Tarihi anlaşma
Dünyadaki en belalı ve sonu gelmeyecekmiş gibi görülen sorunlardan biri de Kuzey İrlanda sorunuydu. İrlandalı Katolikler açısından, 700 yıllık bir sömürgeciliğin eseri diye görülen İrlanda'nın ikiye ayrılması kabul edilemezdi. 1921 yılında İrlanda bağımsızlık savaşının ardından adanın 32 bögesinden Protestanların güçlü olduğu 6'sı, yeni kurulan ve 1932'de tam bağımsız olan Irlanda Cumhuriyeti'nin dışında kaldı. İrlanda Cumhuriyeti'nin anayasası da Kuzey ile Güney'in bir gün birleşmesini amaçlardı. Kuzey İrlanda'da yaşayan ve iktidarı kontrol eden Protestanlar açısından ise Katoliklerin egemenliğine girmek söz konusu olamazdı. Bu bağlamda da Katoliklerin ayrılma talepleri asla kabul edilmeyecekti. 1960'ların sonunda Katoliklerin örgütü Sinn Fein'in silahlı gücü IRA (İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu) isyanı başlattı. Aradan geçen yaklaşık kırk yıl boyunca Britanya Başbakanı'na suikast teşebbüsü dahil olmak üzere gerçekleşen şiddet eylemlerinde 3700 kişi öldü. İrlandalı Katolikler en büyük desteği ABD'de yaşayan İrlanda kökenlilerden aldılar. Britanya hükümetleri şiddet karşısında taviz vermedi. Ancak perde arkasında siyasal çözümler yönünde adımlar atılmaya başladı.
Okyanus ötesi 'etkiler' Demir leydi lakaplı Margaret Thatcher (ki IRA liderlerinden Bobby Sands'in açlık grevi karşısında kılını kıpırdatmamış, "öldürdüğü insanlara tanımadığı bir tercihtir" diyerek en sert tavrı koymuştu) döneminde ilk açılımlar başladı. Bu arada IRA'nın eski militanlarından Gerry Adams önderliğinde Sinn Fein uzlaşı arayışına girdi. Başbakan Blair'in bu meseleyi gündeminin ilk maddeleri arasında koyması, Başkan Clinton'un devreye girmesi, İrlanda Cumhuriyeti'nin katkıları ve belki de en önemlisi Amerikalı İrlandalıların Clinton'un da baskısıyla IRA'ya destekten vazgeçmeleriyle barış arayışı hızlandı. 10 Nisan 1998'de Hıristiyanların Paskalya bayramından önce gelen "kutsal cuma" günü Britanya ve İrlanda hükümetleri bir anlaşma imzaladı. Kuzey İrlandalı partiler, biri hariç anlaşmaya destek verdi. 23 Mayıs'ta İrlanda Cumhuriyeti'nde ve Kuzey İrlanda'da yapılan referandumlarla anlaşma kabul edildi ve yürürlüğe girdi. Anlaşmaya karşı çıkan parti, Protestan papaz Ian Paisley liderliğindeki Demokratik Birlik Partisi (DBP) idi. Su katılmamış bir demagog olan Paisley Protestanların "asla, asla, asla, asla" Katoliklerle iktidar paylaşmayacaklarını haykırdı.
Beklenmedik açıklamalar Barış, savaşta çıkarı olanları hep rahatsız ettiğinden Kutsal Cuma anlaşmasının ardından da sular tam durulmadı. IRA silahlarını ancak 2005'te bıraktı. 2006 Ekim'inde DBP dahil olmak üzere tüm partiler yerel İrlanda Meclisi'nin yetkilerinin artırılmasını sağlayacak anlaşmayı imzaladı. Ancak bunun da uygulanması gecikince, Britanya hükümeti "ya bu anlaşmayı işletin ya da meclis lağvedilir" diye ültimatom verdi. Bu arada Paisley'in partisi 2007 Mart'ında yapılan seçimlerden Protestanların en büyük partisi olarak çıktı. Sonuçta İrlanda problemi birbirlerini can düşmanı olarak bellemiş Ian Paisley ve Gerry Adams'ın fazla gösterişe kaçmadan, el sıkışmadan ama ciddiyetle müzakere ettikleri bir toplantıyla sona erdi. 8 Mayıs'ta Sinn Fein ve DBP birlikte hükümet kuracak. Varılan bu sonuç hiç kuşkusuz Kutsal Cuma anlaşması sayesinde ekonomik durumları düzelen, barış ortamından yararlanan her iki cemaatin desteği sayesinde gerçekleşti. Paisley kendinden beklenmeyecek bir felsefi derinlikle "geçmişteki trajedilere yönelik nefretimizin daha iyi bir gelecek önünde bir engel teşkil etmesine izin vermemeliyiz" dedi. Çok insanın ölümünden sorumlu ve çok işkence görmüş Gerry Adams ise "Acı çekenlerin farkındayız. Daha iyi bir gelecek kurmak onlara borcumuzdur" diye yanıtladı. Farklı bir dünya kurmak her şeye rağmen mümkün demek ki.
|