Bugün söz izleyicide... Manşetten devamla, iki okurumuzdan iki dizi için görüşleri yayınlıyorum. Genco, sezonun reyting başarısı elde eden dizilerinden. Ancak aynı zamanda en fazla izleyici eleştirisi alanlarından... Okurumuz Fatih Mehmet Çandır, diziyle ilgili hoş bir analiz yapmış: "Bu nasıl senaryodur? Nasıl olur da okulda temizlik işçisi olan Genco, her geldiklerinde istisnasız olarak Pınar ve Tibet'i mutlaka ya kapıdan ya pencereden görür, ya da yanlarından geçer? Niçin dizi karakterleri bu kadar anlama özürlüdürler? Biri (Özge) Genco'nun ağabeyi olduğunu bir türlü anlamaz, diğeri (Tibet) ısrarla Pınar'ın Genco'yu sevdiğini kabul etmez. Peki dizinin art arda iki bölümüne de hayal ya da kâbus sahnesi eklenip, seyircinin aptal yerine konulmasına ne demeli? Bu arada Genco'nun Ejder isimli karakteri kurtarma sahnesinde olaya katkısı nedir? Adamı tutmadı, adam ona tutunmadı. Ama adam kurtuldu. Genco'nun ise eline çivi battı. Sonra brandaya düştü ve bayıldı." Değerli okurumuz Semih Büyü'nün Kavak Yelleri analiziyle devam edelim: "Bu dizide herkes birbirine yalan söylüyor. Aslı okulda kızlara Efe'yi 'Sevgilim' diyerek tanıtıyor. Su, annesi ve babasına kızlarla ev tutup oturduğunu söylüyor. Efe ağabeyini ve yengesini balayına götürerek onların evini Su, Mine ve Aslı'nın evi olarak gösteriyor! Eve gelen Deniz'i de bakkalın çırağı olarak tanıtıyorlar. Durumdan şüphelenen Efe ve Metin'in annesiyle babası eve bakmaya geliyorlar, onları da ev sahipleri olarak tanıtıyorlar. Sorunları yalanla çözmenin yanlış olduğunu anlatması gereken bir gençlik dizisine bunca yalanı hiç yakıştıramıyorum. Her başı sıkışan yalan atsın o zaman. Ne kadar yanlış... Bir de 'klakson çalmak yasak' yazan hastanenin önünde davullu zurnalı göbek atılmasına anlam veremiyorum. Hastaları da düşünmek lâzım. Daha bir gün önce doğmuş olan prematüre bir bebeğe dışarıdan gelen onca insanın rahatça sevmesi de son derece yanlış. Hemşirelerin bundan haberi yok galiba..." atv dizileri için de eleştiriler var. Avrupa Yakası'ndaki gülme efektleri, pek çok izleyicimizi zıvanadan çıkarmış. "Zil çalınışına bile gülme efekti konulmasını" eleştirenler, bu durumun hem esprileri örttüğünü, hem de izleyiciyi aptal yerine koyduğunu savunuyorlar. Köşemizin müdavimlerinden Uğur Çoban ise 1971 yılında ülkemizin henüz uluslararası otomatik görüşme lüksüne sahip olmamasına rağmen, Hatırla Sevgili dizisinde Ankara'daki Deniz Karayel'in sokaktaki bir telefon kulübesinden İstanbul'daki Defne'yi "şıp" diye arayıp, bulmasını "özensizlik" olarak değerlendirmiş. Hep söylüyorum: Yakından Kumanda okurları dikkat ve seçicilikleriyle, sektörü özen ve kaliteye zorluyorlar. Onlar sayesinde hepimizin işi giderek zorlaşıyor. Ama ben bu durumdan hiç de şikayetçi değilim...
Bugünkü Tüm Yazıları
Hariçten gazel atan okurlar
Yayın tarihi: 10 Ocak 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/10/gny/haber,BF3B8017CA764E9997317F8707BF5891.html
Tüm hakları saklıdır.