32. hafta raporu
Doğuma sayılı haftalar kala, içinizden bir yerlere kaçıp gitmek gelmiyor mu? Küçük bir kaçamak yapmak, benim şu aralar en büyük isteğim. Son iki aydır ev yenileme telaşımız beni ruhen ve bedenen öyle yordu ki, 'Ben son güne kadar çalışırım,' derken dokuz ayı zor tamamlayacağım korkarım. Bu arada söz işten açılmışken, çalışan anne adaylarına hamileliklerinin 32-33. haftasında yapmaları gereken çok önemli bir görevi hatırlatmak istiyorum; bir devlet hastanesinden 'Çalışabilir raporu' almak. Bu dönemde bu raporu işyerinize teslim etmezseniz, daha sonraki dört aylık ücretli izin hakkınız tehlikeye giriyor. Ben de son dakikada hallettim bu işi. Bu arada hayatımda ilk kez bir devlet hastanesinin kadın-doğum bölümünde muayene oldum, iyi de tecrübe oldu... Geçtiğimiz gün sabah 08.30'da Şişli Etfal'deydim. Gözümde büyüttüğüm gibi bir kalabalık yoktu, tabii yarım saat sonrasına kadar... Biraz acemilik çeksem de vezneden barkotumu aldım, sıraya girip beklemeye başladım. Bir 10 kişi kadardık içerde, görevli genç (çok da ilgiliydi) kayıtları alırken herkese sırayla doğum tarihini, daha önce gebeliği olup olmadığını, şikâyetini vs. sordu. Duyduğum doğum tarihleri ve çocuk sayılarına inanmadım! "Fatma ..., 79 doğumluyum üçüncü çocuğum", "Gülden ... 77 doğumluyum bu dördüncü," "Firdevs... 81 doğumluyum, üçüncüye hamileyim..." Sonra sohbet ederken anladım ki, benim gibi birinciye hamile olan yalnızca bir kişi daha vardı. Benden 7, hatta 10 yaş küçük kadınlar, gencecik yaşlarına kaç çocuk sığdırmışlardı... Bu arada dikkatimi çeken, çok zayıf ve bedenlerinin yorgun olduğuydu. Kimi 43, kimi 47, kimi 51 kiloyla hamile kaldıklarını söylüyordu muayeneye girmeden önce tartılırken. Küçücük karnıyla yanıma yaklaşan bir tanesi, "Sen de kilo almamışsın pek ama üzülme, ben de de hep öyle olur. Bak bugün son günüm, hiç belli olmuyor değil mi? Ama içimdeki 3 kilo 300 gr." dedi. Muayene etmesini beklediğim genç doktor, her ne kadar hastalarla ilgilenmemeyi tercih etse de ondan daha tecrübeli olduğu görünen hemşire, herkesle elinden geldiğince ilgilendi. Ultrasonla muayeneyi de o yapıyordu, bizim doktor ise bilgisayar başında Google'da! Ben girince kafasını çevirip şöyle bir baktı: "Adın?" Pardon, senin ki? Zaten kimsenin sesini çıkardığı da yoktu, koyun gibi sırası gelen sedyeye yatıp kalktı. Oysa biraz ilgi ve güler yüzü hepimiz hak ediyorduk bence... Hani belki benim ilk ve son gidişimdir ama geri kalan büyük çoğunluğun kontrollerini orada olacağı ve o hastanede doğuracağı düşünülürse, üzücü... Kendi çekmecesinde olması ve doldurması gereken rapor kağıdını bulamadığı için, hemşirenin 'Hadi sen al da gel, bize sonra da lazım' deyip beni başka bir binaya göndermesi de ayrıca komikti. Karnım kocaman olmuş, nereye gidip geliyorum? Üstelik benim üstüme vazife mi? Ama ne derlerse yaptım, kağıttan da fazla fazla aldım... Bu aralar rapor almaya giderseniz size de yeter ve umarım oradaki arkadaşlar bu kez biraz daha merhamet eder!
Yayın tarihi: 5 Nisan 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/05/ct/haber,CCB1ADB685DA4D71B997CEEB55260726.html
Tüm hakları saklıdır.