| |
|
|
Ölümsüzlüğün reçetesi..
Sarımsağın faydalarını yazmıştım.. Yıllardan beri sarımsak hapları aldığımı da.. (Merak eden okuyucular var.. Hangisi diye.. Almanya'dan alıyorum.. Alligoa Plus.. Plus, yani artı dediği de ginseng.. Ginseng ile sarımsak aynı hapın içinde yani..) Sevgili Orhan Mizanoğlu, Azra Erhat'ın Mitoloji Sözlüğü kitabını getirdi. "Asklepios maddesini oku" diye.. Merak ediyorsunuz değil mi, Asklepios'un konumuzla ne ilgisi olduğunu.. Ben de merak ettim. Okudum hemen.. Apollon'un oğlu Asklepios, Hekim Tanrısı.. Öyküsü ilginç. Apollon, Teselya Kralı'nın kızı Koronis ile sevişip kızı gebe bırakıyor. Ama kızın bir de sevgilisi var. Onu da yatağına alıyor. Apollon'un bembeyaz kuşu kuzgun, olayı görüp Apollon'a haber veriyor. Apollon bu kara habere öyle kızıyor ki, bembeyaz kuzgunu, simsiyah yapıyor anında. Koronis'i de diri diri yakılmaya mahkûm ediyor. Kız tam can vermek üzere iken, karnındaki kendi çocuğunu hatırlıyor Apollon ve son anda bebeği alıp, at adam Kherion'a teslim ediyor. Hekim Tanrı'nın son anda kurtarıcı olarak yetişmesinin simgesi bu olay. Kherion, doğanın sırlarına ermiş bir varlık. Açık havada, güneşin altında, şifalı sulardan ve otlardan faydalanma yollarını iyi biliyor ve Asklepios'a öğretiyor, onu dünyanın ilk hekimi olarak yetiştiriyor.. Niye uzun uzun anlattığımı az sonra öğreneceksiniz. Bizimle yakından ilgili çünkü.. Asklepios, öyle ilerlemiş ki hekimlikte, ölüleri diriltmeye bile başlamış. Tanrı Zeus da, doğal düzeni bozan hekimi, üzerine bir yıldırım salıp yok etmiş. Ama onun yetiştirdiği hekimler, onun sanatını sürdürüp, onun adına tapınaklar, yani hastaneler açmışlar.. Asklepion diye.. Bunların en ünlüsü Pergamom'da imiş.. Yani Bergama'da.. Bizim Bergama'daki ünlü hastane yani.. Hani kapısında "Buradan ölüm giremez" yazan.. Eski Yunan'daki dedikoduculara göre, öleceği tahmin edilen hastalar, bu hastaneye kabul edilmez, ölüme yaklaşan da, bir yolu bulunup taburcu edilirmiş ki, hastanede kimse ölmesin.. Ama tüm bu dedikodulara rağmen, hiçbir Asklepion, Bergama'daki kadar üne kavuşmamış. Şifalı su, iyi hava, kaplıcada fızik tedavi yanında, telkin, eğlence ve kültürün de (Hastanenin hemen yanındaki büyük tiyatroyu da hatırlar, Bergama'ya gidenler) tedavide kullanılması, o çağlarda hekimliğin ne kadar ileri gittiğini gösteriyor. Hâlâ sadede gelmedik değil mi? Gelelim öyleyse.. Azra Erhat'ın, bir bilgi hazinesi, ama aynı zamanda büyük bir keyifle okunan Mitoloji Sözlüğü'nün Asklepios maddesinin sonunu, yazarın kaleminden aynen okuyalım öyleyse: "Anadolu, Asklepios efsanesine bir de katkıda bulunmuştur. İnsanları iyi ede ede ölüme meydan okuyan Asklepios'u Zeus yıldırımı ile yere serince, ünlü hekimin son deminde yazdığı bir reçete oradaki bir otun üzerine düşüvermiş. Yağmur yağmış, yazının özü böylece ota karışmış ve her derde deva sarımsak meydana gelmiş.." Yani ölümsüzlüğün reçetesinden doğan bitkinin adı, sarımsak.. Ya da Azra Erhat'ın yazış şekli ile, sarmısak.. Hadi bakalım bir sorun daha.. Sarımsak mı, sarmısak mı, doğru? Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak, yoksa, sarmısaklamasak mı saklasak? (31 Mart 1995'te yayınlandı)
|