İbrahim Tatlıses, Viagra'sını doğal yollardan alıyor.
Ömür biter seks bitmez...
Efendim, kabul edin, iyi koku alıyorum. Geçen hafta ne dedim? "Önümüzdeki günlerde içiniz dışınız İbrahim Tatlıses olacak..." Bakıyorum medyaya da, Sayın Tatlıses her gün ikişer ikişer haber oluyor gazetelere, üçer üçer çıkıyor televizyonlara... Allah artırsın. Hiç gözüm yok. Yalnız, malum, geçen hafta başlığımız, 'Önüm-arkam sağım-solum seks!' şeklindeydi. İşte ben o başlığı atmama sebep olan atmosferin peşindeyim. Siz bakmayın siyasilerin 'parti kapatma', 'Ergenekon' falan tartışmalarına. Ülke gündemi esas olarak seks üzerinden ilerliyor. Bakınız, Sayın Tatlıses albüm tanıtımı kapsamında verdiği demeçlerden birinde, "Hiç Viagra kullandınız mı?" sorusuna nasıl cevap veriyor: "Benim en büyük Viagram kırmızıbiber, ceviz, badem, çam-çiçek balı ve kuru kayısıdır." Eh, böylece kendisine neden 'İmparator' dedirttiğini de anlamış bulunuyoruz. Bir çeşit padişah macunu ile ortak yaşam alanı oluşturmuş, teyakkuz halinde bekliyor. Eh tabii, ondan sonra Tosuno gibi post-modern eserler kaleme alıp, "Yandım üç avrat elinden," dizeleriyle halka değişik bir cinsellik mesajı veriyor. Açıkçası, ben etrafta da aynı formülü uyguladıklarını sandığım abiler görüyorum. Saç ve bıyıklarını 'marsık rengi' tabir edilen boyalarla boyayıp, kalçadan dar, vücudu saran, paçalara doğru bollaşan açık renk pantolonlar ve beyaz ayakkabılar giymiş halde, daimi bir teyakkuz durumunda civarda dolanıyorlar. İşte beni en çok ürküten insan tipi budur. Meğerse işin sırrı kırmızı biberdeymiş. Eh tabii, insan o kadar yanarsa, yanma müptelası olması, ortalıkta ajite halde dolaşması ve elinden yanacak bir dizi 'avrat' araması da kaçınılmaz olacaktır!..
VATAN BORCU
Tabii Türk büyüklerinin sekse olan düşünsel yakınlığı sadece müzik alanıyla sınırlı değil. Mazide Sayın Tatlıses'le inişli-çıkışlı bir çizgi üzerinde borsa endeksi gibi yolları kesişen Hülya Avşar, derinlikli bir seks teorisi geliştirmek üzere olduğunun sinyallerini verdi, köşe yazısında. Evet, malumunuz artık köşeler ve o köşelerin yazarları çoğaldı, Hülya Hanım da köşelerden köşelere zıplıyor. Diyor ki, "Aşkı gençken yaşamak demek aslında ilk askerliktir, her iki cins için de... Ve bu aşk askerliği, aslında içinde her türlü duyguyu barındıran, insanı hayata hazırlayan bir şeydir. Aşk askerliği insana hayatta kaybetmeyi, kazanmayı, fedakarlık etmeyi, seks ve en önemlisi vücudunu tanıma duygusunu öğretir. Hatta vücudunu tanımana sebep olacak tek şeydir..." İşte olay bu! Bir tür vatan borcu!.. Hem Hülya Hanım diyor ki, "Aşk askerliğini iyi yöneten bir komutansanız tezkerenin nasıl geldiğini anlamazsınız." Doğru vallahi. Bakın, İbrahim Tatlıses tezkere vaktinin geldiğinin farkında bile değil, hâlâ, "Bir mumdur, iki mumdur, bana üç avrat doldur," mealinde postmodern şarkılar geliştiriyor!.. Seks konusundaki teorik açılımlar sadece Mavi Mavi (1985) filminin başrol oyuncularından gelmiyor. Nedense adını her duyduğumda Düttürü Dünya (1988) filmini aklıma getiren Deniz Seki, bir seks filozofu olaraktan, "Aşkın hammaddesi seks!" diye bir açıklamada bulunarak, aşkı bir tür sanayi mamulü halinde betimlemiş oldu. Dikkatinizi çekerim: Ünlü Türk büyükleri müthiş analojiler yapıyor. Hani sınır ötesi harekat süreci, profesyonel ordu falan tartışılırken Hülya Avşar birden aşkı askerlikle benzeştiriyor; Deniz Seki ise iktisadi durgunluk tehlikesinin bulunduğu şu günlerde hammadde olarak seks rezervlerinden söz ediyor. Biz de tabii, arada, şu Ferhat'ın haline yanıyoruz; sen kalk, koskoca dağı del, dünyanın sondajını yap, bir gram hammadde bulama... Aha buraya yazıyorum. Paris Hilton, yanında bir çeşit 'cazgırlık' yapan Deniz Akkaya olduğu halde, 'dış hatlar' kapısından rezaletleri eşliğinde 'yurda girdi' ya, biz daha çoook seks konuşuruz...
Yayın tarihi: 5 Nisan 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/05/ct/haber,2728652F56CC47269B7CF9FFFC496695.html
Tüm hakları saklıdır.