalıdır.

* Bu duruşunuzu nasıl muhafaza ettiniz? Kurban vererek! O duruş karşısında kurban vermen gerekiyor. Mesela bir gazinoda çalışma teklifi geliyor. Bakıyorsun ki; o kadro, o program sana uymuyor. 'Hayır' diyorsun. 'Hayır' deyince de para alamıyorsun. Direnmek adına birçok sıkıntıya giriyorsun. Arabamı, evimi sattığımı bilirim. 'Benim için önemli olan ismimin temiz ve pırıl pırıl olması' diyorsan; kurban vermen gerek!

* Peki bu verdiğiniz kurbanların karşılığını alabildiniz mi? Her şey maddiyat değil tabii. Sonuçta ben bir marka yarattım. Bugün bir gömlek markası yaratmaya kalkarsan, maliyeti 10 milyon dolardan başlıyor. Bir sanatçının ismi en önemli şeyidir. Ben Erol Evgin olarak güven vaat ediyorum ve hayranlarımda hayal kırıklığı yaratmıyorum.

* Yarın Rumeli Hisarı'nda vereceğiniz konserde dinleyicileri neler bekliyor? Azerbaycanlı bir sanatçı olan Firuz İsmailov 10 yıldır benimle çalışıyor. Çok iyi bir grubum var arkamda. 9 kişilik grubumla sahnede bir büyü yaratıyoruz. Anılarım, şarkıların hikayeleri, bazı taklitler... Mesela bir taklitler portföyüm vardır; Elvis Presley'le başlayıp, Erol Büyükburç'la, Cem Karaca ve Barış Manço'yla devam eder. Daha fazla bahsetmeyelim isterseniz, sürprizi kaçmasın. Ancak; 40'ıncı yıl olması nedeniyle 40 şarkı hazırladım. Baştan sona söylersem sabahı buluruz ama 40 şarkıya da dokunacağım. Öyle bir potpori olacak.