Bıçak Sırtı'nda Nejat İşler çok iyi bir oyunculuk sergiliyor.
Baba, oğul ve kutsal senaryolar
Bıçak Sırtı isimli diziyi izliyor musunuz? Peki ya Oğlum İçin'i? Aradaki yedi benzerlik ve yedi farkı yakalamak ve Emrah'ın kaşlarında bir yolculuğa çıkmak ister misiniz?..
Tabii gündemle çok alakasız ama Kanal D'de yayınlanan Bıçak Sırtı adlı diziyle, Show TV'deki Oğlum İçin'i karşılaştıralım ister misiniz? Malum, her iki dizide de cezaevinden taze çıkmış birer adet baba, babasının kim olduğunu bilmeyen iki erkek çocuk, yanlış anlaşmalar üzerine kurulu ultra-trajik hayatlar var. Hemen belirteyim, dizi yapımcıları, nasıl oluyor da böyle ana hattı aynı, baba ayrı senaryolar bulup aynı yayın döneminde piyasaya çıkarıveriyorlar, bunu anlamak pek mümkün değil; tabii dizilerin giderek daha karmaşık ilişkileri barındırmaya başladığını, yakında Salvador Dali'nin mezardan çıkmasını sağlayacak kadar gerçeküstü senaryolara da rastlayabileceğimizi belirtmek isterim. Efendim, Bıçak Sırtı'ndaki Nejat İşler faktörü Nejat İşler faktörüdür ve her zaman işler. Yani, bizim eskiden 'küçük' olan Emrah'ın Oğlum İçin'deki kaşlarından çok daha ciddi bir oyunculuk sergilediğini teslim etmek lazım. Ama onun canlandırdığı masum marangoz, ki hasta oluyorum dizi karakterlerine böyle gönül meslekleri seçen senaryo ekiplerinin o nostaljik duyarlılığına şehir ortası ortası... da, lafın ucu kaçtı... Neyse, senaryo ekibi, alıyor bir marangozun karısını, birisine faili meçhul ettiriyor, karnındaki doğmamış bebeyi doğurtturarak son Osmanlı'nın bebeği olmayan veliahtına veliaht ettiriyor ve bu arada, tabii son Osmanlı hanedanına, muhtemelen dizinin sponsoru olan kuyumculuk şirketi münasebetiyle, elmas, pırlanta ticareti yaptırıyor... Oğlum İçin ise, tabii daha düz bir duruma sahip. Dallas modeli aynı evde yaşayan/hayat sürdüren bir sülalenin lideri konumundaki Fatma Girik, şefkatli-otoriter ve hafif psikopat duruşuyla, oğlunu öldürdüğünü sandığı eskiden küçük olan Emrah'ın kaşlarını asla affetmemekte, aslında oğlunu diğer oğlunun öldürdüğünden bihaber, hayatları kötülük yapmak üzerine kurulu çakma damadı ve kardeş katili oğlunun eşi olan gelininin entrikalarını birer birer yemektedir. Bu çok zeki, aileyi ayakta tutan şefkatli-otoriter figürün, aslında saftirik olduğunu anlıyoruz böylelikle; tabii tek zararı da bizim Emrah'ın kaşlarına...
EMRAH SİNEMASININ ESASI
Hayır, hep kaş, kaş diyorum, yanlış anlaşılacak, 'Emrah sineması'nın esası o kaşlardır da ondan öyle diyorum. Yani, dikkat edin, Emrah'ta sadece kaş mimiği vardır, bütün hislerini kaşlarıyla anlatabilme becerisine sahiptir. Kaşlar zaman içinde cımbızla şekil değiştirmiş olsa da, hislerini anlatabilme yeteneği değişmemiştir. Yani, nasıl bir Humphrey Bogart konuşurken hiç oynamayan üst dudağıyla sinema tarihine geçmişse, Emrah da, duruma göre oynayan kaşlarıyla geçecektir... Yahu, bu arada, Oğlum İçin dizisindeki yan karakterlerin ismini seçerken kafalar güzel miydi, neydi artık, bilemiyoruz, Emrah'ın dizideki ortağının adı Pompacı! Lütfen biraz daha makul olalım... Yoksa yine bir 'Emrah koş!' repliği mi düşünülüyor, ne oluyor?.. Evet, hazır kaş-göz olayına girmişken, Fikret Kuşkan'ın Bıçak Sırtı'nda sergilediği saçma oyunculuk düzeyine değinmeden geçmeyelim. 'Saçma' derken, Fikret Kuşkan ya hakikaten psikopat, bıçak sırtında yaşayan birisi ya da son dönemde hiç görülmediği kadar müthiş bir oyunculuk sergiliyor. İcabında gözünü falan seğirttirebiliyor mesela. Erkan Can'ın durumu zaten malum... Oyunculuk iyi de, diyorum ya, bu senaryo bizi nereye götürecek, artık orasını bilemiyoruz. Muhtemelen Osmanlı hanedanı, marangoz atölyesinde o acayip (yine olumlu anlamda) çırağın gözleri önünde halkla bütünleşirken, Erkan Can Çarlık aristokrasisine damat falan gidecek... Bu arada, Oğlum İçin'de Emrah'ın bor madenleri ihalesini alması ayrı bir vaka değil midir? Cezaevinden çıkanlar içinde bunlar kadar şanslıları yoktur herhalde. Boru değil, bor madeni!.. Malumunuz, internette son zamanlarda pek rastlanmasa da bir bor madeni senaryosu dolaşır durur, memleketimizin kurtuluşu kontenjanından... Pompacı Mehmet Paşa döneminden beri bu senaryolardan yazılır durur. Hayatımız senaryo oldu. Haa, unutmadan söyleyeyim, hayatlarımız üzerine oynayan senaryolara kendi irademizle biraz barış eklesek diye düşünüyorum bir süredir. Savaş çığlıkları atmak bugünlerde pek kolay zira... Hayırlı seyirler...
Yayın tarihi: 3 Kasım 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/03/ct/haber,4E2ABBF74CDB423D8AC56D80BA2FAA46.html
Tüm hakları saklıdır.