Fitili, yıllar önce hüzünden kontrolsüz bir neşeye ışık hızıyla geçiş yapan müzisyen Goran Bregoviç ateşledi. Tüm dünya Balkan müziği dinlemeye başladı. Balkan müziği şimdi 'rock'ın ve 'punk'ın içine çaktırmadan değil, aleni bir şekilde sızıyor. Yeni Aktüel, Balkan müziğinin yükselişini araştırdı..
Balkan müziği, bugün dünyada 'rock' ya da 'pop' gibi bir ana akımı temsil ediyor. En otantik haliyle, hem 'rock'ın ve 'punk'ın hem de elektronik müziğin ve 'hip-hop'ın içine sızmış haliyle modası da süratle yayılıyor... Shantel, Gogol Bordello, Tara De Haidouks, Fanfare Ciocarlia, Koçani gibi isimlerin dünyada estirdiği Balkan fırtınası bizim buralarda, coğrafi yatkınlık ve de ortaklıktan olsa gerek, bir nevi kasırgaya dönüşüyor. Büyük şehirlerin en önemli kulüplerinde uzunca bir süredir Balkan partileri düzenleniyor. Peki ne oldu da Balkan müziğinin önü böylesine açıldı? İşte bu soruya müzisyen, müzik yazarı ve etnomüzikologlar yanıt verdi.
MODA OLABİLİR 2000 yılında kurulan, Balkan ve Ege mirasından beslenen bir müzik anlayışıyla yeni şarkılar üreten 'Kırıka' grubunun kurucularından müzisyen Salih Nazım Peker, meseleyi anlamak için derinlere dalmak gerektiğini düşünüyor: "Dünyada son 10-15 yıldır bir Balkan müziği modası var. Sanıyorum bunda Emir Kusturica ve Goran Bregovic ortaklığındaki filmlerin büyük etkisi oldu. Balkanlar zaten melodi, ritim zenginliğiyle ve çok farklı orkestra kombinasyonlarıyla 19. yüzyıldan beri müzikal açıdan verimli bir bölge... Ancak, demirperdenin yıkılmasıyla dünyada hızla tanındı. Bugün ise sadece folklorik alanda değil, 'rock'ın her türünden 'punk'a varana kadar Balkan etkisi görülüyor..." Peker,
Türkiye'de Balkan müziğinin sevilip kabul görmesine şaşırmıyor, ama bunun dünyadaki bir modanın etkisiyle gerçekleşmesini ilginç buluyor: "Ülkemizde Balkan müziğinin daha popüler hale gelmesi de küresel modanın bir etkisidir. Oysa
Türkiye bir Balkan ülkesidir. 1878 Rus Harbi bozgunundan 1990'lardaki Boşnak katliamına kadar Balkanlar'dan kopup sığınan altı milyon civarında insan yaşıyor Anadolu'da... Bunlar zamanla daha da çoğaldılar. Ayrıca Balkanlar'da da
Türkiye'de de müzik işçiliği büyük ölçüde Romanlar'ın üzerinde... Buna bağlı olarak
Türkiye'de Balkan müziğini yıllardır düğünlerde icra eden ve yerel kayıt piyasasında yer alan göçmen müzisyenler, hâlâ hak ettikleri ilgiyi göremiyor. Kendi şehrim İzmir'den örnek vermek gerekirse; Çamdibi, Balkan müziğinin yoğun olarak icra edildiği bir göçmen muhitidir. Tüm Batı Anadolu ve Trakya'da da benzer bir durum var. Ancak bu müzikler
Türkiye'nin geneline sunulamamakta, düşük kaliteli yerel kayıtlarla, sınırlı bir dinleyici kitlesine ulaşabilmektedir." Osmanlı İmparatorluğu'nun her şeyden önce bir Balkan İmparatorluğu olduğunu söyleyen Nazım Peker, şimdi çok meşhur olan Balkanlar'daki boru takımlarının tarihinin de mehtere dayandığını söylüyor. Peker, konuşmasına şöyle devam ediyor: "Anadolu'daki bağlama geleneği ile Balkan müziğinin ülkemizdeki popülerliğini, geç ve yüzeysel bir hareket olarak görmek gerekir. Moda olan Balkan müziği değil, ne yazık ki sadece boru takımıyla hicaz taksim yapmaktan ibarettir. Ancak şunu da belirtmek lazım; Türk dinleyicisi 30 yıldır ülkemizin müziğine egemen olan Ortadoğu ağlaklığından da sıkılmıştır. Bu olgu da Balkan müziğine yönelmede etkilidir."
ACIYA İNAT NEŞEMüzik yazarı Deniz Durukan ise Balkan müziğinin gördüğü ilgiyi, bu müziğin aurasının günümüz insanının karamsar ruh haline ilaç gibi gelmesine bağlıyor: "Balkan müziğinin doğasında acıya, savaşa, her türlü çıkışsızlığa inat bir neşe var. Bu 'Hayat çok güzel, hiçbir sorunum yok' neşesi değil! Bu müziğin üretildiği coğrafyanın kaderine ilişkin bir his bu... Hayat güzel ya da işler yolunda gitmeyebilir, ama yaşamak zorundasın. Depresyon böylesine küreselleşmişken, inadına neşe veren müzik doruğa çıktı. Bu iki ruh hali arasındaki bağ ve hasta-ilaç ilişkisi üzerine düşünülebilir..."