İLİŞKİLİ HABERLER
Ben aktör değilim roman yazarıyım
Ben aktör değilim roman yazarıyım
Hakan Karahan 'doğası gereği' reddedici! Bir ofiste oturmaktan sıkıldığı için 21 yıl sonra yöneticiliği bırakıp gitmesini buna örnek gösteriyor. Haftada 4 gün halter ya da aikido yapıyor, yoksa depresifleşiyor! Yaşlandığı için aikidoda gençlerden 'sıkı' dayak yiyor; "O dayağı yemek iyi geliyor bana" diyor. Robert Kolej'den arkadaşları artık 'köfte' olduğu için aralarında yakışıklı ve dinç kalmak çok hoşuna gidiyor... Kolundaki dövmeler aslında Japonca dualar; 17 yıl önce aikidoya başladığında Japon hocalarından görüp yaptırmış, savaşları bu dövmeler sayesinde kazandıklarına inanırlarmış. "Ama bir boka yaramadı, fizik terapiye gidiyorum" diyerek kendiyle eğleniyor. Onu, yazdığı kitapların dışında 'Sağır Oda' dizisinden de tanıyoruz. Önce senaryo ekibinde yer aldı, sonra 'Oğuz Bey' karakterini hayata geçirdi. Dizide babasının ismiyle oynayan Karahan, kitaplarında da kardeşinin ismini kahramanına verdi; yani Sinan Dorukan'a... Hakan Karahan, Altın Kitaplar'dan çıkan yeni kitabı 'Kıyamet Haritası'nda ise bir komplo teorisiyle karşımızda...
* Çok yorgun görünüyorsunuz... Çok yoğun 10 ay yaşadım. 'Sağır Oda'nın 19 bölümünde senaryo grubundaydım, yazmakla kalmayıp dizide de oynadım. Sıfır tecrübeydim. Haftanın beş günü çekim vardı, altıncı gün montaj, müzik ve diyaloglar konuyor, yedinci gün de siz seyrediyorsunuz... O arada öbür senaryoyu yazıp tartışıyoruz. Hep bir stokla gittik. Siz 32'yi seyrettiğinizde biz 33'ü son anda sete yetiştiriyorduk.
* Niye oynadınız peki? Ben sekizinci bölümde girdim diziye. Dizi tek kişi (Aras Dağlı) gidiyordu, onu bir uzmanın daha desteklemesi, sırt vermesi lazımdı. Soner Yalçın, "Ya kendine bir karakter yaratıp oynasana... Burada zaten uzun mesailer veriyorsun, alt tarafı nasıl oynayamadı deyip, kah kah kih kih güleceğiz. Bu da bir anı olacak" dedi.
* Eğlenmek için mi yaptınız yani? Tabii ki hayır. Project gurubu Cüneyt Özdemir ve Soner Yalçın öyküyü kurmuşlar, her şeyi hazırlamışlardı. Deste deste karakter analizleri yapılmıştı...
* Daha evvel tanışıyor muydunuz Soner Yalçın'la? 'Merhabam' vardı. Bana telefon açtı; "Sen polisiye yazarı değil misin, gel şunu yaz" dedi. Gittiğimde jenerik hazırdı. Türkiye'de diziden güzel jeneriği olan tek diziydi bence. O jeneriği görünce hayran kaldım ve dedim ki, "Hemen, araştırmalarımı yapıyor ve yazıyorum." BENDEN AŞK ROMANI ÇIKMAZ
* Ve sonra da kalkıp kitabınızda komplo teorisi yazıyorsunuz... Bu kadar zaman bir adam 'Irak, Musul, Kerkük ve Türkiye'ye ne oluyor, üstüne oynanan oyunlar nedir?' diye araştırırsa... Böyle bir dizinin içinde yoğurulursa... E benden aşk romanı çıkmıyor, komplo teorisi romanı çıkıyor!
* İki kitabınız '19' ve 'Azrail' gibi bu da polisiye değil! Evet değil. Ama Türkiye'de polisiye rafında oturuyor maalesef romanlarım. Halbuki suç romanı benimki. Ben bankacılıktan ve sermaye piyasalarından geldiğim için hep bir finansal suç var, bu finansal suçtan dolayı büyük paralar kazanıldı ya da kazanılacak ya bunu önleyen biri var, o önleyen kişiyi ortadan kaldırmaya çalışan bir grup var ve devreye benim kahramanım giriyor. Ondan sonra cinayetler, aşklar başlıyor. Hatta o suç romanı kendi içinde reenkarnasyona, hayatın anlamına, psişik güçlere dönüyor.
* Çok karışık... Bilerek yapmıyorum, öykü aklımdan öyle gidiyor.
* Akıl çok karışık yani... Kelime kelime düşünmekten ziyade fotoğraf fotoğraf gören bir akıl benimki. Yazacağım şeyleri film izliyor gibi görüyorum. Eskiden beri böyle...
* Ne kadar sürede yazdınız? Üç-üç buçuk ayda yazdım. Ondan önceki beş ayda yaklaşık 37'ye yakın kitap okudum, ay ne saçma kitaplar okudum ama... O kitaplardan anlayabileceğim şekilde bir okul defterini önlü arkalı doldurdum, not tuttum. Benim kitabıma kaynak olmuş çok önemli bir kitap da vardı tabii; Dr. Sait Yılmaz'ın 864 sayfalık '21. Yüzyılda Güvenlik Ve İşlem' kitabını okumak bir buçuk ayımı aldı.
* Bu kitabın içinde yok yok... Bir kere kitaptaki silah satan şirketler, AB'ye girmemiz için gereken koşullar, Kıbrıs'ta olanlar, NSA, 17 Kasım örgütü hepsi gerçek. İkincisi; Türkiye'nin finans sektörü, nüfus karakteristiği, Avrupa'nın bize nasıl baktığı, ABD'nin tüm bunların arkasındaki cingözlüğü, İsrail, evangelistler, Golda Mair'in çizdiği Ortadoğu haritası falan her şeyi bomba bomba vermesem olmaz! Araya romansı öğeleri katmasam kitabı 600 sayfada bitirirdim, kimse alıp okumazdı.
* Peki bunu kim okuyacak? Bu kitabın hedef kitlesi iki tane. Bir; bugüne kadar Sinan Dorukan maceralarını okuyanlar. İki, komplo teorisi romanlarının alıcısı bir kesim varsa, onlar.
* Herkes beni okusun derdi mi bu? Öyle olsa bile Türkiye rekoru 'Çılgın Türkler'dedir ve 72 milyonda 800 bin kişi okur. Dolayısıyla beni de 800 kişi okur. Bu da demektir ki, Türkiye beni veya hiç kimseyi okumuyor. Dolayısıyla ben boşuna mastürbasyon yapmıyorum, hoş bir konuda bir komplo teorisi yazdım. Türkiye'de yazarlıktan hayatını kazanan 12 kişi var, onların da bir kısmı pembe dizi yazar, öbürleri de akıllı ve hoş şeyler. Benim gibiler hoş bir tema yakaladığında okuyan da olur, okumayan da...
* Kitabı yazarken Soner Yalçın ve ekibinden etkilendiniz mi? İmkanı var mı etkinlenmememin... Ama ben onların 'Sağır Oda'yı anlatış biçimlerinden etkilendim. Belgeselci olma karakteristiklerinden etkilendim.
İLİŞKİLİ HABERLER
Ben aktör değilim roman yazarıyım
Yayın tarihi: 23 Haziran 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/23/gny/haber,37A6C5DAAC364CBE9341E1BC07DAA52B.html
Tüm hakları saklıdır.