Son birkaç haftaya damgasını vuran konulardan biri, David Elliott gittikten sonra boşalan İstanbul Modern'in müze direktörlüğü görevine kimin atanacağıydı. Yabancı bir direktör gelebilir miydi? Mesela kim olabilirdi? Tüm kulislerde bu konuşulunca üstüme düşeni yaptım. Çünkü size karşı sorumluluklarımın her zaman farkında oldum. 1970'lerin Soğuk Savaş günlerinden kalma metotlarla İstanbul Modern'in köşesine bucağına alıcı cihazlar, köstebekler yerleştirdim! Ve bir hafta boyunca yemedim içmedim bu çalışmanın neticesini bekledim. Köstebekleri Beyoğlu'nun çeşitli bar ve kafelerinde ağırladım. Urban Cafe'nin mönüsüne eklenen yeni pizzalardan tattırdım. Peyote Bar'da biralar, Asmalı Cavit'te takoz palamutlar ısmarladım. Les Ottomans Q Caz Bar'da bir köstebeğimle Martini bile içtik. İmer Demirer'in saksafonu eşliğinde dans bile ettim. Ve bütün bu maddi ve manevi emek elbette boşa gitmedi. İstanbul Modern'in yeni artistik direktörünün kim olduğunu huzurlarınızda açıklıyorum: Levent Çalıkoğlu... Evet, mesleğe atıldığı ilk günden beri tanıdığım sanat tarihçi Levent Çalıkoğlu'nun başarı grafiği hep yukarıya doğru yükseldi. Çalıkoğlu'nunki tam bir başarı öyküsü... Kendisi, plastik sanatlar sahnesinde sağlam adımlarla şöhret basamaklarını teker teker tırmandı. Önce sanat kitapları yazdı. Mesela Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde düzenlenen tüm sergilerin kataloglarını o yazdı. Kemal Seyhan, Nevhiz Tanyeli, Rahmi Aksungur, Nuri Bilge Ceylan, Mustafa Horasan, Ahmet Oran ilk aklıma gelen sergi katalog metinleri... 'Tehlikeli Şeyler' sergisiyle küratörlük alanında da çalışacağının ilk sinyallerini verdi. Bunu Aksanat danışmanlığı sırasında yaptığı diğer sergilerle pekiştirdi. Ardından İstanbul Modern'in acil kuruluşunda Ali Akay ve Haşim Nur Gürel'le birlikte müze koleksiyonunu tasnif etti. Bu tasnifte benim hala algılamakta güçlük çektiğim 'Sapkın Gövde' başlıklı bir sayfayı çağdaş Türk sanatı tarihine armağan etti. Bu başlık altında müze koleksiyonu sergisinde yer alan eserler arasında İsmet Doğan'ın birkaç resmini hatırlıyorum. Bir dönem Ali Akay'la birlikte bir rock ikilisi gibi sergiler de düzenlemişti. Bana kalırsa Çalıkoğlu'nun İstanbul Modern'in direktörlüğüne terfisiyle, plastik sanatlar sahnesindeki yabancı müze direktörlüğü dönemi de sona ermiş oldu. Böylece Leopold Levy'li Akademi'den beri tartışılan yabancı/yerli hoca/mimar/küratör/müze direktörü tartışması açısından ilginç bir dönem noktası yaşanacak. Yerli bir direktör olarak bakalım tek tabanca Çalıkoğlu, hangi sergilerin, kimin retrospektiflerinin altına imza atacak? Bence işe müzenin koleksiyonunu yeniden tasnif etmekle başlamalı... 'Yeni Alımlar' gibi koleksiyona yeni dahil edilen eserlerin kurbanlık koyunlar gibi sergilenmesini bir an evvel engellemeli. Bu sabit koleksiyonu objektif ve bilimsel kuramlara dayanan bir zihinsel teşkilatla, yeni metinlerle sunmalı... Gerekirse bunun için bir danışma kurulu oluşturmalı. Çalıkoğlu'nun eski ve yeni kuşak sanatçılarla arası çok iyi. Onlarla kurduğu bu iyi diyaloglar, yeni müze görevinde ona büyük destek gelmesini sağlayacağına eminim. Kendisinin Türk resminde bir dönüm noktası olan yerli müze direktörü konumunun hakkını vereceğine canı gönülden inanıyorum.
Yayın tarihi: 23 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/23/cm/haber,FD6119285DF342BDA2BD62F3A06113BE.html
Tüm hakları saklıdır.