'Pusat' adlı dizideki rolüyle geniş kitlelerce tanınan genç oyuncu Haluk Piyes, kendi hayat deneyimlerinden ilham aldığı 'Barut' filmiyle yönetmenliğe soyundu. Almanya'da zor bir çocukluk yaşadığını belirten Piyes, "12 yaşıma kadar sokaklar evim ve ailem gibiydi" dedi..
Ekranda daha sert, mesafeli hatta öfkeli ama yakından bir o kadar samimi, sıcak ve güler yüzlü bir oyuncu Haluk Piyes... 33 yaşındaki oyuncuyu kimimiz 'O da Beni Seviyor' adlı filmle tanıyoruz, kimimiz de 'Sahte Prenses' adlı diziyle... Osman Sınav'ın çektiği 'Pars Kiraz Operasyonu' filminde de rol alan Piyes'in hayran kitlesini genişleten ise 'Pusat' dizisi oldu. İlk yönetmenlik denemesi olan 'Barut'ta aile içi şiddete değinen Haluk Piyes'le, filmin Tophane'deki çekimleri sırasında görüştük.
*FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
BABAM BİZİ BIRAKIP GİTTİ Tophane'deki çocukların kimi zaman 'Pusat Abi' kimi zaman da 'Barut' diye seslendikleri Piyes'le
Almanya'da geçen çocukluğunu, oyunculuk serüvenini ve 'Barut' filmini konuştuk.
*
Almanya'da doğup büyümüşsünüz...
1975 yılında Köln'de dünyaya geldim. Ailem 1968 yılında
Almanya'ya gitmiş. İki tane ablam var. Anne tarafım Adana, baba tarafım ise Kırşehirli. 12 yaşına kadar ailem olmadan yaşadım. Babam 3 yaşında bizi bırakıp gittiği için sokak benim ailem haline geldi. 6 yaşında bir otobüs şoförünün yardımıyla kendimi okula yazdırdım. Yuvaya bile kendi kendime yazılmıştım.
Almanya'da her gurbetçinin yaşadığı problemleri ben de yaşadım. Oradaki problemlerle buradakiler çok da farklı değil.
HAYAT ORADA DAHA ZOR*
Almanya'daki yaşam koşulları Türkler için yıllarca çok zor olmuş... Bu durum suça teşviki de arttırmıştır değil mi?
Karanlıkta olan insan ona uzanan eli ısırır çünkü, korkar. Bizim oradaki insanlarımız da karanlıktaydı ve bu öfkeyi, korkuyu çocuklarına yansıtıyorlardı. Geçim derdi orada da var. Hatta orada hayat daha zor. Buradaki insanlar yurtdışında hayat güzeldir sanıyorlar ama gurbetteki yoksul insanlar, buradakilerden 5 kat daha yoksul. 30 metrekarede 8 kişi yaşıyorlar, kredi alarak araba alıyorlar ve buraya elmalı şampuanlarla geliyorlar. Egoları çok yüksek ve mahcup olmamak için kredi alıp, kendilerini zengin gösteriyorlar.
HER İNSANDA İYİLİK VAR*
Peki Almanya yıllarınıza dair hiç mi güzel anınız yok?
Olmaz olur mu? Benim bütün yaşadıklarımın, kavgalarım ve dövüşlerimin hepsi olması gereken şeylermiş. Başınıza kötü bir şey geldikten sonra hala hayattaysanız; o başınıza gelen şey sizin hayrınızadır. Orada pozitif bir enerji var demektir. Oradaki doğruyu ve hayrı bulmak önemli olan. Vuruldum, bıçaklandım, kulaklarım kesildi ama küçük yaşlardan itibaren başıma gelen her şeyin nedenini arayan birisi oldum.
*
Yaşadığınız şiddet sizi sosyal danışman olmaya itti değil mi?
17 yaşında sosyal danışman olarak çalışmaya başladım. Sokakta büyüyünce sokak sizin aileniz gibi oluyor. Sokaktaki çocuklar birer aile ferdi haline geliyor ve onlar teker teker kaybolmaya başlayınca (Bir tanesi hapse giriyor, biri vurulup ölüyor, diğeri uyuşturucudan yakalanıyor) 'Kardeşim gitti' diyorsun. Ben boynumda evimizin anahtarı ile kimsesiz yaşadım. Bir litre sütle bir günü geçirdiğimi bilirim. Bu yalnızlığın içinde sokaktaki arkadaşlarımı da kaybedince onlar adına bir şey yapmak istedim. Her insanın içinde bir parça iyilik olacağına inanıyorum. Bu George Bush bile olsa, her insanın içinde mutlaka iyi bir yan vardır. Ben kendimi insanların içindeki bu iyi yanı ortaya çıkarmaya adadım. Bunda ilkokulda bize öğretmen olarak gelen İpek Tlabar'ın katkısı büyüktür.
BİZİ HER YÖNDEN BESLEDİ*
Öğretmeniniz İpek Hanım sizin ufkunuzu açtı öyle mi?
O çok modern bir kadındı. Kafamızdaki klişeleri yıktı. Duygularımızı ön plana çıkarttı. Aziz Nesin de okuttu, ilahiler de. Yani bizi her yönden besledi. Öğretmenler 'Türk çocukları nasılsa anlamazlar' deyip, sınıfta arka sıralara oturtuyorlar hatta engelli okullarına göndermeye çalışıyorlardı. Bana '1+1 kaç?' diye sorduklarında, 'Biliyorum ama sana söyleyemeyeceğim' diye cevap veriyordum. Bu nedenle beni de engelli okullarına göndermeye kalktılar ama İpek Hanım hepsinin önünün kesti.
*
Almanya'da hukuk okumuşsunuz, yaşadığınız haksızlıklar hukuku seçmenize etken olmuştur mutlaka...
Evet, haksızlıklara tahammül edemeyen bir yapım var ama gördüm ki orada da suçlu olarak çoğunlukla Türkler'i görüyorlar. Bu yüzden hukuku da yarım bıraktım. O dönemler zaten boksta '
Almanya Şampiyonu' olmuştum.