Kars görece yoksulluğuna karşın, bir eski eserler ve yeni dikilmiş heykeller şehri...
Antalya nire, Kars nire
Yaklaşık bir ay arayla Antalya ve Kars'ta festival izlemek hoş bir deneyim oldu. Her iki festival de temelde, kültür ve sanata çok yakın ve bunu kentlerinin tanıtımı, giderek 'markalaşması' için bir yatırım alanı olarak kullanmayı düşünen iki belediye başkanının eseriydi. Antalya'da bir pazar günü festivalden kaçıp kentin göbeğinde gezinirken çok mutlu olmuştum: Cumhuriyet Meydanı çevresinde kimi bölgeler yayalaştırılmıştı. Hadrien Kapısı civarında yaşlılar, çoluk-çocuk aileler oturuyor, geziniyor ve eşsiz bir iklimde, temelde zengin, 'müreffeh' bir kentte yaşamanın keyfini çıkarıyordu. Antalyalı olmak, Antalya'da yaşamak bir mutluluktu ve festival buna ayrı bir boyut ekliyordu. Elbette Kars, Antalya ile kıyaslanamazdı: Bir süre önce basında kentin git gide terk edildiği, nüfusun azalarak 100 bine indiği yazılmış ve de "50 milyara satılık kent," denmemiş miydi? Tüm bunlar, Karslıları son derece üzüyor, yerel gazetede "50 milyara arsa bile alamazsınız," demeçleri yazılıyordu. Yine bu nedenle, Kars'ın son derece enerjik ve çalışkan belediye başkanı, iki dönemdir seçilen ve tıpkı Antalya'nın Menderes Türel'i gibi halk tarafından çok sevilen Naif Alibeyoğlu, festivale büyük maddi ve manevi yatırım yapıyordu. Çünkü, bu yıl Cem Yılmaz'dan Şener Şen'e, Tarık Akan'dan Uğur Yücel'e, Zeki Demirkubuz'dan Reis Çelik'e, Serra Yılmaz'dan Handan İpekçi'ye, sayısız sanatçımızın ve yerli-yabancı 400 kadar konuğun katıldığı festival, Kars için bir büyük prestij projesiydi. Yine bu nedenle yerel gazetelerde "Yıldızlar Kars'a yağacak," veya "Kars Türkiye'nin Hollywood'u oluyor," tarzı abartılı başlıklar atılıyordu. Abartılı, ama Kars'ın ve Karslı'nın hedefi büyük tuttuğunun bir kanıtı olan bir abartma... Bir pazar günü Kars'ın ortasında gezinmek, belki Antalya kadar mutluluk manzaraları görmenize yetmiyor. Bir kez, iklim farkı var. Ayrıca kentin zengin olmadığı, tersine ülkenin yoksul kentlerinden biri olduğu biliniyor. Üstelik orta sınıfı kenti terk etmiş, akşamları civardaki modern banliyö semtlerinin yepyeni binalarına çekiliyorlar. Ama Kars yine de garip bir çekiciliği olan ve tarihten gelen zenginliği kendini sıkça hissettiren bir kent. Tarihe ayrıca dönmek istiyorum, ama örneğin adım başı bir gazete bayiinin olması, kültür başkenti İstanbul'da var olmayan bir şey... Büyük kitapçılar, birkaç güzel sinema salonu, birkaç resim galerisi var. Ve en önemlisi, meraklı, yeniliklere açık bir gençlik kitlesi. O nedenle, festivalin bir bölümü Ahmet Boyacıoğlu'nun taviz vermez sinema adamı kimliğiyle seçtiği 'çetin ceviz' filmleri bile dopdolu salonlara oynuyor, film sonrası tartışılıyor. Gençler gelip benden bile imza istiyor, sorular soruyorlar. Yukarda andığım şöhretler ise tam bir abluka altında... Kentin dört bir yanına yayılmış çoğu yabancı gençler, Orhan Pamuk ve Kar romanından esinlenmiş kısa filmlerini bitirmeye uğraşıyorlar, kent halkıyla yabancılar arasında gizemli bir bağ oluşuyor. Akşamları buluşulan sofralarda yine sinema tartışılıyor. Alibeyoğlu ve Boyacıoğlu bizleri hiç yalnız bırakmıyorlar, civara enfes kültür gezileri düzenleniyor. Ve festival, bu biraz ihmale uğramış kentimizi hem bize, hem de komşu ülkelere hatırlatıyor ve tanıtıyor.
Yayın tarihi: 5 Ocak 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/05/ct/haber,A0133B96738C43E5902E2FB393DA5866.html
Tüm hakları saklıdır.