Dünya,
"Buzul çağına mı giriyor?" Yoksa
"Çölleşiyor mu?" Yanıtı kim verecek? Belli değil. Senaryo çok, ama konuşan biri yok. Herkes kamplara ayrılmış, sessizce bekliyor. İklim değişikliğini kabul edenlerle, kabul etmeyenler arasında müthiş bir çıkar çatışması yaşanıyor. İşte benim gibi sıradan bir dünyalı için
"Dünya Rejim Güvenliği" kaygısı da tam bu noktada başlıyor.
Onlar, "Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği" kampanyasına karşı kampanya yürütüyorlar.
Diyeceksiniz ki;
"Niye?" Çok basit çok!..
Çünkü iklim değişikliğini kabul etmeyenler,
çok uluslu enerji şirketleri. Hepsi küresel dünya sözcüleri. Dünyadaki ısınmayı kabul etseler büyük zarara girecekler. Bu durumda onları var eden
fosil yakıt dediğimiz
petrol, kömür hatta
nükleer enerji bir anda çöpe gidecek. Sorarım size, hangi küresel enerji şirketi buna göz yumar!..
Küresel dünyanın patronu sayılan ABD,
'İşe yaramayan gerçeği' kabul eder mi?
Etmez, edemez!...
Gelin görün ki, tek dert bu değil?
İklim değişikliğini kabul edenler de özellikle,
Kyoto Protokolü konusunda aralarında uzlaşamıyor. Çevrecilerden bir grup,
Kyoto Protokolü'nü önemseyip savunurken başka bir grup ise,
"Kyoto Protokolü yeterli olmaz", diyerek kestirip atıyor.
Öyle ya, kim bunlar? Malum; Almanya'da
Yeşiller, Türkiye'de
Çevre Mühendisleri Odası!..
Daha fazlasını saymaya gerek yok.
Niye karşılar?
Eh, serde ideolojik bir yaklaşım var. Onlar solcu ve Kyoto Protokolü'nün
"karbon ticareti" dediğimiz ve hepimizin öğreneceği yepyeni bir ticari kota kültürü getirdiğini ve olayı ticarileştirdiğini düşünüyorlar. Hedeflerin sorunun çözümü için yetersiz olduğunu düşünüyorsunuz.
Şimdi,
"Yahu nedir bu karbon ticareti?" diye soracaksınız.
Karbon ticareti,
Kyoto Protokolü çerçevesinde belirlenen hedeflere ulaşamayan ülkelerin başka ülkelerin kotalarından yararlanmasından başka bir şey değil. Örnek verelim. Yıl
2005.
Kanada ile
Meksika ilk kez karbon ticareti yaptı. Çünkü sanayi ülkesi Kanada, hedef kotayı gerçekleştirmedi. Ve gitti, parayı bastırıp yoksul Meksika'nın dolduramadığı emisyon kotasını satın aldı.
Yeni ticaretin adı,
"Bastır parayı, al kotayı!" diye ortaya çıktı.
Doğrusu iyice kafam karıştı.
Nasıl karışmasın ki?
Türkiye'ye baksana!
Hem AK Parti hükümeti hem de Çevre Mühendisleri Odası Kyoto Protokolü'ne karşı el ele.
AK Parti Hükümeti diyor ki;
"Kyoto benim kalkınma programımı engeller." O yüzden anlaşmayı imzalamıyor. Çevre Mühendisleri Odası,
"Çözüm, yenilenebilir enerjide" diye raporlar hazırlıyor. İlk kez dünya görüşü çok farklı olan bir oda ile AK Parti Hükümeti,
"Özde ayrı, sözde aynı!" görüşünü savunuyor.
İlginç değil mi? Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Kilim, bu birlikte duruşu,
"Bozuk saat günde iki defa doğruyu gösterir," diye özetliyor.
Ben ise sıradan bir dünyalı olarak "Hangisi doğru?" diye yazı tura atıyorum.
Buyrun birlikte yazı tura atalım.
Konuyu tartışmaktan korkmayalım.
Yayın tarihi: 16 Haziran 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/16//haber,4D70D171B5CD4C518828AD4D8A75CE91.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.