* Bu hafta Takashi Miike, Martin Scorsese ve Michael Haneke gibi her biri kendi hayran kitlesine sahip yönetmenler, son filmleriyle karşımıza geliyor. Bunlardan 1942 doğumlu, "Marty" lakaplı Scorsese'ye özel ilgi göstermek niyetindeyiz.
* Shine a Light'ın yönetmeni Scorsese (kendisi şimdilerde bir George Harrison belgeselinin hazırlıkları içinde) gençliğinde İtalyan yenigerçekçilik akımına hayrandı. İtalyan asıllı bir ailenin çocuğu olan Scorsese için Vittorio de Sica'nın Bisiklet Hırsızları filmi sokağa çıkıp film çekmek için ilham kaynağı olmuştu. NYU Film Okulu'na giden sevgili yönetmenimizin hayatta kendine ilk seçtiği yol ise, sanat değil, dindi. Şayet istediği gibi rahip olsaydı, kendisi kara cüppesiyle bir günah çıkarma kabininde şu anda sessizce bekliyor da olabilirdi.
* Vietnam Savaşı esnasında Scorsese askerlikten yırtmayı başardı. Kendi kendini manyakça kesip biçen isimsiz bir adamı anlattığı The Big Shave (Büyük Tıraş) filmini 1967'de yaptı. Pek çoklarına göre burada kendini yaralayan adam Vietnam'ı kana bulayan ABD'den başkası değildi. Zaten filmin bir adı da Viet '67 idi.
* Yeni-gerçekçilik akımının sahiciliğinden etkilenen Scorsese daha sonra ekspresyonist ışıklandırması, taksiyi bir uçtan bir uca olağanüstü çekici bir alete dönüştüren sinematografisi ve garip iç mekânlarıyla akıllardan çıkmayan filmi Taxi Driver'ı çekti.
* Birçok klasik filme imza atan Scorsese'nin sinefiller tarafından en çok sevilen filminin ise After Hours (Geç Saatler) olduğu biliniyor. Nispeten çok düşük bütçeli ve 'iddiasız' bu filmle Scorsese sinemacılığının ilk yıllarındaki deneysel havaya dönüş yaptı. Karizmatik kötü adamlar, duygusal, etkileyici aşk sahneleri, ağır karakterler yerine oradan oraya koşturan, manasız bir dünyada umutsuzca hareket eden bir karakter yarattı. Griffin Dunne'ın canlandırdığı bu adam (Paul Hackett) bir akşam Manhattan'da bir kafede bir kadınla (Rosanna Arquette'in canlandırdığı Marcy) tanışır; birlikte Henry Miller hakkında sohbet ettiği kadının evine gideyim derken takside parasını kaybeder. Gecenin bir saatinde beş parasız New York sokaklarında dolaşırken tek amacı evine dönebilmek, kaderi ise birbirinden garip olaylarla karşılaşmaktır.
* Scorsese'nin şu kısa filmini ise muhtemelen gördünüz: Orijinal hali 18 dakika uzunluğunda olan ve Michael Jackson'ın Bad şarkısının klibi olan yapımın kısaltılmış versiyonu dört dakika sürüyordu.
* Ölümcül Oyunlar'ın yönetmeni Michael Haneke'nin en sevdiği 10 filmi bilmek ister misiniz? Buyurun... Robert Bresson'un Au hasard Balthazar (1966) ve Lancelot du Lac (1974) filmleri; Andrey Tarkovski'nin bizde Ayna olarak bilinen Zerkalo'su (1975); Pier Paolo Pasolini'den Salo o le 120 giornate di Sodoma (1975), Luis Bunuel'den El Angel Exterminador (1962), Charlie Chaplin'den The Gold Rush (1925), Alfred Hitchcock'tan Psycho (1960). Haneke listeye ayrıca John Cassavetes'in A Woman Under the Influence'ını (1974), Roberto Rosselini'nin Germania anno Zero'sunu (1948) ve Michelangelo Antonioni'nin L'Eclisse'ini de (1962) almış. Çok isteyenler sadece Avrupa ve Amerikan filmlerinden oluşan listesini gerekçe göstererek Haneke'ye yüklenebilir.
Yayın tarihi: 28 Haziran 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/28/ct/haber,7A4D13C186A14FCF9658A9B64221731A.html
Tüm hakları saklıdır.