kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Nisan 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

İleride herkes kendi filminin başrolünü oynayacak

'Hatırla Sevgili' dizisinde Güzide rolüyle öne çıkan ve ileride sinema sektörünün biteceğine inanan Feride Çetin nasıl oyuncu olduğunu anlatırken, kendisiyle ilgili bilinmeyenler de ortaya çıktı: Sokaklarda tutunabilmek için 17 yaşıma kadar kafamı kazıttım!..
Disiplinli, cesur ama en önemlisi çok çalışkan. Feride Çetin tipik bir oyuncuyu tanımlamak için seçilecek sıfatlardan farklı, iddialı bir isim. Zaten o da kendini oyuncu olarak tanımlamıyor. O 'doğuştan sinemacı'. 28 yıllık hayatının her dönemecinde hayat ona oyunlar oynuyor, o da her birini kucaklamayı biliyor. Çetin en son, sinema filmi 'Ulak' ve 'Hatırla Sevgili' dizisinde karşımıza çıktı.

* Oyunculuk hiç aklımda yoktu. Çocukluk yıllarımda basketbol oynuyor; "Türkiye'nin en iyi basketbolcusu olacağım" diyordum. Yaptığı her işte iddialıyımdır. Yazar olmaya karar verdim ve sekiz yaşımdan bu yana yazıyorum. Günlükler, denemeler, hâlâ ara ara devam eden gazetecilik kimliği ile röportajlar ve sinema içinde yer ettiği günden itibaren senaryolar... Bir dönem avukat olmayı düşündüm. En son politikacı olmakta karar kıldım. Babam sayesinde Nokta dergisini keşfettim. Ama şimdi tüm çocukluk hayallerimin ötesinde doğuştan sinemacı olduğunu düşünüyorum.

HER ŞEY ANLATTIKLARIMDA GİZLİ

* Kendimi anlatmak beni rahatsız etmiyor. Bir oyuncu arkadaşım 'Ben seni çözemiyorum' demişti; 'Çok farklı görünüyorsun ama niye kendini anlatma ihtiyacı duyuyorsun anlamıyorum.' Aslında her şey anlattıklarımda gizli. Hikaye de buraya başlıyor zaten. Ailemden geliyor bu durum. Yurtdışı eğitimi almış özgür bir aileyiz... Bir araya gelince saatlerce konuşurduk. Herhalde bütün çocukluğum ve ilk gençliğim konuşarak geçti. Hayat hakkında, yapmak istediklerimiz hakkında, ailemiz hakkında. Çok enteresan bir hayatları olmuş onların. Çok kısa zamanda birbirlerini sevmişler ama aileler istememiş, onlar da kaçarak evlenmişler. Annem 18, babam 20 yaşındaymış. Annem jimnastikçi, babam hentbolcu.

* Annemle babam sokakta tanışmışlar. Çok enteresan; babamın bir sevgilisi var, aldatıyor sevgilisi babamı. Çok üzülüyor, hayata küsüyor babam. Ama annemle de çocukluktan tanıyorlar birbirlerini. Sonra babam yatılı okula gidiyor, yurtdışına gidiyor, görüşmüyorlar. Bir gün annemi sokakta görüyor, takip ediyor. Annemin hiç sevgilisi olmamış, tersliyor ama işte babama aşık oluyor. Ve ilk aşık olduğu erkekle, ilk öpüştüğü erkekle, ilk elini tutan erkekler evleniyor. Yıllarca o masallarla büyütüldük ama sonra hayat 'dan dan dan' diye vurdu!

*
Ablam benden bir yaş büyük. Dünyada birbirine en zıt insanlarız; ama sanki birbirimizi tamamlıyoruz. Bir de erkek kardeşimiz var ama ablam bize çok annelik de yaptı. Erkek kardeşim sekiz yaş küçük ama bana bir kere bile 'abla' demedi.

* 12 yaşıma gelene kadar zor koşullarda yaşadık. Biz her zaman enteresandık. Annem önlüklerimizi kendi dikerdi. Özel kolluklar takardı, eldivenlerimiz vardı.

*
Basketbol oynuyor, paten kayıyordum ama bir türlü sokakta tutunamıyordum. Tutunmak için kafamı kazıttım erkek çocuğu gibi oldum. 13-14 yaşıma kadar, hatta 17 yaşımda da kazıttım kafamı; sadece onlarla daha kolay irtibat kurabilmek için. Yıllar sonra 'İki Genç Kız' filminde canlandırdığım Behiye karakterine hazırlanmak için yeniden İkitelli'ye gittim. Unuttuklarımı hatırladım. Kızlar çete halinde dolaşıyorlar, gerçekten saçları hep farklı modeller ve diyorsun ki; 'Burası İkitelli'nin en berbat yeri, nasıl böyle giyiniyorlar?' Zamanımnda, saçımı mora boyadım diye sokağımda olay olmuştu. Şimdi İkitelli'de herkes öyle. Onlar da aslında benim çocuklukta yaptığım şeyi yapıyorlar. Bir şeye tepki duyuyorlar; tepkilerini kıyafetleri ve saçlarıyla gösteriyorlar.

UÇURUMUN KENARINDAYIZ
* Anne ve babam Bulgaristan ve Rusya'da yaşamış bir dönem. Biz anlamayalım diye evde Rusça ve Fransızca konuşurlarlardı. Rusça ya da Fransızca konuşmuyorum ama üç dil biliyorum. İngilizce, Almanca ve İspanyolca.

*
Annemler bayramlarda bizi akrabalarımızın kapılarına götürüyorlardı. İstiyorlardı ki aile büyükleri ile görüşelim. Bence yaşlılarla büyümek çocuğa sağduyu katıyor. Biz üç kardeş de çok sağduyulu değiliz ve hep uçurumun kenarına gidiyoruz. Galiba bunu gördüler, bizi kabul etsinler diye çok uğraştılar.

* Babam elektrik mühendisliği yaptı, annem güzellik uzmanı oldu. Şimdi Kırklareli ile Çatalca arası bir yerde, bir kır evinde 'hayallerindeki hayali' yaşıyorlar. 'Babam mobilyalar yapıyor. Annem inanılmaz bir bahçe yarattı. Kıyafet dikiyor, dünya mutfaklarını deniyor... Fazla mükemmeller! Tüm bu yaşam mücadelesinin ardından kızlarının oyuncu olmasını istemiyorlar.

* Çok disiplinli çalışıyorum, sinema okuyorum, bir yandan gazetecilik yapıyorum ama oyunculuk gönlümde yatan aslan değil. Okulda çok sayıda kısa film çektim, sayısız film izledim. Sinema salonlarının kalacağını düşünmüyorum yakın gelecekte. Herkes kendi filminde kendi başrol oyuncusu olacak...

ASTROLOG SÖYLEMİŞTİ ZATEN...
* Yönetmen olmak istiyordum aslında ama en başta insanın kendisiyle uğraşması gerekiyor. 'İki Genç Kız' öncesi Şehir Tiyatroları'nın açtığı seçmelere bu yüzden girdim. Hayatımdaki birçok önemli aşama gibi seçmelere katılma hikayem de bir tesadüf üzerine kurulu. Şişli'de sokakta bir duvar panosu görüyorum, girip ismimi yazdırıyorum. Sekiz tane seçme yapıyorlar. Her seferinde gülerek giriyorum içeriye, hayatımda bir şey deniyorum sonuçta. O ilk deneyim sayesinde 2 bin kişi arasından seçilen 18 kişiden biri oldum.

*
Altı aylık çalışma sonrasında, yönetmen Kutluğ Ataman'ın asistanı olmak arzusuyla gittiğim sette 'İki Genç Kız'dan birine seçildim ama aylar önce gittiğim astrolog zaten vermiş o tarihi. "8 Temmuz günü yapmayı düşünmediğin bir şey yapacaksın ve hayatın değişecek" demiş. 8 Temmuz günü kendimi 'İki Genç Kız'ın 'Behiye'si olarak buldum.

* 'Hatırla Sevgili'den teklif geldi. Tomris Giritlioğlu çok istedi beni bu rol için. Beş ay reddettim. Sonra bir gece rüyamda gördüm. Ben çok mistik bir insanım! Rüyamda bu işin hayatımı değiştireceğini gördüm, Tomris Hanım'ı arayıp rolü kabul ettim.

*
İlk ay zor geçti. Karakter canımı sıktı. Kız aşık oluyor her şeyi bırakıyor. Bir adam için her şey bırakılır mı? Ben bir adam için mesela sinemayı bırakır mıyım? Bir bebek için evet! Bir adam için? Artık 28 yaşında buna 'Hayır' cevabını veriyorum!

* Adamlar o kadar üzülecek, üzerlerine çok şey konulacak konu değil. Biz onlardan çok daha üretkeniz ve alında biz her şeyi yönlendiriyoruz. Zaten kolay sevebilen bir insan değilim. Sevgi doluyum evet; annem öyle yetiştirdi. Kolay güvenen bir insan değilim. Benim sevmemin yolu, önce nefret etmemden geçiyor. Zamanla dizideki rolüme de ısındım. (Marie Clarie)
Haberin fotoğrafları