Baykal'ın özel sektörü kazanma atağı
Ana muhalefet partisi CHP'nin lideri Deniz Baykal önceki gün İstanbul Sanayi Odası'na geldi, sanayiye dayalı bir büyüme modeline geçilmesi gerektiğini suvundu. Baykal'ın ekonomiye ilişkin görüşlerini ilk kez bu kadar uzunlukta dinleme fırsatı buldum. Gördüm ki, bir dönemin ansızın yabancı akaryakıt rafinerisini devletleştirme kararı verecek kadar özel sektörün karşısında yer almış bir politikacısı, şimdi tam anlamıyla girişimci, sanayici, hatta piyasa dostu olmuş. Bir anlamda kendisinin de vurgu yaptığı gibi, Brezilya'nın Lulası'nın yaptığını yapmaya aday.
- Ekonomiye bakışı - Peki ne diyor Sayın Baykal? - "Ekonomide bardağın boş tarafı olduğu gibi, dolu tarafı da var. Büyüme, bu büyüme gerçekleşirken enflasyonun düşürülmesi ve mali istikrarın sağlanması bardağın dolu tarafında yer alıyor. - Ancak bardağın boş tarafı da var. Bu başarılanların bir yan etkisi olarak yeni sorunlar ortaya çıktı ve birikti. Tıkanma noktasına doğru geliyoruz. Nedir bunlar diye bakarsak, birinci olarak milli gelirin yüzde 8'ine çıkan cari açığı görürüz. Cari açık tek başına bir değişken değil, başka sorunların kalıntısıdır. Türkiye'de dış ticaret açığı şeklinde kendini gösteren sorun aslında sanayi sorunudur. - İzlenen ekonomik politika geldi bizi düşük kura hapsetti. Mutlaka yabancı sermaye girişine ihtiyaç duyan bir ekonomi haline geldik. Gelenler, faiz ne olacak ve çıkarkenki kur ne olacak diye bakıyor. Biz, çıkarken de kur senin lehine olacak demeye başladık. Türkiye'yi bu kadar cazip hale getiren yüksek reel faiz ve düşük kurdur. Mali istikrarın faturası bu. - Yüksek faiz bu işin bedelidir. Türkiye açık ara faiz şampiyonudur. Bu yüksek faizler, yatırımsızlığa ve şirketleri dışarıdan borçlanmaya itiyor. Özel sektörün borcu bu nedenle 52 milyar dolardan 115 milyar dolara yükseldi. Bu boçlanma da kurun düşük gideceğine dayanan bir varsayımla yapılıyor. - Ortaya çıkan bir başka yan etki işsizliktir. Bu ekonomi politikası büyümeye rağmen işsizlik üreten bir tablo doğurmaya başlamıştır. Bu durum, politikaların sürdürülebilirliğini tehlikeye düşürüyor. - Türkiye, ciddi bir yeniden değerlendirme yapmak durumunda. Bu tablodan ancak reel sektörü ayağa kaldırarak çıkar. Reel kesimin belkemiği de sanayidir. Türkiye boyutundaki bir ülkenin sanayileşmeden kalkınması mümkün değildir. Bu aşamada yeni bir sanayi politikasına ihtiyacı vardır. Var olanla 10 yıl daha gidecek durumumuz yoktur. - Bunu yaparken de enerji, istihdam ve haberleşme maliyetlerini dünya fiyatlarına indirmeliyiz. Kaş yapayım derken göz çıkarmayan teşvik politikalarına ihtiyaç var. Sektörel bazda, hatta firma bazında cesur teşvikleri gündeme getirmeliyiz. - Bütün bunlar elbettte bir kaynak işi. Üstelik bunları yaparken de mevcut kazanımlarımızı korumamız ve mali istikrardan vazgeçmememiz lazımdır. Kaynak üç alandan sağlanabilir. Bir kaynak, faiz dışı fazlanın yüzde 6.5'ten yüzde 4'e indirilmesidir. Diğeri özelleştirme gelirlerinin doğru yerlerde, sanayinin ve üretimin altyapısını güçlendirici yerlerde kullanılmasını sağlamaktır. Bir de İşsizlik Fonu'nun işsizliği azaltmaya yönelik kullanılması mümkündür."
- Sanayicinin yaklaşımı - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın konuşması ve özel sektör dostu olması bazı sanayicileri şaşırtacak kadar memnun etti. Ama sanayiciler yine de temkini elden bırakmadıklarını sınırlı bir alkışla gösterdiler. Bir sanayici bu durumu "Konuşma gayet iyi, donanımlı. Kimsenin söyleyeceği bir şey yok. Ama İstanbul Sanayi Odası'nın eski başkanı Memduh Hacıoğlu, sanayici Muharrem Eskiyapan ve Kemal Derviş acaba şu anda niye CHP'de yoklar" diye açıkladı. Baykal özel sektörün sempatisini kazanma atağını sürdürecek gibi görünüyor. Bakalım Baykal'ın iş dünyasına çaldığı bu maya tutacak mı?
- Sonuç - "Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer" Türk Atasözü
|