kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Şubat 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Andropozun olumsuz etkileri ile nasıl başa çıkılabilir?

Dr. Ece Hattat
19.02.2008
55 yaşındayım andropoza girmek üzere olduğumu hissediyorum. Bana andropoza girmeden yaşlanmanın formülünü verebilir misiniz? Ali Recep S./İzmir

Andropoz erkek menopozu olarak da biliniyor. 'Andro' yani erkek ve 'pause' yani ara vermek kelimelerinin birleşiminden meydana gelen bu sözcük, erkekliğe ara vermek gibi düşünülse de aslında bu, gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Kadının üreme fonksiyonlarının sonlandığı menopozun aksine, erkekler andropoz sonrasında da üretkenliğe devam ediyor. Andropoz aslında testosteron hormonun düşüşüyle ilgili. Erkeklik hormonu testosteron, 40'lı yaşlardan itibaren düşmeye başlıyor ve 50'li yaşlardan itibaren bu azalma daha belirgin hale geliyor. Testosteron düşüklüğü yaşayan erkeklerde cinsel istek ve ereksiyon kalitesi azalıyor. Konsantrasyon kaybı, yorgunluk, kızgınlık, depresyon, kas kitlesi ve gücünde düşüş, kemik yoğunluğunda azalma ve organ yağlanması gibi sorunlar meydana geliyor.

HERKESİ FARKLI ETKİLER
Bununla birlikte testosteron seviyeleri düşen her erkek andropoza girmiyor. Öyle görünüyor ki andropozun fizyolojik olduğu kadar sosyal ve psikolojik hazırlayıcıları da var. Uzmanlar özellikle kilo fazlalığı, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kalp-damar sorunu yaşayanlarda orta yaş belirtilerinin daha ağır seyrettiğini belirtiyor. Bununla birlikte iyi bir aile ve sosyal yaşamı olmayan, stresini iyi yönetemeyen, hayattan keyif alamayan ve tatminkar bir yaşam sürmediğini düşünenlerde de andropoz belirtileri artıyor. Böyle erkekler andropozun getirdiği fiziksel yüklerle birlikte psikolojik ve sosyal eksiklikleri de yaşıyor. Çözümü; eşini, arkadaşlarını, giyimini, alışkanlıklarını değiştirmekte arıyor. Andropozun getirdiği değişikliklerle baş etmek istiyorsanız hazırlıklarınıza mümkün olduğunca genç yaşlardan itibaren başlamalısınız. Unutmayın! Hiçbir zaman çok geç değildir.

İŞTE REÇETENİZ...
İşe öncelikle fazla kilolarınızdan kurtularak başlayın. İyi bir egzersiz ve beslenme programıyla hem kalp-damar sağlığınızı koruyup, hem de kilo verebilirsiniz. Her gün 30-40 dakikalık hızlı tempolu bir yürüyüş yapın. Bu yürüyüşlere bir egzersiz uzmanının kontrolünde yapacağınız ağırlık ve esneme çalışmalarını da ekleyebilirsiniz. Alkolü günde en fazla iki kadehle sınırlayın ve tercihinizi kırmızı şaraptan yana kullanın. İşlenmiş şekerlerden, pastanelik ürünlerden, yağlı ve kızartılmış yiyeceklerden ve özellikle de fast-food'dan kaçının. Beslenmenize özellikle B6, B12 ve folik asit gibi B grubu vitaminleri ve çinko, magnezyum, selenyum gibi mineralleri ekleyin. Dinlenmeye, eğlenmeye ve tatillere mutlaka vakit ayırın. Eşiniz, çocuklarınız ve dostlarınızla daha çok zaman geçirin. Kitap okumak, sinema-tiyatroya gitmek gibi aktivitelerden yararlanın. Sabahları ve gece yatmadan önce sizi mutlu ve motive eden şeyleri düşünün. Meditasyon ve yoga yapın. Kaliteli bir uyku çekmenin yolunu bulun. 40'lı yaşlardan sonra testosteron seviyelerinizi mutlaka kontrol ettirin. Testosteron düzeylerinin kan analizleriyle kolayca ölçüldüğünü hatırlatalım. Testosteron seviyelerinizde bir düşüklük tespit edildiğinde, uzman bir üroloğun kontrolünde testosteron yerine koyma tedavisinden yararlanabileceğinizi de belirtelim.

Sağlığınız ve güzelliğinizle ilgili sorularınızı ve merak ettiğiniz her şeyi 'saglik@sabah.com.tr' adlı mail adresine yazabilirsiniz. Dr. Ece Hattat sorularınızı, bu köşede sizin için yanıtlayacak.