Sedgwick'i' Sienna Miller canlandırıyor.
Bu da hippi magazini
Edie Sedgwick, '68 kuşağının en gözde New York'lu kızıydı. Andy Warhol, Bob Dylan ve uyuşturucu bağımlılığı onun sonu oldu..
Bir zamanlar Amerika'nın New York kentinde Edie isimli bir kadın yaşardı. Zengindi, iyi bir aileden geliyordu, mutluydu; günün birinde Andy Warhol isimli bir adam uğruna ailesini terk etti; Bob Dylan diye birini sevdi, sevilmedi ve yaşamı felaketle son buldu. Hikâyemizin kahramanı Edie Sedgwick, küçük yaşta 'New York'un en meşhur kızı' olmaya karar vermişti. Vogue ve LIFE gibi dergilerin sayfalarını süsleyen fotoğrafları, kısa süren modellik kariyerinin ürünleriydi. Dedikodu köşelerinde özel hayatı en çok merak uyandıran kişilerin başında Edie vardı. Edie 22 yaşındayken bir partide dönemin en çılgın ve yaratıcı sanatçılarından Andy Warhol'la tanıştı. Warhol, New York'ta zenginlerin çok tutup paraya boğdukları, sanat meraklılarının da baştacı ettikleri bir isimdi ve onun çevresinde bulunmak insanı şehir hayatında bir anda zirveye taşıyabilmekteydi. Bu şekilde Edie, sürekli olarak Warhol'la birlikte görünmeye başladı; birlikte aynı yıl Kitchen isimli bir film yaptılar. Kadınlara hiç ilgi göstermeyen Warhol için Edie'nin karizması başdöndürücüydü; onu sık sık "Bayan Warhol" olarak çağırırdı. Aynı kıyafetleri giyerek partilere katıldıkları bu günlerde basını peşlerinden koşturdular.
FABRİKA KIZI
Bu hafta gösterime giren Edie filminde, Warhol'un sahip olduğu 'Fabrika' isimli sanat merkezinde Sedgwick'in yaşadıkları bütün çıplaklığıyla anlatılıyor. Ailesinin pek onaylamadığı bu hayat tarzını, Fabrika'ya takılan fotoğraf sanatçısı Nat Finkelstein, "Oradan bazıları limuzinlerle bazılarıysa ambulanslarla ayrılırdı," diyerek özetliyor. Gerçekten de Fabrika'ya giden kişilerin pek çoğu burada yoğun biçimde uyuşturucu kullanıyor ve sanatçılarla dolu sığınaklarında kendilerini dış dünyaya kapıyorlardı. Edie'nin uyuşturucu bağımlılığı da bu yıllarda gittikçe artmıştı.
BOB DYLAN'IN BEBEĞİ
Edie, bir süre sonra bozuştukları Warhol'un Fabrika'sından ayrılıp Manhattan'da bulunan ve Janis Joplin'den Leonard Cohen'e, Edith Piaf'dan Arthur Miller'a pek çok efsaneyi ağırlayan Chelsea Oteli'nde yaşamaya başlar. Bob Dylan'la yakınlığı da bugünlerde başlamıştır. Hâlâ hayatta olan kardeşi Jonathan, bu aşkın şöyle başladığını söylüyor: "Bir gün beni aradı, Chelsea Oteli'nde folk şarkıcısı bir adamla tanıştığını, ona âşık olduğunu zannettiğini söyledi. Onda bir şeylerin değiştiğini sesinden bile anlayabiliyordum, çok mutlu görünüyordu. Âşık olduğu kişinin Bob Dylan olduğunu bana daha sonra söyledi." Dylan'la Sedgwick'in ilişkilerinin nasıl bittiği kesin olarak bilinmiyor, ama Edie'nin Dylan'ın çocuğuna hamile olduğu büyük ölçüde kabul görüyor. Bir gün bir motorsiklet kazası yüzünden hastanelik olan Edie, doktorlara "Ben Edie'yim" dese de onlara kendini inandıramayacaktı. En sonunda da onu akıl hastanesine gönderdiler; hamile olduğu da ortaya çıkınca, Edie'nin anoreksiyası ve uyuşturucu bağımlılığı yüzünden zarar görmesinden korkup çocuğunu o farkında olmadan aldılar. Hikâyenin diğer kahramanı Bob Dylan ise, bu olaydan kısa süre sonra intihar ettiği şüphesini doğuracak biçimde ölen Edie'yle ilişkilerini hep inkâr etti. Dylan'a göre tanışmışlardı, ama aralarında bir şey olmamıştı. Ancak kendisini Hayden Christensen'in canlandırdığı Edie filmini de bu yüzden dava etmeyi ve gösterimini engelletmeyi düşünen Dylan, bu amacına ulaşamadı.
Yayın tarihi: 8 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/08/ct/haber,76AC7A1E3AAF4EB1A1C56E8626068297.html
Tüm hakları saklıdır.