kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Ocak 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Türkiye'nin aşılamayacak sorunu yoktur

AA
Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kurumların artan bir kararlılıkla ve işbirliği içinde karanlık odakların üzerine gittiğini belirterek, ''Bu oluşumların varlığı, modern, çağdaş Türkiye'ye ve onun kurumlarına en büyük haksızlıktır, en büyük kötülüktür'' dedi.

Erdoğan, kurumların yıpratılmasına hiçbir şekilde izin vermeyeceklerini de bildirdi.

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, son gelişmeleri değerlendirdi.

Yeni bir yıla, yeni hedefler, yeni heyecanlarla girildiğini ifade eden Erdoğan, geride bırakılan 2007 yılında Türk insanının hayat kalitesini yükseltmek için her alanda önemli mesafeler kat ettiklerini söyledi.

Erdoğan, daha kat edilmesi gereken yollar ve alınması gereken mesafeler olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Millet olarak hedeflerimiz büyük, ideallerimiz büyük. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün veciz ifadesiyle cumhuriyetimizi muasır medeniyetlerin üzerine çıkarmak için daha aşmamız gereken sorunlar, halletmemiz gereken meseleler var.Bir çoğunun artık daha fazla ertelenmeye, ötelenmeye, görmezden gelinmeye tahammülü olmasa da karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar, geleceğe olan inancımızı kırmamalıdır.

Biz hep şuna inandık: Türkiye'nin aşılamayacak sorunu, halledilemeyecek meselesi yoktur. Yeter ki, sorundan değil, çözümden yana ortak bir iradeye sahip olalım. Biz; sorunların, gerilimlerin, çözümsüzlüklerin değil, ortak aklın, müşterek çözümlerin parçası olmak için yola çıktık.Geride bıraktığımız dönemde eğer Türkiye'nin temel meseleleri ya hallolmuş ya da hal yoluna girmişse, işte bu, çözüm odaklı anlayışımız sayesinde olmuştur.Türkiye'yi normalleştirecek, on yıllarımızın, yeni kuşaklarımızın bir daha aynı sorunlar içinde kaybolup gitmesini önleyecek olan da budur. Unutmayalım ki, her çözüm, birlik ve beraberliğimizi, sosyal barışımızı biraz daha güçlendirecek, huzur ve refahımızı biraz daha artıracaktır. Daha önce de söyledim, ortak hedefimiz güçlü ve müreffeh bir Türkiye idealidir.''

''HUZUR VE REFAHIMIZI İSTEMEYENLER DE VAR''

Türk milletinin huzur ve refahını istemeyenlerin olduğunu, bunların bundan sonra da olmaya devam edeceklerini ifade eden Erdoğan, ''Milletimizin huzur ve refahını, can ve mal emniyetini tehdit eden organize suç örgütleriyle, hukuk dışı yapılanmalarla, menfaat şebekeleriyle, çetelerle mücadelemiz onun için büyük önem taşıyor. Kurumlarımız artan bir kararlılıkla, işbirliği içinde bu karanlık odakların üzerine gidiyor. Bu oluşumların varlığı, modern, çağdaş Türkiye'ye ve onun kurumlarına en büyük haksızlıktır, en büyük kötülüktür'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, bu tür yanlış yollara sapanların varlığının, kurumlara olan güveni sarsamayacağını vurgulayarak, ''Kurumlarımızın yıpratılmasına ve kirletilmesine hiç bir şekilde izin veremeyiz, vermemeliyiz. Bu mücadelede bütün kurumlarımızın; yargısı, polisi ve askeriyle, medyası ve sivil toplum kuruluşlarıyla üzerine düşeni yaptığına inanıyor, kurumlarımızın güven ve itibar kazanmasından memnuniyet duyuyorum. Huzurumuz artıkça huzursuz olanlar var, biliyorlar ki, kardeşlik bağlarımız güçlendikçe onlar zayıflıyor'' dedi.

''TERÖR ÖRGÜTÜNÜN PANİK İÇİNDEKİ ÇIRPINIŞLARI''

Türk insanının hayat standartlarının yükselmesinden, anayasal düzen içinde sorunların çözülmesinden, demokrasinin ve cumhuriyetin güçlenmesinden rahatsız olanlar bulunduğuna işaret eden Erdoğan, bu anlayıştaki insanların çözümlerden değil sorunlardan beslendiklerini ifade etti.

''Varlıklarını sorunlara borçlu olanlar, çözümlerin parçası olamazlar'' diyen Erdoğan, ''kanlı düzenini sürdürmekten başka bir amacı olmayan terör örgütünün panik içindeki çırpınışlarının, bunun en açık göstergesi'' olduğunu söyledi.

Erdoğan, Ocak ayının hemen başında Diyarbakır'daki hain terör saldırısında bu gerçeğin bir kez daha görüldüğünü ifade ederek, dershanelerinden çıkmakta olan gencecik çocukların bu insanlık dışı saldırıya kurban verildiğini dile getirdi.

Saldırıda hayatını kaybedenleri bir kez daha rahmetle andığını belirten Başbakan Erdoğan, hayatını kaybeden öğrencilerin adlarının okullarda yaşatılacağını söyledi. Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Hiç bir vicdana sığmayan bu vahşet, terörün nasıl bir bela olduğunu bütün dünyaya tekrar göstermiştir.

Aldığımız siyasi, askeri, diplomatik, sosyal ve ekonomik tedbirlerle terör örgütü giderek daha da yalnızlaşmış, daha da çaresizleşmiştir. Bölücü teröre karşı yürüttüğümüz mücadele, kararlılıkla devam etmektedir. Diyarbakır'da bir kere daha müşahede ettik ki, insanlarımız artık terörün yol açtığı acılardan bir an önce kurtularak huzura kavuşmayı beklemektedir.

Yıllardır devam eden olağanüstü şartlar, bölgenin kalkınmasının önündeki en büyük engel olmuştur. Bölgedeki insanlarımız, artık bir an önce terörün getirdiği şartların sona ermesini, normalleşmenin başlamasını ve bölgeye yatırımların artarak devam etmesini bekliyor.

Son beş buçuk yılda bölgeye yaptığımız yatırımlar insanlarımızın geleceğe dönük umutlarını canlandırmıştır. Bu değişim, terör örgütünün zeminini kaybetmesi demektir. Yaşadıkları panik bu yüzdendir, yeniden kargaşa çıkararak, yeniden düşmanlıkları besleyerek bu olumlu gidişatı değiştirmek istiyorlar.

Ödediğimiz bedel ne olursa olsun bu tuzağa düşmeyeceğiz, yetmiş milyon insanımızın kalplerindeki umudun solmasına asla izin vermeyeceğiz. Yaralarımızı hep birlikte saracağız, terörle olduğu gibi umutsuzlukla da sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Bugün Türkiye'nin önüne çıkan bütün engellerin sebebi, bu milletin yeniden büyük bir medeniyet inşa etmek üzere yola çıkmış olmasıdır. Yıllar boyunca bu ülkenin istikrarsızlıklarından, zaaflarından, sıkıntılarından beslenenlerin yükünü sırtımızdan atacağız. Birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek, nimeti de, külfeti de kardeşçe paylaşarak aydınlık yarınlarımıza yürüyeceğiz.''

''TÜRKİYE, BİR ÖZGÜRLÜKLER VE İDEALLER ÜLKESİ OLSUN İSTİYORUZ''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin bir vehimler ve korkular ülkesi değil, özgürlükler ve idealler ülkesi olmasını istediklerini kaydederek, ''Bütün insanlarımız anayasal meşruiyet sınırları içinde kendilerini, fikirlerini ifade etsinler, eğitim-öğretime, ekonomik ve sosyal hayata dahil olsunlar, bunu istiyoruz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında, millet olarak, farklılıkların zenginleştirdiğinin iyi bilinmesi gerektiğini söyledi.

''Birbirimizle aynı olmak zorunda değiliz ama bir ve beraber olmak zorundayız'' diyen Erdoğan, doğusuyla batısıyla, genciyle yaşlısıyla, şehirlisiyle köylüsüyle herkesin Cumhuriyet çatısı altında aynı ideali gerçeğe dönüştürmek için çaba gösterdiğini vurguladı.

Bu toprakların, Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Hacı Bektaş-ı Veli'nin bilgeliğiyle bereketlenmiş topraklar olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bizim gönüllerimizde hoyratın da, deyişin de, uzun havanın da, gazelin de yankısı bir...

Farklı inançlara, fikirlere, yaşam biçimlerine sahip olmamız bizim birbirimize kardeş olmamıza engel değil, hepimiz aynı aşkla ülkemize, vatanımıza, bayrağımıza bağlıyız.

Varsa mesafeler ortadan kaldırmak, varsa uzaklıklar gidermek bizim görevimiz. Birbirimizi daha iyi anlamak, daha iyi bilmek için her vesileyi bir fırsat biliyoruz. Sevinçlerimizi, kederlerimizi, özel bildiğimiz zamanları paylaşmak durumundayız.''

''BİRBİRİMİZİ ANLAMAK''

Muharrem ayı vesilesiyle bu sene bir ilki gerçekleştirerek Alevi vatandaşlarla bir iftar sofrasının etrafında buluştuklarını ve matem gününde ''Gelin Canlar Bir Olalım'' çağrısına icabet ettiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bu ülkenin bütün canlarının hamurunun, mayasının, gönlünün bir'' olduğunun farkına bir kere daha vardıklarını ifade etti.

Çeşitli vesilelerle aynı gönül ikliminde buluşmanın bundan sonra da arayışı içinde olacaklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ülkemizdeki huzur ve istikrar ortamı bizim en büyük kazancımız, en değerli kazanımımızdır. Bugün yetmiş milyon insanımız ortak bir ideale inanmakta, bu ideali gerçeğe dönüştürmek için gayret göstermektedir. Çok iyi biliyoruz ki bir olarak, beraber olarak, ülkemize ve Cumhuriyet değerlerimize bağlı kalarak atacağımız adımlar bizi aydınlık yarınlara götürecektir.

Biliyoruz ki kazanmak için sadece birbirimize ihtiyacımız var. Birbirimizi dinleyerek, birbirimizi anlamaya çalışarak her zorluğun üstesinden gelebilir, her meselemize akılcı çözümler bulabiliriz.

Türkiye'nin yıllar yılı tabu olarak görüldüğü için konuşulmamış meseleleri var. Bu meseleleri aklıselimle aşmak, toplumsal zeminde en geniş mutabakatı sağlayarak bu düğümleri çözmek, bu sorunları arkamızda bırakarak Türkiye'nin gündeminden düşürmek mümkün.

Demokrasi ve hukuk düzenimiz içinde her problemin bir çözümü var, yeter ki bu çözümü önyargısız bir biçimde arayalım.

Türkiye bir vehimler ve korkular ülkesi olmasın, bir özgürlükler ve idealler ülkesi olsun istiyoruz.

Bütün insanlarımız anayasal meşruiyet sınırları içinde kendilerini, fikirlerini ifade etsinler, eğitim-öğretime, ekonomik ve sosyal hayata dahil olsunlar, bunu istiyoruz.

Bilim ve fikir insanlarımızın önünü açalım, müteşebbislerimizin önünü açalım, huzursuzluk ve gerilimleri ortadan kaldıralım ki, milletçe hep birlikte kazanalım, bunu diyoruz.''

''TOPLUMSAL HUZUR VE İSTİKRAR DEMOKRASİYLE YAKALANDI''

Türkiye'nin son beş yılda toplumsal huzur ve istikrarı demokrasiyle yakaladığını belirten Erdoğan, siyasetin ülke meselelerine getirdiği çözümlerin kara bulutların dağılıp gitmesini temin ettiğini söyledi.Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Kendi vatandaşlarını tehdit olarak gören bir devlet ilerleyemez. Korku senaryolarının yoğunlaştığı, demokrasinin kesintiye uğradığı, özgürlüklerin kısıtlandığı dönemlerin ardından daima büyük sıkıntılar, krizler gelmiştir. İşte bu yüzden bugün toplumsal huzur ve istikrarımızı en değerli kazancımız sayıyoruz. Bu yüzden demokrasi ve adaleti kalkınmamızın temeli sayıyoruz.

Hiç kimsenin bu ülkenin insanları arasına nifak tohumları ekmesine izin vermeyeceğiz. Hiç kimsenin bu ülkenin vatandaşları arasında bir ayrım yapmasına, kimini yüceltirken kimini ötekileştirmesine müsaade etmeyeceğiz.

Birbirimizin hakkına, hukukuna, yaşam biçimine sonuna kadar saygı göstereceğiz. Birbirimizin kaygılarını, endişelerini anlayacağız ki milletimizin hiç bir ferdi kendini dışlanmış ya da baskı altında hissetmesin. Yetmiş milyon insanımızın her birinin hakkını, hukukunu en az kendi hak ve hukukumuz kadar aziz bileceğiz. Devletin bütün vatandaşlarına aynı mesafede durmasına azami dikkat ve hassasiyeti göstereceğiz.

Bu ülkeye daima demokrasinin en yüksek standartlarını layık göreceğiz, bunu asla tartışmayacağız. Özgürlüklerin en geniş manada yaşandığı demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak her günü bir öncekinden daha ileride tamamlamak için çalışmak zorundayız.Zira kaybedecek vaktimiz yok, yapacak çok işimiz var.''

''ENFLASYONU BELİRLEDİĞİMİZ NOKTAYA ÇEKME KONUSUNDAKİ KARARLILIĞIMIZ DEVAM EDECEKTİR''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 2005 yılından bu yana bütçe açıklarının Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya oranı bakımından Maastricht kriterlerine uyumlu hale gelmiş örnek bir ülke olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, ''Medeniyetler İttifakı'', İspanya ve Yunanistan ile ilişkiler ve ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Toplumsal barış Türkiye için ne kadar önemliyse, toplumlar arası barışın da dünya için o kadar önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, göreve geldikleri günden bu yana Türkiye'yi dünya barışının en güçlü savunucularından biri haline getirmek için çaba gösterdiklerini belirtti.

''İnsanlığın geleceği için farklı inanç ve kültürlerin, farklı medeniyetlerin her geçen gün birbirinden uzaklaştığı değil, yakınlaştığı bir dünyaya ihtiyacımız olduğu bir gerçek'' diyen Erdoğan, bugün dünyanın birçok yerinde yaşanan çatışmaların, herkesi üzen acı ve gözyaşı tablolarının temelinde ön yargıların bulunduğuna işaret etti.

Bu ön yargıları bertaraf etmenin, medeniyetleri ve toplumları birbirine yakınlaştırmak için çaba göstermenin her insanın ama özellikle de ülkeleri yönetenlerin öncelikli sorumluluğu olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bu gerçekten hareketle bildiğiniz gibi 2005 yılında o zamanın BM Genel Sekreteri Sayın Kofi Annan'ın himayesinde, İspanya Başbakanı Sayın Zapatero ile birlikte Medeniyetler İttifakı projesini başlattık. Geçen zaman zarfında bu girişim dünyada önemli yankı bulmuş, hedefi doğrultusunda önemli kazanımlar elde edilmiştir. Ocak ayı içinde Medeniyetler İttifakı 1. Forumu'nu İspanya'da gerçekleştirme imkanı bulduk. İttifak'ın Dostluk Grubu'ndaki 80 ülke ve uluslararası örgütten 350 konuğun katıldığı bu forum, Medeniyetlerİttifakı projemizin önemli bir aşamasını teşkil etmiştir.

Dünya meselelerinin enine boyuna konuşulduğu bu zirvede, Türkiye'nin uluslararası barışın tesisi ve teröre karşı işbirliği konusundaki görüşlerini de ayrıntılarıyla ifade ettik. Farklı inanç ve kültürü yüzlerce yıldır bir arada barış içinde yaşatan medeniyet birikimimizin küresel barış için ne kadar büyük bir ilham kaynağı olduğu, memnuniyetle söylüyorum, şimdi daha iyi anlaşılmaya başlamıştır. Bugün dünyanın pek çok yerinde yükselen savaş ateşlerini söndürmenin, acıları dindirmenin yolu, inanıyorum ki, medeniyetleri buluşturan böyle barışçı adımların sıklaşmasından geçiyor. Dünyayı savaş ve nefret kültürüne terk etmemek, insanlığın binlerce yıl boyunca biriktirdiği temel insani değerleri, güç savaşlarına kurban etmemek için inanıyorum ki Medeniyetler İttifakı Projesi önemli bir fırsat olmuştur.''

Başbakan Erdoğan, farklı inanç ve kültürlerin mirasını insanlığın ortak zenginliği haline getirme uğrunda sürdürdürdükleri bu çalışmaların dünyada her geçen gün daha fazla taraftar bulacağına inandığını belirterek, 21. yüzyılın en önemli küresel barış projesinin Türkiye'nin öncülüğü ve eş başkanlığı altında yürütülüyor olmasını da Türkiye adına bir gurur vesilesi saydığını kaydetti.

İSPANYA ZİYARETİ

İspanya ziyaretinin, zaten çok iyi bir seyir izleyen ikili ilişkiler açısından da son derece yararlı olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Gerek değerli dostum Başbakan Zapatero ve heyetiyle, gerekse İspanya kralı ve senato başkanıyla görüşmelerimizde siyasi ilişkilerimizi, ekonomik işbirliğimizi daha da geliştirmenin imkanları üzerinde durduğumuz toplantılar oldu. Madrid'te toplanan Türk ve İspanyol iş adamlarına hitap ederek karşılıklı yatırım ve işbirliği imkanlarını anlatma fırsatımız oldu'' dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliğine başından beri açık destek veren İspanya ile yakın dayanışmanın, karşılıklı çıkarlar kadar küresel barış ve refaha da önemli katkılar sağlamakta olduğuna inandığını söyledi.

YUNANİSTAN İLE İLİŞKİLER

Başbakan Erdoğan, geçmişte sıkıntılı dönemler yaşanılan Yunanistan ile ilişkilerde son yıllarda büyük bir iyileşme yaşandığını ifade ederek, birbirine komşu olmanın ötesinde, kültürel ve tarihi yakınlıklara sahip olan iki ülkeye yakışanın da bu olduğunu belirtti.

Hükümet olarak göreve geldikleri günden bu yana Yunanistan ile ilişkilere büyük önem verdiklerini, Yunan hükümetleriyle yakın diyaloğu sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, ocak ayı içinde Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in Türkiye'ye yaptığı tarihi ziyaretin iki ülke arasında gelişen iyi ilişkilerin yeni bir nişanesi olduğunu bildirdi.

Buna uygun olarak, 49 yıl aradan sonra Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan ilk Yunan Başbakanı olan Karamanlis ve beraberindeki heyeti Türkiye'de en iyi şekilde ağırlamaya çalıştıklarını belirten Başbakan Erdoğan, bu ziyaretin, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesine zemin hazırladığını anlattı.

Başbakan Erdoğan, Karamanlis ile İstanbul'da toplanan Türk-Yunan İş Konseyi'ne katılarak iş adamlarına hitap etme imkanı da bulduklarını ifade ederek, iki ülke arasındaki ilişkilerin ekonomik ve ticari boyutuyla ele alındığı bu konseyin her iki ülke için de hayırlı neticeler doğuracağını ümit ettiklerini söyledi.

Yunanistan ile son dönemde gerçekleştirdikleri ortak projelerin, yeni projelerle devam edeceğini anlatan Erdoğan, bu projeleri iki ülke arasında bir dostluk ve barış köprüsü olarak gördüğünü belirtti.

''Biliyorsunuz geçen yıl Türkiye'den Yunanistan'a uzanan doğalgaz hattının açılışını yaparak bu açılımı taçlandırmıştık'' diyen Erdoğan, hayata geçirilen her yeni projeyle birlikte iki ülke arasında geçmişte yaşanan gerilimlerin unutulacağına, tarihe dostluk ve barışla güzelleşen yeni sayfaların açılacağına inandığını belirtti.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Önümüzde henüz halletmemiz gereken önemli sorunlar olduğu muhakkak. Ege ihtilafları, Kıbrıs meselesi, azınlık sorunları birlikte üzerinde çalışmamız gereken sorunların başında yer alıyor. Ancak, biliyoruz ki, bu sorunların çözümü, zorlukların tekrar tekrar vurgulanmasından değil, diyalog ve müzakere kanallarının açık tutulmasından geçmektedir. Görüşmelerimizde Yunanistan'daki kardeşlerimiz Batı Trakya Türklerinin sorunlarından Türkiye'deki Rum Ortodoks vatandaşlarımıza kadar her meseleyi yapıcı bir yaklaşımla değerlendirdik. Sonuçta ihtilaflarımızın çözümü için yakaladığımız bu müzakere zeminini koruyarak birlikte çalışma konusunda siyasi iradelerimizi karşılıklı olarak bir kez daha teyit ettik. İnanıyorum ki, bu süreç, ülkelerimiz ve milletlerimizin yararına olumlu sonuçlar doğuracaktır.''

EKONOMİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sorunlarından arınmış güçlü bir Türkiye'nin, hem bölgesi için hem de dünya için barış ihtimalini güçlendiren en önemli faktör olduğunu ifade ederek, ''Şunu çok iyi biliyoruz ki, güçlü bir Türkiye'ye giden yol, istikrarını koruyan, her geçen gün daha ileri hedefleri kovalayan bir ekonomiden geçiyor'' dedi.

Bu bakımdan Türkiye'nin son beş yılı aşkın zaman içinde yakaladığı büyüme trendinin korunmasında büyük bir dikkat ve hassasiyet gösterdiklerini ifade eden Erdoğan, yeni bir yıla yeni umutlar ve büyük hedeflerle başlarken, bir önceki yılın muhasebesini yapmayı da ihmal etmediklerini belirtti.

Bir ekonominin doğru yolda olup olmadığına bakmak için eldeki en önemli göstergenin bütçe gerçekleşmeleri olduğunu anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

''Hamdolsun ki, göreve geldiğimiz 2002 yılından bu yana koyduğumuz bütçe hedeflerinde beklentilerin ötesinde isabet kaydederek daima alnımızın akıyla çıktık. 2007 yılı bütçesi gerçekleşmeleri de Türkiye'nin doğru yolda, doğru istikamette ilerlemekte olduğunu teyit eder niteliktedir. Bu sonuçlar aynı zamanda hükümetimizin mali disiplin konusunda ne kadar ciddi ve kararlı olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır. 2007 başında bütçe açığı 16.8 milyar YTL olarak öngörülmüşken, gerçekleşen bütçe açığı sadece 13.9 milyar YTL olmuştur.

Böylece, hükümet olarak uyguladığımız beşinci bütçede de hedefin altında bir bütçe açığı gerçekleşmesi sağlanmış oluyor. Bu başarı sevindirici bir gelişmedir, bir anlamda Türkiye'nin ekonomik büyümesinin sağlamasını yapma imkanı bulduğumuz bir gelişmedir. Diğer bütçe gerçekleşmeleri de bu başarı tablosunu desteklemektedir. 2007 yılı başında bütçe açığının GSMH'ye oranının yüzde 2.7 olması öngörülmüş iken, bu oran da yüzde 2.1 seviyesinde kalmıştır. 2002 yılında bu oranın yüzde 14.6 olduğunu hatırlarsak, Türkiye'nin ekonomik iyileşmesinin ne kadar sağlam temeller üzerinde seyrettiği daha iyi anlaşılabilir.

Türkiye, 2005 yılından bu yana bütçe açıklarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya oranı bakımından Maastricht kriterlerine uyumlu hale gelmiş örnek bir ülkedir. İnşallah, önümüzdeki dönemde de aynı ciddiyetle yolumuza devam edeceğiz ve kazanımlarımızı kalıcı hale getireceğiz. Buna büyük önem veriyoruz.''

Başbakan Erdoğan, hükümetin mali disipline verdiği büyük önemin olumlu sonuçlarından biri olarak faiz giderlerinin Gayrı Safi Milli Hasıla'ya oranında da hızlı bir düşüş trendi yaşandığını belirterek, 2002 yılında yüzde 18.8 seviyesinde olan bu oranın, 2007 yılı sonu itibariyle, yüzde 7.5 seviyesine kadar düştüğünü söyledi. 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85.9'u faiz ödemelerine giderken, faiz giderlerindeki düşüş ve vergi tahsilatındaki artış sayesinde, 2007 yılında bu oranını yüzde 31.9 seviyesine kadar çektiklerini ifade eden Erdoğan, ''Bu fark önemli bir farktır. Türkiye, artık vergi gelirlerini neredeyse bütünüyle faiz ödemelerine kaptıran bir ülke olmaktan çıkmıştır'' diye konuştu.

Ekonominin doğru istikamette kararlı bir biçimde ilerlediğine işaret eden bir başka önemli göstergenin de ihracattaki artış olduğunu belirten Erdoğan, 2007 başında yıllık ihracatın 100 milyar dolar olarak öngörüldüğünü, yıl sonunda bu miktarın 106 milyar dolara ulaştığını anlattı.

''TÜRKİYE, AVRUPA'NIN 6'NCI BÜYÜK EKONOMİSİ''

Enflasyonun, geçen 2 yıl içinde olduğu gibi, 2007 yılında da tek haneli oranlarda kaldığını anlatan Başbakan Erdoğan, ''Ülke genelinde yaşanan kuraklık nedeniyle hedefimizde bir miktar sapma olsa da enflasyonu belirlediğimiz noktaya çekme konusundaki kararlılığımız taviz verilmeksizin bu yıl da devam edecektir'' dedi.

Erdoğan, Türkiye ekonomisinin bu dönemde tam 23 çeyrek üst üste büyüme başarısı gösterdiğini ifade ederek, ''Dikkat ediniz, bu oranda bir süreklilik, tarihimizde ilk kez yaşanmaktadır. Türkiye, kısa süre içinde gösterdiği büyük performansla, bugün dünyanın 17'nci, Avrupa'nın ise 6'ncı büyük ekonomisi olma başarısını göstermiştir'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisinin, son 5 yılda gerçekleştirdikleri yapısal reformlar sayesinde, geçmişin hiçbir dönemiyle kıyaslanamayacak ölçüde güçlü bir yapıya kavuştuğunu belirterek, Ulusa Sesleniş'i şu sözlerle tamamladı:

''Finansal sektörde, mali sektörde, sosyal güvenlik sisteminde ve daha bir çok alanda gerçekleştirdiğimiz reformlar, ekonomimizdeki kara delikleri kapatmış, belirsizlikleri yok etmiş ve kırılganlığı önemli ölçüde azaltmıştır. Hükümet olarak dünyada yaşanan gelişmeleri an be an takip ediyor, gerektiği zaman tedbirlerimizi büyük bir kararlılıkla alıyoruz.

Bundan önceki yıllarda olduğu gibi 2008 yılında da Türkiye'nin ekonomik kalkınması hız kaybetmeden devam edecektir, bundan asla şüpheniz olmasın. 2008 yılı, inanıyorum ki, Türkiye için gelecekte mutlulukla hatırlanacak bir dönüm noktası olacaktır. Bu umutla sözlerime son veriyor, sizlere mutlu, sağlıklı, hayırlı yarınlar diliyorum. Kalın sağlıcakla...''