NEŞECAN ÇEKİCİ: EV'inizi nasıl alırdınız?
Son yıllarda binlerce konut yapıldı; binlercesi sahibini buldu; bir o kadarı da yapım aşamasında. Herkes kendisine uygun bir konut almanın peşinde. Birçok daire sadece maket üzerinden satılıyor. Milletçe enteresan bir alım tarzımız olduğunu söylemeye zaten gerek yok. Düşünsenize, nasıl ilginç durumlar, nasıl satış modelleri çıkıyor tüm bu koşuşturmanın arasında. Bunlardan birçoğunun pazarlama literatürüne girecek kavramlar olduğu görüşündeyim. Bunu fark edenler, gayrimenkul alanında şimdiden geleceğin satış modellerini oluşturmaya başlamışlardır bile... Konut alırken sosyal ve psikolojik faktörler kişisel faktörlerin önüne geçiyor. Tüketiciler konut alırken kişisel ihtiyaç ve yaşam tarzından ziyade, sosyal sınıf, referans grupları ve güdülenme faktörlerinin etkisinde kalıyor. Yani daha açık söylemek gerekirse; insanlar ev satın alırken kendi istek ve ihtiyaçlarından ziyade başkalarının nasıl düşündüğünü, kimlerin oradan ev aldığını, hangi sosyal sınıftan ailelerin tercih ettiğini dikkate alıyor. Sanıyorum bu gibi bir tutum sadece 'Akdeniz' kültürü ile yoğrulmuş ülkelere özgü. Artık evlerde 'trend' diye bir kavram var... 'Akıllı ev'lerin IQ düzeyine bakılmadan satın alınıyor; hatta arsanın mülkiyeti ya da inşaatın ruhsatıyla da fazla ilgilenilmiyor. Evin şekli, kendi ihtiyaçlarına hitap edip etmediği ya da kullanışlı olup olmadığıyla da... Malzemeye, şıklığa yatırım yapılıyor. Sadece alışkanlıklar gereği bazı sorular soruluyor: "Daire kuzeye mi bakıyor?", "Aman üst kat olmasın çatı akar", "Depremde güvende oluruz değil mi" deniyor. Artık "trend" neyse o satılıyor.. 'Risk alan tüketici', 'bilgi edinmeyi seven tüketici' gibi pazarlama dünyasının bazı kavramları bizim dünyamıza da girmiş oldu. Birinci tip tüketici, konut yatırımı yapmaya yatkındı ve gayrimenkulün likit bir yatırım aracı olmadığını düşünmeden satın aldı; "en kötü ihtimalle kiraya veririm" dedi. Kiralama potansiyeli üzerinde pek fazla durmadı. Diğeri ise projelere ziyaret turları gerçekleştirdi. Haftasonları için satış ofisi gezi programları yaptı. Projenin broşürleri üzerinde uzmanlaştı. Günlerce çalıştı, karşılaştırdıBu çılgın ilgi döneminde satın aldılar veya sadece gezmekle kaldılar. Ama araştırmalar gösteriyor ki, özellikle İstanbul'da bir kimsede ev satın alma düşüncesi doğduktan 15 ile 17 ay sonra bu düşünce eyleme dönüşüyor. Ev alırken insanlar ilan gibi reklam faktörlerinden ziyade tanıdıklarının etkisinde kalıyor. 1+1 daireler üzerinde çok konuşuluyor ama bir daireden beklenen büyüklük ortalama 140 150 metrekare. Yani yine Türk usulü mantık yürüterek "büyük evden zarar gelmez" diyoruz. Arabalara ayrılan metrekareler ise büyüdükçe büyüyor. Bir de ev tercihinin kimde olduğu meselesi var. Ev seçiminde kadın mı ön planda erkek mi? Hiçbiri... Artık ev tercihinde istekleri en etkili aile bireyi çocuk. Anadolu'da geliştirilen projelerde ise küresel düşünüp yerel hareket eden pazarlama stratejileri etkili oluyor. Her ne kadar ilginç deneyimler yaşansa da nitelikli konut üretimi adına reform sayılabilecek bir dönem yaşandı. Gayrimenkul sektöründe de 'in'ler ve 'out'lar oluşmaya başladı. Ancak sektörün yapısı gereği gelecekle ilgili tahminler iyi analiz edilmeli. Moda bu şekilde yaratılmalı. Geliştiriciler, proje maketinden daire satmanın yanı sıra, tüketicilerin satın alma güdüsünü tetikleyen başka fütürist yaklaşımlar da ortaya koymalılar
Yayın tarihi: 13 Eylül 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/13/em/haber,DDA00E80F11B454B908EF5FD07A59989.html
Tüm hakları saklıdır.