| |
|
|
Bir ömür yetmez gerçekten..
Ferzan Özpetek'in son filmini sevmedim.. İlk filmine de pek hayran olmamıştım zaten, bu yüzden aradakileri de izlemek geçmedi içimden.. Bir Ömür Yetmez, eğer İstanbul Film Festivali'nin açılış filmi olmasaydı, ayrıca gider miydim, onu da bilmiyorum.. Önce, açılış gecesinden bir iki not.. Ben bu entelliği anlamıyorum.. Senin sanatının en yüce gecesine, yaka bağır açık, ayağında blucin, Beyoğlu'nda simit satar gibi gidip, sonra yeri gelince de "Millet bu sanatı, sanatçıyı saymıyor" demeyi nasıl anlarım ki.. Zor mu geliyor, böyle yılda bir iki gecelerde adam gibi giyinmek.. Neyi protesto ediyor, neyi kanıtlamaya çalışıyorsunuz?.. Dünyada benden spor, benden salaş giyinmeye meraklı olmasın kimse.. Ama böyle gecelerde, en şık, en resmi kılıklara girmeye özen gösteriyorum.. Saygımdan.. Kendime en başta saygımdan. Cüneyt Arkın'a, "Yaşam Boyu" ödülü vermek için sahneye gelen Hülya Koçyiğit, nasıl harikaydı kıyafeti ile.. Nasıl örnekti.. Peki Ya, Güler Ökten'e ödül vermek için gelen Fikret Kuşkan ?.. Sevsinler.. Sinemayı da, İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nı da, Güler Ökten'i de "Umursamaz" kılığı ile kişiliğine kuş kondurmuş olmalı.. "Vay be" dedim içimden.. "Ne adammış bu Kuşkan yahu!.." Şakir Eczacıbaşı, kapıdan girenleri kontrol edemiyorsa, hiç değilse sahneye çıkardıklarına kılık şartını kabul ettirmeli, etmeyeni çıkarmamalı.. Türk sinemasında adam kıtlığı mı var?. Cüneyt Arkın, ödülünü aldıktan sonra, bu tür teşekkür konuşmaları sınırını misliyle aşacak kadar uzun tuttu sözlerini. Sanırsınız bir üniversitede gençlerle sohbet ediyor. Ne var ki, anlattıkları çok hoştu. Nasıl neşeyle dinledi salon.. Gençler, ihmal etmeyin.. Cüneyt'i, kendisi ile bu kadar rahat, bu kadar şirin dalga geçen adamı çağırın okulunuza.. Bayılacaksınız.. Şakir Bey bir taktik hatası yapmış.. Nerde Sophia Loren, nerde bu, adını bile hatırlamadığım Taksi Şöförü senaristi.. Böyle açılışlarda popüler isimler, festivale dikkati daha çok çeker. Çünkü birinci sayfalara ve TV ana haberlerine konu olurlar. O vesile ile festivalin başladığı en bedavasından, ama trilyon değerli reklamla duyurulur, günlerce. Geliyor, geldi, gitti haberleri ile.. Bu defa geleni, Atilla Dorsay ile birlikte, 10 sinema uzmanı daha ya tanır ya tanımaz.. Atilla da yolda görse "Vay, Paul" der mi, bilmem ya?..
Gelelim Bir Ömür Yetmez'e.. Filmi sevmedim. Bir defa içeriği ile..Bu yılki festivalde "Eşcinsel" filmlerinde ağırlık var, Atilla yazdı.. En ağırı da Açılış Gecesi'ne kondu.. Özpetek'in filmi, toplumla eşcinsel yaşam arasındaki duvarları kaldırmada son aşama.. Dünyanın hemen her yerinde dışlanan, hatta Amerika gibi en demokrat ülkeler başta "Suç" sayılan ve cezalandırılan (O zamanlar eşcinsellere Amerika vize vermez, turist diye bile kabul etmezdi) eşcinsellik, 1970'lerde başlayan hareket sonunda, hoş görülür oldu.. Ferzan'ın filmi, şimdi bir sonraki aşamaya vurgu yapıyor.. "Hoş görmeniz yetmez, paylaşmalısınız!.." Vallahi ben hoş görüyorum. Pek çok eşcinsel arkadaşım var. Yaşamları, ne sevgimde, ne saygımda bir eksikliğe yol açmıyor.. Ama o kadar.. Paylaşmıyorum. Paylaşamıyorum. O yaşamları benden uzakta.. Uzakta olduğu sürece de, "Bana ne?." Kim ne derse desin, yanı başımda iki erkeğin cilveleşmesi, öpüşmesi, sevişmesi beni fena halde irkiltiyor. Bu yüzden ben onların özel yaşamına girmiyorum, onların da özel yaşamları ile benim dünyamda yer almalarına fırsat vermiyorum.. Barış içinde bir arada yaşıyoruz, hepsi o kadar.. Ben Kosigin'le, Andrapov'un Rus kültürü içinde, bizim yanaktan öpmemiz gibi cinsellik taşımayan dudak öpüşmelerini yadırgarım, gerçek bu.. Kusursa kusur.. Ama böyleyim işte.. Bu yüzden Ferzan'ın mesajı zorlama ve itici geldi bana, dostluğun, arkadaşlığın çok sıcaklığının hoşluğuna rağmen.. Film de gereksiz uzun ve temposuz.. Tekrar tekrar ayni sahneler.. Niye?.. Zaman doldurmak, tempoyu sıfırlamak için mi?. Sıkıldım. Usandım.. Bitince çok sevindim.. Serra Yılmaz'a bayıldım. Filmdeki en iyi oyuncuydu. Onun olduğu sahnelerde film başka oluyordu, öylesine oynuyordu.
|