Öğrencilerin korkulu rüyası film oldu

Dünyanın her yerinde, İngiliz edebiyatı eğitimi gören herkesin karşısına çıkacak ilk kitaplardan biri, önümüzdeki hafta Robert Zemeckis'in yönettiği sinema uyarlaması Beowulf: Ölümsüz Savaşçı'yla beyazperdeye geliyor. İngiliz edebiyatı öğrencileri için Beowulf hem bir kâbus hem de bir merak kaynağı. Kâbus, çünkü kesin tarih bilinmemekle birlikte 8. ve 11. yüzyıllar arasında eski İngilizce kullanılarak yazılmış. Beowulf'u ilginç kılan özelliği ise, İngiliz dilindeki ilk destan oluşu, yani İngilizce meraklıları için, bir dilin henüz pek çok değişikliğe uğramadan önceki ilk haline tanıklık etmesi. Bugün Britanya olarak adlandırdığımız bölge, tarih boyunca birçok değişik kavim ve topluluğun istilasına uğramış ve Anglo- Saksonlar 6. yüzyıl civarında İngiltere'ye yerleşimlerini hızlandırmıştı. Beowulf da tam bu dönemde başlıyor ve Grendel isimli kötü bir yaratığın, içinde derebeyiyle, derebeyi için toplayıcılık yapan adamlarının bulunduğu kulübeye saldırışını anlatıyor. Çevresindekileri Grendel'in öfkesinden korumak ise kahraman Beowulf'a düşüyor. Ancak Beowulf, Grendel'den kurtulunca karşısına bu defa Grendel'in annesi çıkıyor. Beowulf'un üçüncü macerası, Geatland'a dönüp kral olduktan sonra karşısına çıkan bir ejder. Herkesi haklayıp kendisine güvenenleri haksız çıkarmayan Beowulf, bir savaşçı olarak koruyuculuk görevini yerine getirir ve bir kahraman olarak ölür.

GRENDEL VE NAZİLER
Beowulf aynı zamanda Yüzüklerin Efendisi serisi gibi fantastik romanların üzerine kurulu olduğu geleneğin ilk örneği olarak da kabul ediliyor. Yüzüklerin Efendisi'nin yazarı J.R.R. Tolkien, 1936 yılında İngiliz Akademisi'nde Beowulf üzerine bir konuşma yapmıştı. Tolkien'in Oxford'daki uzmanlık alanı Anglo- Sakson diliydi ve bu, Beowulf'la başlayan ve İngiltere'yle sınırlı olmayan bir dizi destanı 'Yüzüklerin Efendisi'nin sular seller gibi bildiği anlamına geliyordu. 1936 yılında Tolkien'in yaptığı konuşma Beowulf uzmanları arasında büyük bir gürültü koparmış ve yıllar sonra Tolkien kitaplarındaki en büyük ilham kaynağının ne olduğu kendisine sorulduğunda, "Beowulf benim en değer verdiğim kaynaklarımdan biridir," demişti. Tolkien'e göre Beowulf yalnızca eski bir kabilenin değil, bütün insanlık tarihinin yaşadığı serüveni anlatıyordu ve Grendel'le annesinin Beowulf'un kabilesine yaptıkları saldırılarla Nazilerin Avrupa'ya saldırmaları arasında büyük bir benzerlik vardı.