|
|
Ulaştırma Bakanı'nın sözünü dinlemeye korkuyorum
Kısa bir süre önce yol verme tartışması yüzünden iki kardeş bir hiç uğruna hayatını kaybetti. İstanbul Sarıyer'de yaşanan bu olayda, trafik magandalarının iki kardeşin önünü kestiği ve kardeşlerden birini denize attıkları iddia ediliyor. Diğeri ise ağabeyini kurtarmak için denize atlıyor. Ancak, her ikisi de Boğaz'ın soğuk sularında kayboluyor. Haberi duyduğumda, bundan üç yıl önce Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım' la ilgili yaptığımız bir konuşmayı hatırladım. Bir toplantıda Yıldırım, sürücülerin trafikte duyarlı olması gerektiğini ve hatalı sürücülerin uyarılması gerektiğini söylemişti. İsveç'ten örnekler verip herkesin trafik polisi gibi çalıştığını, hatalı davranışlara tepki gösterdiklerini ifade etmiş, "İsveç'te 8.5 milyon insan trafik polisi" demişti. Ben de Bakan'ın sözünü dinleyip girilmez levhası olduğu halde yola girmeye çalışan ve bu yüzden trafiği kilitleyen bir sürücüyü uyarma gafletinde bulunmuştum. Ama az daha dayak yiyecektim. Bunu yazınca Bakan Binali Yıldırım, "Benim yüzümden dayak yiyormuşsun" diye aradı. Söylediklerinin arkasında duran Yıldırım, trafikte yaşanılanlar karşısında sessiz kalmamak gerektiğini, yılmadan mücadele etmenin önemine değinmişti. Hatalı araç kullanan sürücülerin, sadece kendi hayatlarını değil, başka insanların hayatlarını da tehlikeye attıklarını ifade eden Yıldırım, aslında yapılan uyarının kendi canımızı korumaya yönelik bir davranış olduğunu söylemişti. Sessiz kalarak yanlışların düzelmesini beklemek boşuna. Trafikte yaşadığımız kaosun düzelmesi için sihirli değnek yok. Bunun için mücadele etmek gerekli. Bize de görevler düşüyor . Bu yüzden Bakanın söylediklerini hatırlatmak istedim. Ama, iki kardeşin ölümünde olduğu gibi trajik örnekler, bırakın hatalı sürücüleri uyarmayı, trafiğe çıkmayı bile korkutucu hale getiriyor.
|