Siz bu satırları okurken ben büyük olasılıkla doğum yapmış olacağım. Evet, 39 haftalık yolculuğumuz sona eriyor bebeğimle... Hâlâ aklım almasa, hâlâ inanamasam da içimde taşıdığım o minik varlığı, küçük bir insan olarak kucağımda taşıyor olacağım. Şu an çok heyecanlı sayılmam belki ama hastaneye adım attığım an kalbimin küt küt atmaya başlayacağından eminim. Bunun tek sebebi de onu en güzel ve sağlıklı şekilde dünyaya getirebilmek için olacak. Doğum sırasında zorlanır, yorulur diye çekiniyorum çünkü. Garibim, dünyaya başını çıkarıp bacaklarından tepe taklak çevrildiğinde, zaten yeterince şoka girecek. Hatta belki çok pişman olacak çıktığına, "Ben çok rahattım, niye alıp getirdiniz ki beni buraya!" diyecek ama biz onun sesini duymayacağız. Duysak da çok geç olacak... Bebekler anne karnından, o en güvenli ve güzel yaşam alanlarından dışarı çıktıklarında, gerçekten bir şok yaşarlarmış biliyor musunuz? Zor ya da kolay bir doğumla mı dünyaya geldikleri de çok önemliymiş... Onların korkularını azaltacak ve kendilerini güvende hissedecekleri tek yer ise anne kucağıymış. O yüzden bebeklerin doğar doğmaz annenin kucağına verilmesi ve hastanede yatarken de sık sık orada olmasını sağlamak gerekiyormuş. O an için ona yabancı olmayan tek şey annesi çünkü. Sesini, kokusunu, tenini tanıdığı tek kişi. Bu üç ay boyunca böyle, sonra yavaş yavaş algılamaya başlıyor etrafındakileri. Amerika'da da hâlâ tartışıldığı gibi kimi uzmanlar, "Bebeği kucağa alıştırmak doğru değil," deseler de artık bu tez çürütülüyor. Aksine bebeğinizin kendini güvende hissetmesi için onu özellikle ilk üç ay asla yanınızdan ayırmamanızın doğru olduğu savunuluyor artık. Kucağınıza almak, onu sevip okşamak, şımarık ve korkak değil, kendine güvenli bir birey olmasını sağlıyor çünkü. Hem sevginizle şımarsın, ne olur ki? Bence sevilen çocuklar, sevmeyi de bilmişlerdir her zaman. İstisnalar kaideyi bozmaz! Benim nasıl bir anne olacağıma gelince... Bunu ben de hiç tahmin edemiyor ve merak ediyorum doğrusu. Ama onu ağlarken ve üzgün görmemek için elimden ne geliyorsa yapacağım kesin. Tabii hayat bu, acısıyla, tatlısıyla yaşatacak bize her şeyi. Çocuklarımız için de öyle olacak. Kimi zaman güldürürken, kimi zaman da acı gerçekleri bir tokat gibi patlatayacak yüzlerinde ve bir anne-baba olarak biz içimiz kan ağlasa da hiçbir şey yapamayacağız. Benim şu an tek istediğim; onun mutlu, sağlıklı, ihtiras ve kıskançlıktan uzak, kendiyle barışık bir hayat yaşaması. İnşallah öyle de olur. Bize şans dileyin!
Yayın tarihi: 24 Mayıs 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/24/ct/haber,FE32E6556D1F4179BE01227D78E5CB8E.html
Tüm hakları saklıdır.