Kiremitleri sökün, artık çatılar ormana dönüşüyor!

Şehir planlamacılarının karşılaştığı en büyük sorunların başında kent içersisinde yol, yaya kaldırımı ve park alanları arasında sağlıklı bir denge oluştururken yeterli miktarda yeşil alanın da plan kapsamına dahil edilmesi gelir. Dünyanın bir çok kentinde şehirler tasarlanırken artan nüfus nedeniyle öncelikli olarak ulaşım, elektrik ve su gibi temel altyapı kalemlerine önem verilir. Ardından geniş insan kitleleri ve araçların şehir içerisinde rahat hareket edebilmeleri için geniş kaldırımlar, ulaşımı hızlandıran sokaklar ve geniş meydanlar tasarlanır. Her şeyin kusursuz olarak planlandığının düşünüldüğü durumlarda ise özellikle şehir merkezlerinde halka açık park ve bahçe türü alanların yeterince olmadığı ya da tamamen göz ardı edildiği fark edilir.

Şehir ısısı yükseliyor
Buna gerekçe olarak ise genellikle şehir merkezlerinde arsa bedellerinin çok yüksek olması gösterilirken mevcut boş alanlara ya yeni yerleşim merkezleri ya da devasa alışveriş merkezleri inşa etmek genel ihtiyaç bakımından daha uygun görülür. Ancak yapılan araştırmalar yeşil alansız şehirlerin ısı seviyesinin yeşil alanı bol olan bölgelere kıyasla çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Özellikle son dönemlerde iyice yaygınlaşan beton, çelik ve bol camın kullanıldığı yeni tasarımlar hem güneş ışınlarını yansıtmaları hem de mevcut ısıyı çok daha uzun süre bünyelerinde barındırmalarının şehirlerin ısı seviyelerini sürekli yükselttiği ifade ediliyor.

Gürültü ve tozdan uzak
Peki bu durumda özellikle şehir merkezleri uzun zaman önce tasarlanmış olan kentlere yeşil alan nasıl entegre edilir? İnsanların hem iş esnasında hem de iş sonrası rahatlamak için dolaşacakları yeşil alanlar nerede ve nasıl yaratılabilir? Birçok ülkede şehir planlamacısının uzun süre kafa patlattığı bu soruna oldukça ilgi çekici bir çözüm geliştirildi. Hem de şehirleri çok ruhsuzlaştırdıkları ileri sürülen gökdelenleri geliştirilen projeye dahil edilerek. Yeni şehir planlamacılığı akımına göre yerde yeterince yeşil alana müsait alan bulamayan tasarımcılar gözlerini yükseklere dikti. Başta ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere çok sayıda ülke özellikle büyük metropollerde bulunan yüksek binaların tepelerini park ve bahçeye çevirmeye başladı. Genellikle 5-10 dönüm arsa üzerine kurulu olan gökdelenlerin zirveleri yeni nesil park ve bahçe tasarımı için adeta biçilmiş kaftan gibi görünüyor. Zira yerden çok yüksekte olduğu için hem şehrin gürültüsü hem de hava kirliliğinden uzak olan "çatı bahçelerinde" yeşilin her türlüsüne rastlamak mümkün.